SlideShare a Scribd company logo
1 of 179
METĠNLERĠN
SINIFLANDIRILMASI

1
Metinler; gerçeklikle ilişkileri,
işlevleri ve yazılış amaçlarına göre
gruplara ayrılır.

2
Hangisi gerçek, hangisi kurmaca

3
• Emma Bovary denen kız hiç yaşamadı;
Madam Bovary kitabı ise sonsuza dek
yaşayacak.
Nabokov

4
• Kurmaca ;
Gerçekle dolaylı bir bağları vardır.
Gerçekler değişikliğe uğrar.
Genellikle edebi metinler bu türdedir.
Her dönem ilgi görür.
Çoğunlukla estetik duygulara hitap
etmek için yazılır.

5
• Gerçeklik;
Gerçekle doğrudan bağlantılıdır.
Gerçek değiştirilmeden esere yansıtılır.
Bilimsel metinler bu türdedir.
Zamanla ilgiyi ve inandırıcılığını
yitirebilir.
Öğretme, yol gösterme, mesaj vermek
için yazılır.

6
7
Sanat metinleri, gerçeklerin
sanatçının hayal, duygu ve düşünce
dünyasında yeniden yorumlanmasıyla
meydana gelir.
Öğretici metinlerde amaç
gerçeğin yeniden yorumlanması değil
olduğu gibi anlatılmasıdır. Bu nedenle
öğretici metinlerde ifadeler açık ve
nettir. Her okunduğunda farklı
yorumlanmaz.
8
ANLATIM TÜRLERİ

9
Anlatım Türü

Anlatım Türünün Amacı

Öyküleyici
Anlatım

Bir olayı olay, mekân, zaman, kiĢi ve
Dilin heyecana bağlı iĢlevini BaĢta roman, hikâye ve tiyatroda
anlatıcı kavramları çevresinde okuyuculara kullanır.
kullanılır. Bu tür­lerin dıĢında
anlatmayı amaçlar.
öğretici metinlerden olan gezi
“Ne olmuĢ”
yazısı, anı, günlük, biyografi,
denemelerde de kullanıla­bilir.
Betimleyici anlatım, okuyucunun gözünde Kullanıldığı metne göre dilin Daha çok anlatmaya bağlı
bir durumu, mekânı veya kiĢiyi
iĢlevi de değiĢir. Sanatsal metinlerde kullanılan betimleyici
canlandırmak için kullanılır.
metinlerde kullanılan
anlatım, birçok öğretici metinde
“Kelimelerle resim yapmak”
betimleyici anlatım­da dilin bilgi vermek amaçlı kullanılabilir.
“Nasıl bir varlık”
heyecana bağlı iĢlevi
kullanılırken bilgi vermeyi
amaçlayan metinlerde dilin
göndergesel iĢlevi kullanılır.

Betimleyici
Anlatım

CoĢku ve
Heyecana Bağlı
(Lirik) Anlatım
Destansı (Epik)
Anlatım

Bu anlatım türü, sanatçıya duygu ve
heyecanlarını okuyu­cuya duyurmasında
yardımcı olur.
Bir milletin baĢından geçen önemli
olayların anlatıldığı
metinlerde kullanılan destansı anlatım,
içerdiği olağanüstülüklerden dolayı
öyküleyici anlatımdan ayrılır.
Emredici Anlatım Bu anlatım türü okuyucusunu bir iĢ
yapmaya, bir eylemde bulunmaya, bir
davranıĢ gerçekleĢtirmeye zorlar.

Kullanılan Dilin ĠĢlevi

Kullanıldığı Edebi Türler

Bu anlatım türünde daima
dilin heyecana bağlı iĢlevi
kullanılır.
Bu anlatım türünde daima
dilin heyecana bağlı iĢlevi
kullanılır.

Daha çok Ģiirde kullanılan bu
anlatım türüne roman ve hikâyede
de sıkça baĢvurulur.
Daha çok Ģiirde kullanılan bu
anlatım türünün roman ve
hikâyede de kullanıldığı olur.

Bu anlatım türünde dilin
alıcıyı harekete geçirme
iĢlevi kullanılır.

Kanun, kural ve yönetmeliklerin
açıklandığı metinlerde,kullanma
kılavuzlarında,siyasi amaçla
hazırlanan ve propaganda yapılan
metinlerde, siyasetname ve
vasiyetlerde, ilan ve reklam
metinlerinde emredici anlatım
kullanır.

Öğretici Anlatım Öğretici anlatım, bilgi verme, okuyucuyu Bu anlatım türünde dilin
aydınlatma ve açıklama yapma amacıyla
göndergesel iĢlevi
oluĢturulan metinlerde kul­lanılan anlatım kul­lanılır.
türüdür.

Daha çok ders kitaplarında ve
ansiklopedik bilgi veren
metinlerde kullanılır.
10
Açıklayıcı
Anlatım

Açıklayıcı anlatım okuyucuya bilmediği bir
konuda bilgi vermek ve açıklama yapmak
amacıyla hazırlanan metinlerde kullanılan
anlatım türüdür.

Bu anlatım türünde dilin
göndergesel iĢlevi
kul­lanılır.

Bu anlatım türü daha çok öğretici
metinlerde kul­lanılsa da romandan
hikâyeye ondan da deneme, anı ve
gezi yazısına kadar değiĢik
türlerde kullanılabilir.
Bu anlatım türü makale, fıkra,
denemelerde sıkça kullanılır.

TartıĢmacı
Anlatım

Yazarın düĢüncelerini okuyucuya kabul
ettirmeyi amaçladığı metinlerde kullanılan
anlatım türüdür.

Bu anlatım türünde dilin
göndergesel iĢlevi
kul­lanılır.

Kanıtlayıcı
Anlatım

Yazar tarafından belirlenen bir önerinin
Bu anlatım türünde dilin
okuyucuya ispat­landığı metinlerde kullanılan göndergesel iĢlevi
anlatım türüdür.
kul­lanılır.

DüĢsel
(Fantastik)
Anlatım

Gerçeğe dayalı olmayan ve olay, mekan ve
Bu anlatımda dilin heyecana Daha çok roman ve hikâyede
kahramanların olağanüstü özellikler gösterdiği bağlı iĢlevi kullanılır.
kullanılan bu anlatı­ma günümüzde
metinlerde kullanılan anlatım türüdür.
pek çok sinema metninde de
baĢvurulur.

Gelecekten
Söz Eden
Anlatım

Geleceğe ait tahminlerde bulunarak
gelecekten haber vermeyi amaçlayan
metinlerde kullanılır.

Bu anlatım türü makale, fıkra,
denemelerde sıkça kullanılır.

Kullanıldığı metne göre dilin
iĢlevi de değiĢir. Sanatsal
metinlerde kullanılan
gelecekten söz eden
anlatımda dilin heyecana
bağlı iĢlevi kullanılırken
bilimsel verilere
dayanılarak yapılan
tahminlerde dilin
göndergesel iĢlevi kullanılır.

Bazı bilim kurgu romanları, fal ve
burç yorumları, meteoroloji
tahminleri, ütopyalar bu anlatımla
oluĢmuĢ metinlere sahiptir.

SöyleĢmeye
KarĢılıklı konuĢmayla oluĢmuĢ metinlerde
Bağlı Anlatım kullanılan anlatım türüdür.
(Diyalog)

Bu anlatım türünde dilin
heyecana bağlı iĢlevi
kullanılır.

Tiyatro metinlerinde, söyleĢilerde,
röportajlarda, roman ve hikâyede
bu anlatım türü kullanılabilir.

Mizahi
Anlatım

Dilin heyecana bağlı iĢlevini Fıkra ve nüktelerde, tiyatroda,
kullanır.
roman ve hikâyede, reklam ve
sinema metinlerinde bu anlatım
11
türü sıkça kullanılır.

Okuyucuyu düĢündürmeyi ve güldürmeyi
amaçlayan metinlerde kullanılan anlatım
türüdür.
Edebi Türler

Düz Yazı
Türleri

12
ÖĞRETĠCĠ METĠNLER
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•

MEKTUP
GÜNLÜK
HATIRAT(ANI)
BĠYOGRAFĠOTOBĠYOGRAFĠ
GEZĠ YAZISI
SOHBET(SÖYLEġĠ)
FIKRA
MAKALE
DENEME
ELEġTĠRĠ

SÖZLÜ ANLATIM
• RÖPORTAJ
• MÜLAKAT
• SÖYLEV

13
14
MEKTUP
• Genel anlamıyla ;kiĢinin bir haberi, olayı,
duyguyu bir baĢkasına anlattığı
yazılardır.
• Mektup, yazının bulunduğu tarihe kadar
gidebilen en eski edebiyat türlerinden
biridir. Eldeki en eski örnekler, Mısır
firavunlarının (M.Ö 14-15. yüzyıllar) ve
Hititlerin mektuplarıdır.
• Günümüzde uygarlığın geliĢmesiyle eski
önemini kaybetse de, kiĢinin iç dünyasını
yansıtması ve düĢüncelerini paylaĢması
bakımından yerini korumaktadır.

15
16
Mektup türü dört ana gruba ayrılır:
 Özel mektuplar
 Edebî mektuplar
 İş mektupları
 Resmî mektuplar

17
Özel Mektuplar
• Birbirlerini tanıyan kişilerin
duygu ve düşüncelerini paylaşmak
için birbirlerine gönderdikleri
mektuplardır.
• Mektuplaşan kişiler arasındaki
samimiyet, özel mektupların
değerini artırır.
• Özel mektuplar her konuda
yazılabilir, o nedenle konuları çok
çeşitlidir. Ancak konularda
güncellik ağır basar.
18
 Aile mektupları veya sağlık mektupları (eşe,
dosta, yakın akrabaya yazılanlar),
 Tebrik mektupları (herhangi bir başarı, nikâh,
nişan, düğün, bayram, yılbaşı gibi sebeplerle
yazılanlar),
 TeĢekkür mektupları (iyilik veya yardım görme
gibi sebeplerle yazılanlar),
 Davet mektupları (davetiyeler, nişan, düğün,
gezi vs. sebeplerle yazılanlar),
 Taziye mektupları,
 Özür mektupları vs.
Bu türdeki mektupların gizliliği vardır ve bu
gizlilik kanunla korunmuştur.
19
20
Edebî Mektuplar
 Edebiyatçıların birbirlerine ya da
dostlarına yazdıkları sanatsal değer
taĢıyan mektuplardır.
 Edebî mektuplar, dil ve anlatım açısından
sanat değeri taĢır.
 Edebî mektuplar belge niteliği
taĢıdıklarından önemlidirler. Bu tarz
mektuplardan yazıldıkları döneme ait
sanat, edebiyat ve fikir olayları hakkında
bilgi edinmek de mümkündür.
Edebi mektuplar da esas itibariyle
özel mektuplar grubundadır.
21
Prenses Elisabeth'e
Egmond, 6 ekim 1645 Madam,

... Ġnsanın kendinden çok baĢka insanlara iyilik etmesi
daha yüksek ve daha Ģerefli bir Ģey olduğuna göre,
buna en fazla meyledenler ve sahip oldukları
nimetlerden en az bahsedenler, gene en yüksek
ruhlardır. Ancak zayıf ve alçak ruhlardır ki kendilerine
gerektiğinden fazla değer verir, ve üç damla su ile
ağzına kadar dolan vazolara benzerler. Altesinizin
bunlardan olmadığını biliyorum, bu alçak ruhları ancak,
kendileri için bir menfaat göstererek, baĢkaları için
zahmete teĢvik etmek mümkün olduğu halde,
Altesinizin menfaati için, kendilerine, ancak kendisini
ihmal ettiği takdirde, sevdiklerine uzun zaman faydalı
olamayacağını göstermek; ve sağlığıma bakmasını
yalvarmak gerektir. Benim de yaptığım budur.

Descartes.

22
ĠĢ Mektupları
• Endüstri, iş ve ticaret
alanlarında ya da iş
yerleriyle kişiler arasında
yazılan mektuplardır.
• Bu mektuplarda içtenlik
aranmaz. İstenilen, açıkça
ve anlaşılır bir dille belirtilir.

23
05 Haziran 2007
Sayın MüĢterimiz,
ġirketimiz 15/06/2007 tarihinde
MeĢrutiyet Caddesi No: 12‟deyeni bir
Ģube açmaktadır. AçılıĢ Töreninde sizleri
de aramızda görmekten mutluluk
duyacağız.
Saygılarımızla

ÇENSA MAĞAZALARI
Ek: 1. Hediye Çeki
24
Resmî Mektuplar
• Devlet dairelerinin kendi
aralarında veya kiĢilerle devlet
daireleri arasında yazılan
mektuplardır.
• Bu tür mektuplarda, konunun
uzunluğuna göre tam veya yarım
sayfa boyutunda çizgisiz, beyaz
kâğıtlar kullanılır.
• Konu dıĢında ayrıntılara ve
özel isteklere yer verilmez.
Konu en açık ve yalın biçimde
ele alınır.
25
• ĠKĠNCĠ ĠNÖNÜ ZAFERĠ ÜZERĠNE ATATÜRK ĠLE
ĠNÖNÜ ARASINDA YAZIġMA

Metristepeden

1.4.1921
Saat 6,30 sonrada Metristepeden gördüğüm
durum: Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri
direnen ve artçı olduğu sanılan bir düĢman
birliği sağ kanat grubunun saldırısı üzerine,
dağınık olarak çekiliyor. Yakından
kovalanıyor. Hamidiye yönünde karĢılaĢma ve
çatıĢma yok. Bozüyük yanıyor. DüĢman,
binlerce ölüleriyle doldurduğu savaĢ alanını
silâhlarımıza bırakmıĢtır.
Batı Cephesi Komutanı
Ġsmet
26
•

Dilekçe; birçok kiĢinin yazdığı
bir resmi mektuptur.

• Bir isteği bildirmek, bir Ģikâyeti duyurmak
veya herhangi bir konuda bilgi vermek
amacıyla resmi ve özel kurumlara yazılan
mektuptur.

27
 Dilekçe metni genellikle kısa olur. Ancak bazı
özel durumlarda kâğıdın ön yüzü yeterli olmazsa
kâğıdın arka yüzüne yazılmaz ikinci bir kâğıt
kullanılır.
 Konular kısa ve öz olarak belirtilir. Gereksiz
ayrıntılara yer verilmez.
 Dilekçe bilgisayarla, daktiloyla veya mavi ya da
siyah mürekkepli dolma kalemle yazılır.
Tükenmez kalemle veya kurĢun kalemle dilekçe
yazılmaz.
 Dilekçe metni, sayfaya güzel bir kompozisyonla
yerleĢtirilir (Yukarıda kâğıdın dörtte biri kadar,
sol tarafta en az 3 cm ve sağ tarafta 1 cm
boĢluk bırakılmalıdır.).
 Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir.

28
29
Mektup Yazarken Dikkat Edilecekler
 Mektup kâğıdı temiz ve çizgisiz olmalıdır.
 Mektupların mürekkepli kalemle ya da bilgisayarla
yazılmasına özen gösterilmelidir.
 Mektup kâğıdının sağ üst kısmına yazıldığı yer ve tarih
konulmalıdır.
 Mektup, yazıldığı kiĢiye uygun bir sesleniĢle baĢlamalı ve
sesleniĢten sonra virgül iĢareti konulmalıdır.
 Mektupta karalamalar yapılmamalı ve yazım kurallarına
uyulmalıdır.
 Selam ve saygı sözleri sonuç bölümünde yer almalı, selâm,
saygı ve teĢekkürlerde aĢırılığa kaçılmamalıdır.
 Mektup bitince sağ alt köĢesi imzalanmalıdır.
 Anlatılacak konu kesin ve açık bir dille ifade dilmeli;
cümleler kısa olmalıdır.
 Sözcüklerin kısaltmaları kullanılmamalı; yanlıĢ anlama
gelecek sözlere yer verilmemelidir.
30
• Fuzuli‟nin «ġikâyetname»si bu türün önemli
örneklerinden biridir.
• Tanzimat'tan bu yana yazılan özel mektuplarda
doğal, açık, süssüz bir anlatım yeğlenmiĢtir.
• Kimi yazarlarımızın mektupları bir araya getirilerek
yayımlanmıĢtır. Bunlardan bazıları Ģunlardır:
• Namık Kemal - Namık Kemal'in Hususi Mektupları,
• Abdülhak Hâmit Tarhan - Mektuplar,
• Ahmet Mithat-Muallim Naci - Muhaberât ve
Muhâverât,
• Halikarnas Balıkçısı - Mektuplarıyla Halikarnas
Balıkçısı,
• Nazım Hikmet - Kemal Tahir'e Mapushaneden
Mektuplar,
• Ahmet Hamdi Tanpınar - Mektuplar,
• Cahit Sıtkı Tarancı - Ziya'ya Mektuplar...
31
SES BİLGİSİ

32
BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU
(Kalınlık-Ġncelik Uyumu)
• Çok heceli kelimelerde ünlüler hep
kalın ya da hep ince olmalıdır.Buna
kalınlık incelik uyumu denir.
çocuklar → Hepsi kalın ünlülerden
oluĢmuĢtur.
bekledim → Hepsi ince ünlülerden
oluĢmuĢtur.
 Ses değiĢikliğine uğrayarak büyük
ünlü uyumuna uymayan sözcüklerde
vardır. Anne, kardeĢ, hangi, elma…
 Türkçede bazı ekler(-ken, -leyin, daĢ, -yor, -imtrak, -msi, -gil) kimi
kelimelerde uyumu bozar. KoĢarken,
akĢamleyin, geliyor…
 Tek heceli kelimelerde ve birleĢik
kelimelerde ünlü uyumu aranmaz.
33
Küçük Ünlü Uyumu
• Bir kelimenin ilk hecesinde düz sesli harf
(a,e,ı,i) varsa, diğer hecelerinde de düz sesli
harf olması gerekir. Kelimenin ilk hecesinde
yuvarlak sesli harf (o,ö,u,ü) varsa, diğer
hecelerinde ya düz-geniĢ (a,e), ya da daryuvarlak (u,ü) sesli harf bulunması gerekir.
Buna küçük ünlü uyumu kuralı denir.
*** (Kelimenin ilk hecesinde) (Diğer Hecelerde)
Düz ( a-e-ı-i)
Düz(a-e-ı-i)
Yuvarlak(o-ö-u-ü)
Düz-geniĢ(a-e)
Dar-yuvarlak(u-ü)

34
Ünlü(Hece) DüĢmesi
• Ġki heceli kimi kelimeler ünlüyle baĢlayan bir
ek alınca, kelimenin ikinci hecesindeki dar ünlü
düĢer. Buna hece düĢmesi denir.
Omuz-u → omzu ağız-ı → ağzı
 Yapım eki almıĢ bazı kelimelerde de ünlü
düĢmesi görülür.
sarı-ar-mak → sararmak
devir-ik
→devrik
Koku-la-mak →Koklamak Yanıl-ıĢ →YanlıĢ

Bazı birleĢik kelimelerin oluĢumu
sırasında ünlü düĢmesi görülür.
Kayıp etmek →kaybetmek ne için →niçin
kahve+altı →kahvaltı

Ġki heceli kimi yabancı kökenli kelimelerde
de ünlü düĢmesi görülür.
Ģehir-i →Ģehri hüküm-ü →hükmü
35
Ünlü Türemesi ve Ünlü Daralması
• Bazı Türkçe kelimeler
sonlarına –cik/-cık
ekini aldıklarında bir
ünlü türemesi olur.
bir-cik → biricik
dar-cık →daracık
genç-cik → gencecik

• “a” “e” ünlüleriyle
biten fiillerden
sonra –yor eki
gelirse fiilin son
ünlüsünde daralma
olur.
baĢla-yor -baĢlıyor
gelme-yor-gelmiyor
de- ve yefiillerinde de
daralma görülür.
36
Kaynaştırma ve Ulama
• Türkçede iki ünlü yan
yana gelmez. Ünlüyle
biten bir kelimeden
sonra ünlüyle baĢlayan
bir ek gelirse, araya
y,Ģ,s,n seslerinden biri
girer. Bu olaya
kaynaĢtırma denir.
elma-y-ı, aklı-n-ı,
altı-Ģ-ar

• Ünsüzle biten bir
kelimeden sonra, ünlüyle
baĢlayan bir kelime gelirse,
ilk kelimenin son sesi ikincinin
ilk hecesine bitiĢik okumaya
ulama denir.
Seni bir gün çekip aldılar
benden.
Benzedin köksüz bir ağaca

37
Sert Sessiz BenzeĢmesi
Dilimizde sert ünsüzle (f,s,t,k,ç,Ģ,h,p)
biten kelimelere c,d,g ile baĢlayan bir ek
getirildiğinde c,d,g ünsüzleri sertleĢir,
ç,t,k‟ ye dönüĢür. Bu olaya sertleĢme denir.
hafif-ce →hafifçe balık-cı →balıkçı
piĢ-gin → piĢkin
Not: SertleĢme rakamların sonuna getirilen
eklerde de aranır.
1923‟te, 1960‟ta

38
Ünsüz DüĢmesi
• Türkçede k sesiyle biten kelimelerden
sonra – cik eki gelirse kelimenin sonundaki
k sesi düĢer.
Küçük-cük → küçücük ufak-cık → ufacık
minik-cik → minicik
Not :“ufak, yüksek, alçak…” kelimelerinden
(–e)l ekiyle türetilmiĢ fiillerde de ünsüz
düĢmesi görülür:
ufak-l →ufal- yüksek-l →yüksel-

39
Ünsüz Türemesi ve Göçüşme
• Ünlüyle baĢlayan bir•
ek alan bazı
sözcüklerde ve
yardımcı fiille
yapılmıĢ bazı birleĢik
fiillerde ünsüzün
türediği görülür.
Hak-ım → hakkım
ġık-ı → Ģıkkım
his etmek→hissetmek
af etmek → affetmek
zan etmek→zannetmek

Türkçede bazı
kelimelerde
ünsüzlerin yer
değiĢtirdiği görülür.
Yerel söyleyiĢlerden
kaynaklanan bu
durum yazı dilinde
görülmez.
kibrit → kirbit
ekĢi → eĢki…

40
• AĢağıdaki cümlelerde, altı çizili kelimelerdeki ses

olaylarını belirleyiniz.

1. Oraya çabucak gitmeliyiz
2. Hafifçe bir rüzgar esiyor.
3. PadiĢahın buyruğu var.
4. Yazısı gerçekten güzel.
5. Yarın Ankara‟ya gidiyor.
6. Bebeği ağlatmayın.
7. Devrik cümleler kurmayın.
8. Güzel bir kitap istiyor.
9. Ġzmit‟te oturuyor.

41
42
GÜNLÜK

43
Öğretmeye bağlı, gerçekçi
anlatım türlerinden biri olan
günlükler, bir kiĢinin önemli ve
kayda değer bulduğu olayları ,
gözlem , izlenim duygu düĢünce ve
hayallerini günü gününe tarih
belirterek anlattığı yazdığı yazı
türüdür.

44
Günlüğün belirleyici özellikleri
nelerdir?
 Bir iç dökme ihtiyacı sonucu doğmuĢtur;
konuĢma diline yakın ve samimi
yazılardır.
 Günlüklerde yaĢanmakta olan anlatılır.
 Günü gününe yazılan yazılardır
 Yayımlandığında, artık geçmiĢi anlattığı
için bu yazılar da tarihe ıĢık tutar.
 Birinci kiĢi ağzından yazılan kısa ve özlü
yazılardır.
 YaĢanılanlar değiĢtirilmeden yazılmalıdır.
45
•

NECĠP FAZIL‟DAN

Cuma, 9 Ocak
Bugün hava yagmurlu ve puslu… Saat 2’ye 5 var… Bu âna kadar
defterimi açamadım. Halim bir tuhaf…
Bugün anladım ki, beni delikten çağırdıkları, meydancı gelip “Bir isteğin
var mı?” diye sorduğu, berberin tıraşa geldiği, hasılı insanlarla temas
ettiğim an, üstüme acayip bir uyuşukluk, sinsi bir donukluk, anlatılmaz
bir garipseme hissi çöküyor. Hayret! Bir aylık yalnızlığın tesirine bakın!
Hayırdır inşallah; nereye gidiyorum?
Perşembe, 15 Ocak

Şiir kitabımı bitirdim; ve güya rahat bir nefes aldım. Hava suratlı…
Saat üç buçuk… Gaz sobam trampet çalıyor. Yevmiyemin 40’ıncı gününe
rastlayacak olan 20 Ocak Salı gününün iple çekiyorum.
Cuma, 16 Ocak

Allah… Başka tek kelime söyleyemeyecek haldeyim.

•

(Kırk Günlük Hapishane Yevmiyesi-Cinnet Mustatili)
Sayı: 19
Bölüm: Kapak
46
GÜNLÜK ÇEġĠTLERĠ

1 – Ġçe Dönük Günlükler ( özel ruhbilimsel günlük )
Yazarın bir bakıma kendi kendi ile konuşmasıdır
içinde bulunduğu doğal ve toplumsal çevreden,
yazgısından yakınır. Bu metinlerde yazarın
yaşadığı duygusal coşkunluğu bulabileceğimiz gibi,
çeşitli kavramlar hakkındaki düşüncelerin yazarın
bilincindeki açılımlarını da bulabiliriz. Stendhal’ın
günlüğü, Rus yazar Alexander Sergeyeviç
Puşkin’in “ Gizli Günce” bu metinlere örnek
gösterilebilecek niteliktedir. Fransız yazarı
Andre Gide ve bizde Nurullah Ataç bu türün
başta gelen ustalarındandır.
47
2 – DıĢa Dönük Günlükler : Bu tip günlüklerde
yazarlar, alaycı bir tavırla dönemin olaylarını,
siyaset ,sanat ve edebiyat adamlarını ya da
gündelik sıkıntılarını öykü tekniği kullanılarak
anlatmaktadırlar. Bu tür günlüklerde yazar
kendi zaman dilimi içindeki tutum ve
davranışlardan,düşünsel akımlardan haber
verir.Bu nedenle de bu günlükler birer belge
değeri taşır..Ünlü ressam Paul Gaugin’in o
dönemde Fransız kolonisi olan Markiz
adalarında yazdığı günlük, dışa dönük
günlüklere örnek olabilir

48
Ayrıca;
• Siyasi ve askeri muhtevalı günlükler: Atatürk‟ün
Anafartalar SavaĢı sırasında tuttuğu günlüğü,
• Seyahat günlükleri: Ahmet Hikmet Müftüoğlu , Ahmet
Refik Altınay (Kafkasya Hatıraları), Falih Rıfkı Atay
(Yolculuk Defteri),

• Edebiyat, Sanat ve Kültür Muhtevalı Günlükler: Ömer
Seyfettin (Balkan Harbi Ruznamesi), Ali Cani Yöntem,
Salah Birsel (Günlük , KuĢları Örtünmek, Nezleli
Karga, Bay sessizlik, Aynalar Günlüğü), Nurullah Ataç
(Günce, UçuĢ Günlüğü, Gazi Günlüğü Avusturya
Günlüğü), Oktay Akbal (Yeryüzü Korkusu, GeçmiĢin
KuĢları, Anılarda Görmek), Tomris Uyar (Gündökümü,
Sesler, Yüzler, Sokaklar, Günlerin Tortusu).

49
GÜNCENĠN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ :
• Ġlk defa Romalılar günlük kullanmıĢtır. Edebi içerikten
yoksun, devlette yapılan iĢlemlerin veya savaĢların
unutulmaması için tutulan ve “commentarii” adıyla anılan bu
ilk
günlükler,
duygusallıktan
uzak
notların
kabaca
birleĢiminden oluĢmaktadır. Edebiyat değeri taĢımayan bu
günlükler Ģüphesiz tarihçiler için önemli kanıtlardır.
•
Günlükler edebi değer kazanmaya ancak Rönesans
sonlarına doğru Ġngiltere‟de baĢlamıĢtır. 19. yüzyılın
ortalarına doğru, romantizm akımının en yoğun dönemini
yaĢamasıyla birlikte günlükler, edebi değeri ve içeriği
bakımından çoğalmaya, yaygınlaĢmaya ve yazarlarının iç
dünyasını yoğun duygularla yansıtmaya baĢlamıĢtır.
•
50
•

•
•

Türk edebiyat tarihinde ise, Divan edebiyatı döneminde
tutulan “Ruzname” isimli savaş notları ile Evliya Çelebi’nin
“Seyahatname”si tam bir günlük niteliği taşımasa da bazı
bölümleriyle günce türüne yakınsamakta ve tarihimizdeki ilk günlük
örneklerini oluşturmaktadır. Asıl olarak günlüklerin, batı
edebiyatındaki biçim ve içeriğiyle Türk edebiyatında yer alması
Tanzimat dönemine denk gelmiştir. Direktör Ali Bey’in “Seyahat
Jurnali”(1897) adlı gezi kitabı batıdaki anlamıyla Türk edebiyatında
görülen ilk günlüktür. Bunu şair Nigâr Bint-i Osman’ın “ Hayatımın
Hikayesi” adlı eseri izler.
Günlükler, 1950 yılında Nurullah Ataç’ın bir gazetede günlük
yazıları yazmasından ve yoğun ilgi çekmesinden sonra önem
kazanmaya başlamıştır. Nurullah Ataç bu yazılarına başlık olarak
“Günlük” yerine “Günce” deyişini kullanarak bu deyişi yazın
hayatımıza kazandırmıştır.
İzzet Melih’in Sermet(1981) ve Reşat Nuri’nin Çalıkuşu (1922)
romanları günlük-roman özelliği göstermektedir.
Türk edebiyatındaki en seçkin günlüklerin başında Oğuz
Atay’ın günlüğü ile Cemal Süreya’nın “Günler” adlı eseri gelmektedir
. Cumhuriyet döneminde yayımlanan ilk günlük kitabı Salah Birsel’e
(Günlük-1955) aittir.
51
•

ANI ( HATIRA)
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak Ģey değil
Apansız geliyor aklıma
Nerdeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adiniz geliyor aklıma
Rahat döĢeklerin utanması bundan
ÖpüĢürken o dalgınlık bundan
Tel orgunun deliğinde buluĢan
Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aĢklar arkadaĢlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Cağımıza yakıĢan vakur, sade
DavranıĢınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, unutulur Ģey değil
Çaresiz geliyor aklıma
Melih Cevdet ANDAY

52
ANI ( HATIRAT )

53
Sanat, bilim ve meslek dallarında
ün yapmıĢ kiĢilerin kendi baĢlarından geçen
ve devirlerinde olup biten olaylarla ilgili
duygu, düĢüncelerini,bilgi ve gözlemlerini
anlattığı yazılara anı denir.
 Anılardan ünlü kiĢilerin gizli kalmıĢ
yönlerini, tarihin bilinmeyen noktalarını
öğreniriz. Anılarını anlatan kiĢi, kendi
hayatını hikâye etmekten çok yaĢadığı
dönemin olaylarına ıĢık tutacak bir yol
izler.
 Anı anlatılırken içten, akıcı ve anlaĢılır bir
dil kullanılmalı, gereksiz abartılardan
kaçınılmalıdır.

54
Yaşanılmış zaman
dilimi ben etrafında
anlatılır.

Öğretici ve bilgi
verici yazılardır.

ANI TÜRÜNÜN
GENEL
ÖZELLİKLERİ

Olay, kişi ve dönem
hakkında gözlem ve
izlenimler anlatılır.

Yazarın içten
üslup kullandığı
bir yazı türüdür.

Anılar iddia ve ispat
yazıları değildir.
ANI ĠLE GÜNLÜĞÜN BENZER VE FARKLI YANLARI
•

•

Anı da günlük gibi bir kiĢinin baĢından geçen gerçek yaĢantılardan
kaynaklanan yazı türüdür.
Günlük yaĢanırken anı ise yaĢandıktan sonra yazılır .

•

Anılar, yazarların yaĢlılık çağlarında yazdıkları ve yaĢamları boyunca
karĢılaĢtıkları olayları nesnel bir Ģekilde ortaya koyan yazılardır
Günlükler ise daha öznel, derin, içten ve ruhun derinliklerinden kopup
gelen Anlık duygu ve düĢünceler hakimdir.

•

Anı yazılarının anlatım açısından kurgusal niteliklere sahip olduğunu da
söyleyebiliriz Günlükler ise kurgudan uzak yoğun düĢüncelerin
toplamıdır.

•

Günlükler anıdan daha fazla ayrıntıya sahiptir.
56
ANI ĠLE OTOBĠYOGRAFĠ ARASINDAKĠ FARK
• Hem anıda hem de otobiyografide anlatım birinci kiĢi
ağzıyla yapılır.
• Otobiyografide kiĢinin kendisi ön plandadır, anıda ise
kiĢinin yanı sıra, kiĢinin çevresindeki kiĢiler, yaĢadığı
dönem, tanık olduğu toplumsal olaylar da anlatılır.

• Anıda kiĢinin yaĢamından belirli kesitler sunulur,
otobiyografide ise kiĢinin yaĢamı baĢından sonuna
kronolojik bir Ģekilde anlatılır. Yani otobiyografiye kiĢinin
bütün yaĢamı dersek, anıya bu bütünden birkaç küçük
parça diyebiliriz. Otobiyografiler, anıya göre daha geniĢ,
daha uzun bir süreyi kapsar.

57
Anı ile Gezi Yazısı Arasındaki Fark
• Gezi yazılarında önemli olan, gezip görülen
yerlerin anlatılmasıdır. Gezi yazılarının
merkezinde dıĢ dünya vardır. DıĢ dünyaya
ait gözlemler ön plandadır. Anılarda ise ön
planda olan kiĢinin kendisidir. KiĢi
baĢından geçen olayları, yaĢadığı dönemde
tanık olduğu olayları anlatır. Anılarda
çevreye, dıĢ dünyaya ait tasvirler gezi
yazılarındaki kadar ayrıntılı ve güçlü
değildir.

58
Eski fotoğraflarınıza bakmak ya da yakınlarınızla
geçmiĢte yaĢadıklarınızı konuĢmak size neler hissettirir?
59
Konuları bakımından Anılar
• Anılar konuları itibariyle genellikle siyasî

ve edebî olmak üzere iki kategoride
değerlendirilmektedir.
• Bunlar kesin sınırlandırmalar değildir. Bir
siyasî anı kitabında edebî anılar da
olabilmektedir.
• Kimi anı kitapları da toplum içinde belli
özellikleriyle seçilmiĢ kiĢilerin
portrelerinden oluĢmaktadır.

60
Anı Türünün GeliĢimi
Edebiyatımızdaki en eski anı örneği Babür ġah‟ın
Babürname‟sidir.
Tanzimat‟tan sonra anı türü, yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır.
Birçok sanat ve düĢünce adamımız anılarını yazmıĢtır:
 Ziya PaĢa, Defter-i Amal adlı eserinde ağırlıklı olarak
çocukluk anılarını anlatır. Ziya PaĢa bu eserini Jean Jacques
Rousseau!nun Ġtiraflar adlı eserinden çok etkilendiği için
yazmıĢtır.
 Muallim Naci, Ömer‟in Çocukluğu adlı eserinde sekiz
yaĢına kadar olan anılarını anlatır.

Halit Ziya UĢaklıgil, Kırk Yıl adlı eserinde çocukluk
döneminden 1909 yılına kadar olan yaĢamını anlatır. Bu eser
Abdülhamit devri sanat ve edebiyat anlayıĢını, yazarın
Ġstanbul ve Ġzmir‟deki sanat ve edebiyat çevrelerini yakından
tanıtır.
61
Babur ġah , Baburname (16, yy.)
Ebulgazi Bahadır Han , ġecere-i

Türk (17.yy)
Ziya PaĢa , Defter-i Amal
Namık Kemal, Magosa Hatıraları
Ahmet Rasim, ġehir Mektupları
Cenap ġahabettin, Hac Yolunda
Muallim Naci, Ömer‟in Çocukluğu
Halit Ziya UĢaklıgil , Kırk Yıl - Saray ve
Ötesi - Bir Acı Hikâye
Yahya Kemal Beyatlı , Çocukluğum- Gençliğim Siyasî ve Edebî Hatıralarım

62
Yakup Kadri Karaosmanoğlu , Anamın

Kitabı -Zoraki Diplomat -Gençlik ve Edebiyat
Hatıraları
Halide Edip Adıvar , Türk‟ün AteĢle Ġmtihanı
Mor Salkımlı Ev
Falih Rıfkı Atay , Çankaya - Zeytindağı
Yusuf Ziya Ortaç , Portreler
 Abdülhak ġinasi Hisar , Boğaziçi Yalıları
Ahmet Rasim , EĢkal-i Zaman - Falaka
Salah Birsel, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu

63
Anı Örneği
Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç
Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına
getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup
büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı
gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik
görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya
başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan
ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde
dolaşması işitilmiş değil de!..
General SHERRIL
64
ZARF TÜMLECĠ
 Yüklemi; durum, zaman, miktar, yer-yön
ve sebep gibi yönlerden tamamlayan
öğelerdir.
 Yükleme sorulan „nasıl, ne zaman, ne
kadar, nere(ye), neden, niçin, niye, ne‟
amaç, araç, birliktelik, neden yönlerinden
tamamlayan „ne ile, kiminle, kimin için, ne
için‟ sorularıyla bulunur.
 Söylediğim filmi akĢam izleyebildin mi?
 GüneĢ doğmadan yola çıkacağız.
 Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.
65
BĠYOGRAFĠ

Biyografi, ünlü sanatçıların,
ülkesine ve insanlığa yararı
dokunmuĢ kiĢilerin yaĢam öyküsünü
anlatan eserdir. Bazen bir makale
kadar kısa, bazen bir kitap olacak
kadar uzun çalıĢmalardır.
Biyografiler sayesinde o kiĢinin
sanatı, düĢünceleri, yaptığı iĢler
hakkında bilgileniriz. Biyografiler
aynı zamanda iyi bir belgeseldirler.
Edebiyat alanında çalıĢacaklara ve
biyografisi oluĢturulan kiĢinin
yaĢadığı dönemin özelliklerine
kaynaklık eder.
66
Biyografi‟nin özellikleri
 DüĢünsel plânla yazılır.
 Kaynak olarak, eğer yaĢıyorsa, ünlü kiĢinin
kendisine ulaĢılır; eserleri, anıları
incelenir; sağ değilse onun yakınlarına, onu
tanıyanlara ulaĢılır. Varsa daha önce
yazılmıĢ biyografi ve inceleme yazıları
incelenir.
 Biyografi yazarı objektif olmak zorundadır.
Kendi subjektif olamayacağı gibi,
derlediği bilgilerden de subjektif olanları
ayıklar.
 Tarafsız ve gerçekçi olunmalıdır.
 Bilgi, belge, tanık ve kanıtlara
dayandırılmalıdır.

67
 YaĢamı yazılan kiĢinin kendisi
tarafından değil, onunla ilgili
araĢtırma yapan, bilgi ve belgelere
ulaĢan veya onun yaĢamına yakından
tanıklık etmiĢ kiĢiler tarafından
kaleme alınır.
 Kronolojik sıra izlenebilir.
 KiĢiyi tüm yönleriyle tanıtır. KiĢinin
önemi, değeri, benzerlerinden farkı
belirlenmelidir.
 Öznel bir tutum izlenmemeli, kiĢinin
yaĢamı aĢırı yerme ve övmelerden
uzak tutulmalıdır.
 Açık, sade bir dil kullanılır.
 Divan edebiyatında Ģairleri anlatan
bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
 Türün ünlüleri; Mithat Cemal Kuntay,
ġevket Süreyya Aydemir.
68
Yazım tekniğine göre biyografiler
Bilimsel biyografiler
Biyografik bilgileri kronolojik bir sıra
içerisinde,alt baĢlıklar halinde,onun dönemi
içindeki konumunu, getirdiği
yenilikleri,gösterdiği
baĢarıları,eserlerini,eserlerinin değiĢik
özelliklerini eleĢtirel bir tutumla,belgelere
dayalı veren çalıĢmalara bilimsel biyografi
denir.
Bu tür eserlerde kiĢinin
doğumu,yetiĢmesi,öğrenimi,çalıĢma
hayatı,eserleri,baĢarıları,ödülleri ve baĢka
özellikleri bölümler halinde verilir.

69
Biyografik roman:
Ünlü kiĢilerin hayatlarını roman, hikâye gibi
tahkiye kurgusu içerisinde, olay anlatımı
üslûbuyla kiĢiyi bir roman kahramanı gibi
olayların içindeki konumlarıyla sunan
eserlere biyografik roman denir. Roman,
edebî biyografi ya da biyografik roman
denir. Biyografik romanlarda kiĢinin ruhsal
ve fiziksel özellikleri, davranıĢları,
duyguları, düĢünceleri, tepkileri, tavır
alıĢları, giyiniĢi gibi pek çok değiĢik
özellikleri ayrıntılı olarak verilip bir
anlamda onun portresi çizilir.

70
• Hayatı içerisinde canlı, yaĢayan bir
kiĢilik olarak sergilenir. Buna örnek
olarak M. Emin EriĢirgil'in Mehmet
Akif /Ġslâmcı Bir ġairin Romanı
(1956); Tahir Alangu'nun “Ömer
Seyfettin “(1968) adlı eserleri
verilebilir. Ayrıca Oğuz Atay'ın “Bir
Bilim Adamının Romanı” (1975) adlı
romanı da bu türün en iyi
örneklerindendir. Yazar bu romanında
hocası Mustafa Ġnan'ı merkez alarak
bir dönemin idealist neslinin hayatını
yansıtmıĢtır.

71
Nekroloji:
Ölen ünlü bir kiĢinin hemen ölümünden
sonraki günlerde genellikle gazete ve
dergilerde yakın çevresinde yer alan
kiĢiler tarafından onun üstün
niteliklerinin, erdemlerinin, çalıĢmalarının
ve diğer özelliklerinin anı üslûbuyla
anlatıldığı yazılara denir. Bu yazılar bir
anlamda öleni çok seven birinin ağıtları,
duygusal, öznel açıklamalarıdır.

72
• Bu tür yazılara örnek olarak
Yahya Kemal'in ölümü
dolayısıyla kaleme alınmıĢ Ģu
yazıları verebiliriz: Vehbi Cem
AĢkun, "Ġstanbul AĢığını
Kaybetti" (Dün-ya, 5 Kasım
1958); Nimet Behsuz, "Büyük
ġairin Arkasından" (Yeni Gün, 3
Kasım 1958); Cenap Gedikoğlu,
"Bir Dev ġair Göçtü" (Yeni Gün,
5 Kasım 1958)
73
TARĠHĠ GELĠġĠMĠ
Türk edebiyatında ilk biyografik eser,
Malik BahĢi'nin Feridüddin-i Attar'dan
çevirmiĢ olduğu “Tezkiretü'l-Evliya”dır.
Daha çok mesleklerine göre düzenlenmiĢ
ve birden fazla kiĢinin biyografisinin yer
aldığı tezkire, menakıb, hadika, fihrist,
Ģairname, gazavatname, gibi adlar
altında birçok eser kaleme alınmıĢtır.
Menakıpname ya da velâyetname
denilen eserlerde tarikat büyüklerinin,
evliyaların, pir ve Ģeyhlerin olağanüstü
halleri, kerametleri ve diğer kiĢisel
özellikleri anlatılır.

74
Vakayinamelerde de birçok
devlet adamının biyografilerine ait
malzemeler bulmak mümkündür.

ġuara Tezkireleri:
ġairlerin biyografilerine,
eserlerine yer veren, Ģiirleri
hakkında değerlendirmelerin
bulunduğu eserlere Ģuara tezkiresi
denir.
75
Özne-Yüklem Uyumsuzluğu
Bir cümlede özne-yüklem
arasında uyumluluk
aranır.Bu uyumun
bozulmasıyla cümlede
anlatım bozukluğu
meydana gelir.

76
1.Teklik-çokluk yönünden uyumluluk

a. Tekil öznelerin yüklemi
tekil,çoğul öznelerin yüklemi de
çoğul olur.
*Öğrenciler,öğretmenlerini
dikkatle dinlediler.
b. Öznesi insan olan cümlelerde
özne bir toplumu ifade ediyorsa
yüklem tekil de olabilir.
* Meclis bu aralar toplanacak.
77
Bazı durumlarda özne çoğul da
olsa yüklem tekil olur.
.Ağaçlar yapraklarını düküyor.
. Günler geçmiyor.
. Gözlerim görmez oldu.
.Kulaklarım basınçtan tıkandı.

Not: KiĢileĢtirme yapılan insan dıĢı
varlıklarda özne çoğul ise yüklem
de çoğul olabilir.
Çiçekler sevinç içinde birbirlerine
“günaydın” dediler.
78
2. KiĢi yönünden uygunluk
a. Özne kaçıncı kiĢiyse
yüklem de aynı kiĢinin
ekini alır
*Biz bu konuları öğrenmedik.
*Ebru ve kardeĢi sinemaya
gitmiĢler.
b.2.tekil kiĢiler saygı
anlamında 2. coğul kiĢi
olarak kullanılırlar.
*Siz, Ģöyle buyurunuz.
79
OTOBĠYOGRAFĠ
Bir düĢünürün, bir sanatçının kendi yaĢam
öyküsünü anlattığı eserdir. Kaynak
olarak kiĢi kendini ve aile büyüklerinden
aldığı bilgileri kullanır. Otobiyografi
yazmak çok güçtür, çünkü insanın
kendinden söz ederken objektif olması
zordur. Otobiyografiler sayesinde o
kiĢinin sanatı, düĢünceleri ve imza attığı
baĢarılı iĢler hakkında bilgileniriz.
Otobiyografileri okumak, kendi
deneyimlerimize bir yaĢam deneyimini,
yaĢayanın ağzından katmak demektir.
Sanatçıların nasıl baĢarıya ulaĢtıklarını
bize otobiyografiler sunar.
80
Otobiyografinin belirleyici
özellikleri

 Otobiyografi düĢünsel plânla
yazılır.
 Otobiyografi, belgelere
dayanılarak yazılır. Rivayetlere ve
tartıĢmalara yol açacak bilgilere
yer verilmez.
 Derlenen bilgiler bilimsel araĢtırma
yöntemiyle bir araya getirilmelidir.
 Otobiyografi yazarı objektif olmak
zorundadır.
 Biyografi yazarı objektif olmak
zorundadır.
81
GEZĠ (SEYAHAT) YAZISI
Yurt içinde ve dıĢında yapılan
gezilerde görülenlerin
anlatıldığı yazı türüne gezi
yazısı denir.
Bu tür yazılar; gezilip
görülen yerlere iliĢkin bilgi
vermek, o yerlerin
güzelliklerini ve görülmeye
değer yanlarını göstermek
amacı taĢır. Bu türde bir yazı
okuyan kiĢi, anlatılan yerler
hakkında bilgi sahibi olur.
82
• Dünya edebiyatında bu türde eser
verenlerin baĢında Herodotos (Heredot),
Marco Polo (Marko Polo), Ġbn-i Batuta
gelir.
• Türk edebiyatında, 16. yüzyılda
BabürĢah‟ın Doğu Türkçesiyle yazdığı
Babürname‟si ve Seydi Ali Reis‟in Mir‟atü‟lMemalik adlı eserleri gezi türünün ilk
örnekleri kabul edilir.
• 17. yüzyılda yazılan Evliya Çelebi‟nin
Seyahatname‟si gezi türünün önemli
eserlerinden biridir.
• 18. yüzyılda, Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet
tarafından yazılan Sefaretname de gezi
türünün örneklerindendir.
• Tanzimat‟tan sonra, Avrupa‟yı ve baĢka
ülkeleri dolaĢan yazarlar arasında gezi
notlarını yazma merakı da artmıĢtır. Namık
Kemal, Ali Suavi, Ziya PaĢa gibi sanatçılar,
yurt dıĢı gezilerini yazmıĢlardır.
83
Gezi türünde eser veren yazarlarımızdan
bazıları Ģunlardır:
•Ahmet Mithat Efendi: Avrupa‟da Bir Cevelan
•Direktör Ali Bey: Seyahat Jurnalı
•Ahmet Ihsan Tokgöz: Avrupa‟da Ne Gördüm
•Cenap ġahabettin: Hac Yolunda, Afak-ı Ġrak,
Avrupa Mektupları
•Mehmet Akif Ersoy: Berlin Hatıraları
•Ahmet HaĢim: Bize Göre, Frankfurt
Seyahatnamesi
•Falih Rıfkı Atay: DenizaĢırı, Zeytin Dağı, Taymis
Kıyıları, Yolcu Defteri
•Selahattin Batu: Romancero, Isviçre Günleri
•ReĢat Nuri Güntekin: Anadolu Notları
•Azra Erhat: Mavi Yolculuk
•Haldun Taner: DüĢsem Yollara Yollara
•Oktay Akbal: HiroĢimalar Olnıasın
•Attila Ġlhan: Abbas Yolcu
84
SOHBET (SÖYLEŞİ)
Yazarın bir konu hakkındaki
görüĢ ve düĢüncelerini sanki
biriyle konuĢuyormuĢ gibi
samimi bir üslupla kaleme
aldığı gazete yazılarıdır.
Yazar bu yazı türünde
kendine bazı sorular sorar
ve bunlara yanıtlar verir.

85
SöyleĢinin belirleyici özellikleri
nelerdir?
 DüĢünsel plânla yazılır.
 Yazar anlattıklarının doğruluğuna,
okuyucusu ile olan bağına güvenmeli,
anlattıklarını günlük konuĢma havasıyla,
fakat mantık çerçevesinden ayrılmadan
anlatabilmelidir.
 Kolay okunabilir bir üslup
yakalayabilmelidir.
 Yazar “senli benli” bir
üslupla,okuyucuyla konuĢuyormuĢçasına
eseri kaleme alır.
86
Türkçede Gereksiz Sözcük
Kullanımı

İyi bir cümle sözcük sayısı
bakımından yeterli
olmalıdır.Gereksiz sözcük kullanımı
cümlenin durukuğunu bozar ve
anlatım bozukluğuna sebep olur.
*Mecburen okula gitmek zorunda
kaldım.
*Uzun süre arkadaşıyla karşılıklı
tartıştı.
87
Türkçede “ki”lerin yazımı
Türkçede üç çeşit “ki”
bulunur.Bunlardan sadece
bağlaç olan “ki” birkaç özel
durum dışında eklendiği
kelimeden ayrı yazılır.Diğer
ikisi daima eklendiği
kelimeye bitişik yazılır.

88
1.Sıfat yapan –ki:
Bir cümlede sıfat yapan “-ki”yi
ayırt etmek için önündeki isme
“hangi” sorusunu sorabilirsiniz.Eğer
mantıklı bir cevap alabiliyorsanız o
sıfat yapan –”ki”lerdendir.
Evdeki eşyalar
Duvardaki tablolar
Ağaçtaki kuşlar
89
2. Ġlgi zamiri –ki:
Bir cümlede ilgi zamiri olan
“-ki” yi Ģu Ģekilde bulabiliriz:
“-ki”den sonra “-ler” çokluk eki
getirilebiliyorsa o zamirdir.

Benim sınavım seninkinden
güzel geçti.
Bizim okul sizinkinden güzel.

90
3. Bağlaç olan “-ki”:
Bağlaç olan “-ki” yi cümleden
çıkardığımızda anlam bozulur.
*Dersi iyi dinle ki sınavda
baĢarılı olasın.
NOT: “-Ki” bağlacı kalıplaĢmıĢ
bazı örneklerde bitiĢik yazılır.
belki,çünkü,halbuki,
mademki,meğerki,oysaki,
sanki
91
Türkçede “de”lerin yazımı
Türkçede bulunma hali
olan”-de” ve bağlaç olan “-de”
olmak üzere iki çeĢit “-de”
vardır.
.Bulunma hali olan”-de”:
Ek cümleden çıkarıldığında
anlam bozuluyorda o bulunma
hali ekidir.
*Bahçede çocuklar koĢuĢuyor.
92
Bağlaç olan “-de”
Bağlaç olan “-de”cümleden
çıkarıldığında anlam bozulmaz.
Tiyatroya gideceğin zaman
bana da haber ver.
Toplantıda o da düĢüncelerini
dile getirdi.

93
Türkçede “-mi” soru eklerinin
yazımı
“-mi” soru eki genelde kelimeden
ayrı yazılır.Soru ekinden sonra
gelen ekler ise bu eke bitiĢik
yazılır.Bu ek sorudan baĢka
görevde kullanıldığında da ayrı
yazılır.
Gelecek misin?
Ağladın mı?
Kar yağdı mı,yollarda periĢan
oluyoruz.

94
HABER YAZILARI

95
HABER YAZISI
Güncel ve ilginç bir olayın
oldukça
nesnel bir
biçimde, değiĢik kaynaklarla
(gazete, dergi, televizyon…)
halka sunulmasıdır.

96
ĠKĠ KELĠMENĠN ANLAMINI
ĠYĠ BĠLMEK GEREKĠYOR
YAYIN:Basılıp satıĢa çıkarılan kitap, gazete
gibi okunan veya radyo, televizyon
aracılığıyla halka sunulan, duyurulan, iletilen
Ģey, neĢriyat.
YAYIM: Yayma iĢi; kitap, gazete vb Ģeylerin
basılıp dağıtılması, neĢir; herhangi bir eserin
radyo, televizyon aracılığıyla kitleye
ulaĢtırılması.

97
HABER YAZISININ ÖZELLİKLERİ

1.Haber giriĢ (olay özetlenir),
geliĢme (ortaya konur) ve sonuç
(etkileri, sonuçları) bölümlerinden
oluĢur.

2.Haberin baĢlığı, haberi
okutacak kadar ilgi çekmeli.

3.Haber kitleye uygun olmalı.
Çünkü yaĢa, cinsiyete, mesleğe,
ihtiyaca göre algı değiĢir.

4.Bir haberin değerini okunması
(tirajı) belirlediği için her olay haber
olamaz.
 5.Haber duyulmamıĢ olmalı.
98
 6.Haber doğru olmalıdır. Yalan
bir haberi sunmak, bir daha
okunmamak için yeterli olacaktır.
 7.Muhabir haberi tarafsız
yazmalıdır. Yorum köĢe yazarlarının
iĢidir.
 8.Muhabir okuyucuyu haberle baĢ
baĢa bırakmalı, kendi varlığını
hissettirmemeli.
 9. AnlaĢılır ve ciddi bir üslup
kullanılmalı.

99
 10. Yazıyı farklı yollarla (resim,
grafik,..) görselleĢtirmek etkileĢimi
arttırır.
 11. Amaç bilgi vermek, farklıyı
ortaya koymak, tabiri caizse olayın
resmini baĢka yerlere yaymaktır.
 12. Bazı kavramların haber
yazılarında iyi bilinmesi gerekir.

100
• HABER: Bir olay, bir olgu üzerine
edinilen bilgi, salık.
• SÜTUN: Gazete, dergi, kitap gibi
yazılı Ģeylerde, sayfanın yukarıdan
aĢağıya doğru ayrılmıĢ
bölümlerden her biri, kolon.
 MANġET: . Gazetelerin ilk sayfasına iri
puntolarla konulan baĢlık.
 SÜRMANġET: Gazetelerin birinci
sayfasındaki logonun üzerinde kullanılan baĢlık.
• AJANS: Haber toplama, yayma ve üyelerine
dağıtma iĢiyle uğraĢan kuruluĢ.
• TEKZĠP: Yalanlama.
• ASPARAGAS: Uydurma, yalan.

101
• KÖġE YAZISI: Gazete veya
dergilerde gündelik konuları
bir görüĢ ve düĢünceye bağlayarak
yorumlayan ciddi veya eğlendirici
yazı türü, fıkra.

HABER YAZISINI HAZIRLAYAN
GAZETENĠN GELĠġĠMĠ
HaberleĢme dumandan, davuldan,
kuĢtan, atlı postalardan, mektuplardan;
gazetelere, radyoya, televizyona,
internete doğru bir geliĢim
göstermektedir. Ġleride daha neler
olabilir?
102
• Tarihte ilk yazılı olarak haber
verenler bir nevi duvar gazetesi
kullanan romalılardır.
• Osmanlı‟da bunu Kanuni Sultan
Süleyman, savaĢ bilgilerini
vermesiyle baĢlatır.
• Gazete kelimesi, Venedik‟te bilgi
yazılarını okuma karĢılığı ödenen
en küçük Venedik parası olan
“Gazetta”dan doğmuĢtur.

103
• Günümüzdeki anlamıyla ilk
gazete, “Relation oder Zeitung”
adıyla haftalık çıkan Alman gazetesidir.
•

Ġlk Türk basımevi Ġbrahim Müteferrika
ile 1727‟de açıldı.

• Türkiye‟de ilk gazete Fransız
konsolosluğunun çıkardığı
“Haberler Belleteni”dir.

104
• Türkçe basın hayatı ise 1
Kasım 1831‟de resmi gazete
Takvim-i Vekayi ile baĢlar.
• Daha sonra yarı resmi Ceride-i
Havadis‟i W.Churchill (1840)
çıkarır.

• Agah Efendi‟nin 1860‟da
çıkardığı Tercüman-ı Ahval ilk özel
gazetedir.
105
• Habercilik ayrıca 5N 1K ilkelerinin
cevaplanmasıdır.
. Haberde “ne, nerede, nasıl,
niçin, ne zaman ve kim” sorularının
eksiksiz cevaplanması gerekir ki amaca
ulaĢılabilsin.

106
GELİN VE DAMADA KURŞUN PARASIYLA
İNEK ALINDI

• MuĢ'ta, Düğünlerde Silah Atma
Geleneğini Yasaklayan Yeroluk
Köylüleri, Mermiye Harcadıkları
Para ile Yeni Evlenen Çifte Hediye
Alma Uygulaması BaĢlattı.
Köylüler, Gelin ve Damada Ġnek
Aldı.
PİLOT UÇUŞ SIRASINDA UYUYA
KALDI
Uçuş sırasında uyuyakalan
pilotun,iniş esnasında da uyanmaması
üzerine,uçak iniş pistini
geçti.Yolcularda büyük panik oluştu.

107
Cümlede mantık hataları
Ġyi bir cümle temel mantık ilkelerine
kesinlikle uygun olmalıdır,aksi
taktirde bu durum anlatım
bozukluğuna yol açar.
*Önlem alınmassa bu hastalık
ölüme,hatta kısmi felce neden
olabilir.

108
Cümlede öğe eksikliği
Cümlede kullanılması gereken
bir ögenin bulunmaması, analtım
bozukluğuna yol açar.
Masa örtüsüne yağ damlatmak
dirsekleri dayamak beni kızdırır.
(Nesne eksikliği)
Yeni yetiĢen sanatçılara
yardım eder,ilgilenirdi.
109
Anlatımın açık olmaması
Cümlelerin ve sözcüklerin kolay anlaĢılır
olması, yanlıĢ anlamalara yer
bırakmayacak Ģekilde düzenlenmesi
açıklık olarak ifade edilir.Açık olmayan
cümlelerde anlatılmak istenenler bazen
az çok anlaĢılır fakat çoğu zaman
cümlede ne söylenmek istendiği belli
değildir.
*Bu bayanın vücudunda estetik var
mı?
(Estetik ameliyatı kastediliyor.)

110
111
1. Nokta (.)
Cümlenin sonuna konur.

“Çocuklar bahçede oynuyor.”
Kısaltmaların sonuna konur.

“Dr. Ayhan Bey tanıdığımızdır.”
(doktor)

Sayılardan sonra sıra bildirmek için
konur. (-ıncı, -inci anlamında)

“YarıĢmada 1. olmuĢ.” (birinci)

112
 Tarihlerin yazılıĢında gün, ay ve yılı
gösteren sayıları birbirinden ayırmak
için konur.

“Yazar, 10.10.1973 tarihinde
doğmuĢ.”

 Saat ve dakika gösteren sayıları
birbirinden ayırmak için konur.

“Okulumuz sabah saat 08.30‟da
açılıyor.

113
2. Virgül (,)
 EĢ görevli kelime ve kelime gruplarının
arasına konur.

“Rıfkı akıllı, çalıĢkan, terbiyeli bir
öğrencidir.” (sıfatların arasına)
“Çantasına kitabını, defterini, kalemini
özenle yerleĢtirdi.” (nesnelerin
arasında)
114
 Sıralı cümleleri birbirinden
ayırmak için konur.

“Ülkemi seviyorum, insanlarımı
tanıyorum, kendimi
biliyorum.”

 Hitap için kullanılan
kelimelerden sonra konur.

“ArkadaĢları, yarın yazılımız
var!”
115
 Bir kelimenin kendisinden sonra
gelen kelime veya kelime
gruplarıyla bağlantısı olmadığını
göstermek için konur.

“Genç, doktorlar yardım istedi.”

 Cümlede ara sözlerin baĢına ve
sonuna konur.

“Yazar, Ömer Seyfettin, sade bir
Türkçe ile yazmıĢtır.”
116
 Özne ile yüklem arasına baĢka ögeler
girmiĢse özneden sonra kullanılır.

“Kitap, kültürü nesillerden nesillere
aktarmak için çok önemli bir köprü
görevindedir.”

 Bir durum, düĢünce veya soruya kabul
veya reddetmek için kullanılan “evet,
hayır” gibi sözcüklerden sonra kullanılır.

“Evet, bu kitabı ben yazdım.”

117
3. Noktalı Virgül (;)
 Cümle içinde virgülle ayrılmıĢ tür veya
takımları birbirinden ayırmak için konur.

“Bu bölgede genellikle erkek çocuklara Ali,
Tuğrul, Cem; kız çocuklara ise Fatma,
Aynur, Demet adları verilir.”

 Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı
cümleleri birbirinden ayırmak için konur.

“EĢek ölür, semeri kalır; insan ölür eseri
kalır.”
118
4. Ġki Nokta (:)
 Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin
sonuna konur.

“Anlatılanlardan Ģunu anladım: Sanat topluma
geliĢtirir.”

 Kendisinden sonra açıklama yapılacak
cümlenin sonuna konur.
 Doğrudan yapılan aktarmalarda, aktarılan
söz ya da yazıdan önce konur.

Öğretmenimiz: “Planlı çalıĢanlar baĢarılı
olur.” dedi.

119
5. Üç Nokta (...)
 Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur.
“Karşımızda yemyeşil bir ova...”
 Alıntılarda; başta, ortada ve sonda
alınmayan kelime ve bölümlerin yerine
konur.
“.... Demek ki edebiyat bir toplumun
vazgeçilmezlerindendir.”
120
6. Soru ĠĢareti (?)
 Soru bildiren cümle veya sözlerin sonuna
konur.

“Bu Ģiiri kim yazmıĢ?”

 Bilinmeyen yer, tarih, vb. durumlar için
kullanılır.

“Yunus Emre (? - 1320) dilimizi çok iyi
kullanırdı.”

121
7. Ünlem ĠĢareti (!)
Sevinç, kıvanç, acı, korku, ĢaĢma gibi
duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur.

“Yeter, susun artık!”
“Allah Allah!” Nerede çocuk?

Hitapların ve seslenmelerin sonuna gelir.”

“Ey Türk Gençliği!”

Parantez içindeki ünlem (!) iĢareti
söylenilene inanılmadığı, alay edildiği
anlamını verir.

“Rıfkı, sınıfın en akıllı (!) öğrencisidir.”
122
8. Kısa çizgi (-)
Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır
sonuna konur.

“Kitap okumanın değerini bilmeyen
ulusların ileri gitmesi olanaksızdır.”

Cümlede ara sözleri ve ana cümleleri
ayırmak için kullanılır.

“Bu filmi - film seyretmeyi çok severim
- geçen yıl izlemiĢtim.”

123
9. Uzun çizgi (–)
 Yazıda satır baĢına alınan
konuĢmaları göstermek için
kullanılır.

–
–
–
–

Bu araba senin mi?
Evet!
Niçin buraya bıraktın?
BaĢka yer bulamadım...

124
10. Tırnak ĠĢareti (“ ”)
 BaĢka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi
aktarılan sözler tırnak içinde yazılır.

Atatürk öğretmenlere:
“Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” dedi.

 Özel olarak belirtilmek istenen (vurgulanan)
sözler tırnak içine alınır.

“Ülkemizde “çevre” konusunda yetiĢen duyarlı
olan kiĢi pek az.”
125
11. Kesme iĢareti (‟)
Özel isimlere getirilen çekim eklerini
ayırmak için kullanılır.

“Atatürk‟ün Türkiye‟si çok geliĢti.”

Özel isimlere getirilen yapım ekleri
kesme iĢaretiyle ayrılmaz.

“Ġzmirliler bu olaya çok sevinmiĢti.”

Kısaltmalara getirilen ekler kesme
iĢaretiyle ayrılır.

“23 Nisan 1920'de TBMM‟nin açılıĢı
yapıldı.”

126
* Bir harf veya ekten sonra gelen ekleri
ayırmada kullanılır.

“Alfabemizde u‟dan önce t harfi vardır.”

m(metre), l(litre), km(kilometre) gibi
kısaltmalardan sonra kesme iĢareti kullanılmaz.

“Yüz kg. lık yükü taĢıdı.”

*Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur.

“ġirketimizin 50. yılıncı kutladık.”

*Özellikle belirtilmek ve gösterilmek istenen
harf veya kelimeden sonra kesme iĢareti
getirilir.

“Bağlaç olan ile‟nin yerine ve getirilebilir.”

127
12. Yay parantez (ayraç) iĢareti (( ))
Yazının veya sözün aslında olmayıp, sonradan
eklenmiĢ, açıklayıcı kelimeleri, söz gruplarını,
sözün söylendiği anda olup biteni belirtmek
için kullanılır.

“Bu kitabı (Nutuk) herkes okumalı.”

Tiyatro eserlerinde konuĢanın hareketlerini,
durumunu açıklamak için kullanılır.

Adam: (Hafif gülümseyerek) Beni duymadın
mı?
Kadın: (Dikkate almıyormuĢ gibi davranak) Ne
dediniz?
128
13. Düzeltme ĠĢareti (^)
 YazılıĢları bir, anlamları ve okunuĢları
ayrı olan kelimeleri ayırt etmek,
inceltmek ve okunuĢları uzun olan
ünlülerin üzerine düzeltme iĢareti
konur.
• adem (yokluk), âdem (insan)

adet (sayı), âdet (gelenek, alıĢkanlık)

129
* Yabancı dillerden Türkçemize giren
birtakım kelime ve eklerde “g, k, l”
ünsüzlerinin ince okunduğunu göstermek
için bu ünsüzlerden sonra gelen “a ve u”
sesleri üzerine düzeltme iĢareti konur.
Hangi harfin üzerine konursa o harfi ve
o harften önceki harfi ince okutur.

“hikâye, dükkân, kâğıt, kâr, ahlâk, hilâl,
üslûp, istiklâl, lâle, felâket, rüzgâr...”

130
FIKRA ( KÖġE YAZISI)
Yazarın günlük olaylar
hakkındaki görüĢ ve
düĢüncelerini kaleme aldığı
gazete yazılarıdır.

131
Fıkranın belirleyici özellikleri
nelerdir?
 Makale gibi düĢünsel plânla yazılır.
Fakat makaleden kısa yazılardır.
 Yazar anlattıklarını kanıtlamak zorunda
değildir. Bilimselden çok kiĢisel görüĢünü
açıklar, okuyucusunu kendisi gibi
düĢündürme kaygısı yoktur.
 Günübirlik yazılardır, en beğenileni bile
birkaç gün sonra unutulur.
 Yazar, yapmacıklıktan uzaktır. Anlatım
yalın ve sade bir dille yapılır. Samimi
bir dille yazılırlar.
 Anlatım yazarın kendine özgü olmalıdır.

132
Makale ile Fıkra Arasındaki Farklar:
1 - Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir
yaklaĢımla incelerken fıkra yazarı yazarı kiĢisel
görüĢle ele alıp inceler. (Nesnel – Öznel)
2 - Makalede yazar fikirlerini kanıtlamak
zorundadır. Bunun için sağlam güçlü kanıtlar
göstermesi gerekir.
3 - Fıkrada ise böyle bir zorunluluk yoktur. Fıkra
yazarı isterse ispatlama yoluna gider isterse gitmez,
her türlü örneği kul1anabilir.
4 - Makale bilimsel bir yazı olduğu için resmi ve
ciddi bir anlatım kul1anılır. Fıkrada ise samimi,
rahat ve içten bir anlatım vardır.
5- Makaleler kalıcı, fıkralar ise günübirlik
yazılardır.
133
1. Anlam geniĢlemesi
Bir varlığın bir türünü anlatan ve
baĢlangıçta kullanılıĢ alanı sınırlı olan
sözcüklerin zamanla o varlığın
bütününü,bütün türlerini anlatır duruma
gelmesine anlam geniĢlemesi denir.
“Ödül” sözcüğü zamanında sadece
güreĢlerde kazananlara verilen bir
“mükafat” anlamında kullanılırken,
günümüzde her türden yarıĢma sonunda
verilen “mükafat” için kullanılmaktadır.
134
2. Anlam daralması
Bir sözcüğün pek çok anlamı varken bu
anlamlardan bazılarını zamanla
kaybetmesine anlam daralması denir.
“Oğul” sözcüğü eskiden çocuklar için
kullanılan bir söz iken zamanla yalnızca
erkek çocukları için kullanılan bir
sözcük haline gelmiĢtir.Artık kız
çocukları için “oğul” sözcüğü
kullanılmamaktadır.Sözcük bu Ģekilde
anlam daralmasına uğramıĢtır.
135
DENEME
Herhangi bir konu üzerinde yazarın
kesin sonuçlara varmadan, kiĢisel görüĢ
ve düĢüncelerini anlattığı yazı türüne
deneme denir.

16. yüzyılda yaĢayan Fransız yazarı
Montaigne (Monteyn)'den beri,
bağımsız bir edebiyat türü olarak
biçimlenmeye baĢlayan deneme,
"yazara göre yazı" diye anlatılabilir.

136
• Bir yazarın herhangi bir konu üzerindeki kiĢisel duygu ve
düĢüncelerini kesin yargılara varmadan anlattığı yazı
türüdür.
• Ġnsanı düĢünmeye yorum yapmaya sürükler.
• Yazar konuyu düĢüncelerini açıklamak için araç olarak
kullanır.
• Konu sınırlaması yoktur.
• Denemeci yazısını konuĢma havası içinde kendisiyle
konuĢuyormuĢ gibi yazar.
• Ġçten ve etkileyici bir üslup kullanılır.
• DüĢünceler kesin değiĢmez bir sonuca
bağlanmaz.
• Deneme yazarı, denemeyi “ben “ diliyle yazar.
• Batı edebiyatında türün kurucusu Fransız Montaigne ve
Ġngiliz Bacon‟dur.
• Türk Edebiyatında Ahmet HaĢim,Nurullah
Ataç,Sabahattin Eyüboğlu Ve Suut Kemal Yetkin‟dir.

137
 Deneme türünün eski örneklerini
Eski Yunan ve Lâtin
edebiyatlarında görmekteyiz.
Bunlar; Epiktetos„dan Sohbetler,
Eflatun„dan Kimi Diyaloglar,
Çiçero„dan, kimi eserleridir.
 Deneme türü 18. yüzyılda önemli
bir geliĢme göstermiĢtir.

138
 Fransız edebiyatında, Montaigne,
Alain (Alen); Ġngiliz edebiyatında
Bacon (Beykın), Charles Lamb (Çarls
Lamp),daha sonraki dönemlerde
Anatole France ve Hippolyte Taine
önemli deneme yazarlarıdır.
 Deneme türüne Cumhuriyet
döneminde yazarların önem
verdikleri görülür.

139
TÜRK EDEBĠYATINDA DENEME TÜRÜ

Batı edebiyatlarının etkisiyle
Tanzimat'tan sonra girmiĢ ve
Cumhuriyet'ten sonra geliĢmiĢtir. Yakup
Kadri Karaosmanoğlu, Ahmed HaĢim ve
Fatih Rıfkı Atay aynı zamanda baĢarılı
deneme yazarlarıydı. Deneme türünün en
güzel örneklerini ise Nurullah Ataç verdi.
Bu türde örnekler veren öbür önemli
yazarlarımız arasında ise Ahmet Hamdi
Tanpınar, Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal
Yetkin, Vedat Günyol, Melih Cevdet Anday,
Onat Kutlar, Mehmet Fuat, Salah Birsel,
Nermi Uygur, Fethi Naci, Cemal Süreyya,
Füsun Altıok ve Selim Ġleri sayılabilir.
140
Edebiyatımızda deneme türünde eser veren
yazarlar Ģunlardır:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•

Adnan Adıvar: Dur Düşün
Nurullah Ataç: Günlerin Getirdiği
Ahmet Hamdi Tanpınar: Yaşadığım Gibi
Sabahattin Eyuboğlu: Sanat Üzerine Denemeler
Suut Kemal Yetkin: Düşün Payı
Melih Cevdet Anday: Konuşarak
Mehmet Kaplan: Nesillerin Ruhu
Ceyhun Atuf Kansu: Köy Öğretmenine Mektuplar
Mermi Uygur: Güneşle
Salâh Birsel: Kurutulmuş Felsefe Bahçesi
Vedat Günyol: Daldan Dala
Oktay Akbal: Yaşamı Yeniden Kurmak
141
DOĞRU ĠLE YALAN

Her doğruyu söylemeye gelmezmiĢ,
birtakım doğruları yaymamak, çokluktan,
kamudan gizlemek gerekmiĢ... Peki ama, bir
doğruyu söylemek, gizlemek, yayılmasını
önlemeğe çalıĢmak o doğrunun yerinde duran
yalanı sürdürmek demektir. Yalanın yalan
olduğunu bilerek sürmesine bırakmaya
hakkınız var mıdır?... Bu yalanlar kutsalmıĢ,
onlara dokunmaya gelmezmiĢ... Bir Ģeyin
yalan olduğunu anladık mı kutsallığına
inanmıyoruz demektir; bunun için "kutsal
yalan" sözü bir Ģeyin hem köĢeli hem de
yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu
söylemek gibi bir saçmadır. Ama duygularını
birer düĢünce saymaktan çekinmeyenler
böyle saçmalarla kolayca bağdaĢabiliyor.

142
Birtakım doğruların gizlenmesi gerektiğini ileri
sürmek eski kibarlık, asillik (aristocratie) aristokrat- düĢüncenin bir kalıntısıdır. Bir yanda
büyükler, kibarlar, damarlarında mavi kan
akanlar var, onlar doğruları bilirler, onların
bilmesinden bir kötülük gelmez; ama küçüklere,
kibar olmayanlara, kölelere sakın açmayın!...
Öyledir kiĢioğlu: kendisi için ille birtakım
ayrıcalıklar ister. Eski acunun kibarlığı,
aristokratlığı yıkıldı ama onun yerine aydınlar
türedi...
Bir kiĢi olarak ilk ödevimiz, yalan olduğunu
anladığımız düĢüncelerden benzerlerimizi yani
bütün kiĢileri kurtarmaya çalıĢmaktır.
143
"Ben bunun yalan olduğunu biliyorum, ben
buna inanmıyorum, ama kamunun bu bağlar
altında kalması, onun anlamaması daha iyi
olur." diyen kimse, öğrendiği anladığı
doğrulara layık olmayan kimsedir. Ġnandığı
bir Ģey yoktur onun: Bir Ģeyin ne doğru
olduğunu düĢünür, ne de yalan olduğunu.
Ancak kendisini düĢünür, büyük görmek için
bir yol arar.
Her doğru söylenebilir, her doğru
söylenmelidir, yoksa çevremizi aldatıyoruz,
çevremize yalan yayıyoruz demektir.
Nurullah Ataç
144
1. EĢ Anlamlı (AnlamdaĢ)
Sözcükler

YazılıĢları farklı anlamları aynı olan
sözcüklere eĢ anlamlı sözcükler
denir.EĢ anlamlı sözcüklere
bakıldığında genellikle bunlardan
birinin Türkçe,öbürünün yabancı
kökenli sözcük olduğunu görürüz.
Annesine çok değerli bir hediye almıĢ.
Çocuklar doğmadan isim kavgasına
baĢladınız.
145
2. Zıt Anlamlı Sözcükler:
Birbirlerine anlam bakımından
bütünüyle zıt olan durum ve
kavramları ifade eden sözcüklere zır
alamlı sözcükler denir.
Tanzimat romanlarında karakterler ya
hep iyi ya hep kötüdür.
Karamsar insanları sevmek Ģöyle
dursun onlardan nefret ediyorum.

146
3. EĢ sesli sözcükler
YazılıĢları ve söyleniĢleri aynı,
anlamları farklı olan sözcüklere
eĢ sesli sözcük denir.
.Sen hala onun söyledikelrine
kan.
. Yüzünde kan lekesi var.

147
MAKALE
Yazarın herhangi bir konu üzerindeki
görüĢ ve düĢüncelerini kesin sonuçlara
vararak ve bunları belgelere dayandırarak
anlattığı yazı türüne makale denir.
Makalenin belirleyici özellikleri nelerdir?
 Makale türüyle yazılan yazılar denemeye
göre daha bilimsel gazete yazılarıdır.
 Makalede denemeye göre daha resmi bir
dil kullanılır.
 Makale nesnel( objektif) bakıĢ açısıyla
kaleme
alınır;
deneme
ise
öznel
(subjektif) bakıĢ açısıyla kaleme alınır.
 DüĢünsel plânla yazılır.

148
 Yazar anlattıklarının doğruluğuna güvenmeli, anlattıklarını
bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir . Anlattıkları
birbiriyle çeliĢmemelidir.

 ĠĢlenen konu kendinden önceki söylenmiĢlerden,
yazılmıĢlardan ayrı olmalıdır.
 Okuyucuya konunun önemini kavratabilmek için örnekleme,
karĢılaĢtırma, tanık gösterme gibi nesnel verilerden
yararlanmalıdır.
 Kalıcı yazılardır.

 En önemli özelliği ileri sürülen düĢünce
kanıtlanmalıdır.Bunun için yazar kesin kanıt ve deliller
sunmalıdır.
149
TÜRK EDEBİYATINDA MAKALE TÜRÜ
Makale , düĢünce
hayatımıza
Tazminatla
birlikte
girmiĢtir.ĠLK
makale örneği Tanzimat
sanatçısı
ġinasi
tarafından Tercüman-ı
Ahval‟de
“Mukaddime”
baĢlığıyla yayınlamıĢtır.
Bu
tür
gazeteciliğin
geliĢmesiyle yayılmıĢtır

150
Küresel Çevre Kirlenmesi
Günümüzün dünyasında çevre kirliliği, tüm
gezegeni kaplayan boyutlara ulaşmış durumda.
Dünyanın birçok bölgesinde insanlar, çevre felaketine
karşı korumasız, nükleer tehdit ve radyasyondan
habersiz bir yaşam sürmektedir. Bilim adamları ise bu
olumsuzlukların devamı halinde dünyadaki tüm
canlıların ciddi biçimde tehdit altında olduğunu
vurguluyorlar.
Halbuki insanoğlunun gelişimi başlarda yaşam ve
doğal çevre ile uyum içinde sürmüştür. Ancak
dünyadaki toplumsal ve teknolojik

151
gelişmelerin hızla artışı karşısında ekolojik sistemin bu
hassas dengesi giderek bozulmuştur. Bu tehlikeli
gelişmenin seyircisi durumunda olan insanlık ise
dünyada dengeli bir çevrenin korunamaması halinde
tüm canlıların varlığının sürmesinin olanaksızlığını
acaba ne zaman anlayacak?
Dünyadaki benzer sel baskınlarının verdiği zararlar
ürkütücü boyutlara ulaştı. 240 milyon kişiyi etkilediği
söylenen bu yazın selleri, resmi açıklamalara göre
şimdiye kadar 2 binin üzerinde insanın ve sayısı
bilinmeyen diğer canlıların yaşamlarına mal oldu.
Yaklaşık 14 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı.
Bu durum, insana, Çinlilerin “Su ile şaka olmaz”
özdeyişini
hatırlatıyor.
152
İnsanların yazgıları ile ilgili dehşet dolu olası
tehlikelere karşı evrensel yurttaş girişimlerinin etkinliği
attırılmalıdır.
Hepimizin paylaştığı bu dünyayı, bu gezegeni
gelecek kuşaklara kirli ve çirkin bırakmaya hakkımız
var mı? Geleceğe bir borcumuz yok mu?
Hatalarımızın
bedelini
henüz
doğmamışlara
ödetmemeliyiz.
Doğa ananın yasalarına yeterince duyarlılık
göstermeli ve doğal afetlerini ciddiye almalıyız. Doğal
zenginliklerle dolu olması gereken bir dünyadan daha
fazla
yoksun
olmamalıyız.
(Şaban

Ali

Yaşaroğlu,

3

Ekim

1998)

153
ELEġTĠRĠ
Herhangi bir kişiyi, bir eseri, bir
konuyu doğru ve yanlışlarını okuyucuya
göstererek anlatmak, değerlendirmek
amacıyla yazılan yazılara eleĢtiri denir.

154
KONULARINA
GÖRE
ELEġTĠRĠ

Topluma Dönük

Sanatçıya Dönük

Okuyucuya Dönük

Yapıta Dönük

155
ELEġTĠRMENĠN
TUTUMUNA GÖRE
ELEġTĠRĠ

Ġzlenimsel
Öznel Yargılar

Nesnel
Tarafsız Gözle
Belli Ölçütlere
Göre Yargılar
156
ELEġTĠRĠ YAZARININ
ÖZELLĠKLERĠ
1-EleĢtirmeci, bir sanat eserinin gerçek
değerini,değerli-değersiz yanlarını ortaya
koyar.
2-EleĢtirmecinin görevi güzellik ortaya
çıkarmak değil, ortaya çıkarılmıĢ güzelliği
yargılamak, okurlara tanıtmaktır.

157
3-EleĢtiri yazarı objektif olmalı, eseri
dikkatle
inceleyebilmeli;
analiz
yapabilmeli, yorumlayabilmeli geniĢ bir
bilgiyle eseri değerlendirme kabiliyetine
sahip olmalıdır.
4- EleĢtiri yazarı, her konuda eleĢtiri
yazısı yazamaz, ancak uzmanı olduğu
alanda yazabilir.

158
Türk Edebiyatında EleĢtiri
•

Tanzimat döneminde temsilcileri: Şinasi,
Namık Kemal, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid,
Samipaşazade Sezai, Beşir Fuad, Nabizade
Nazım’dır.

•

Serveti Fünun döneminde, Cenap Şahabettin,
Halit Ziya, Mehmet Rauf, Nabizade Nazım,
Hüseyin Cahit dönemin eleştiricileridir.

• Cumhuriyetin ilk yıllarında eleştiri, Yahya Kemal
ve Ahmet Haşim’le başlar. İsmail Habip Sevük ve
Ahmet Hamdi Tanpınar eleştiriyi edebiyat tarihi
içinde ele alırlar. Nurullah Ataç, Suut Kemal
Yetkin iki öznelci eleştirmendir.
•

159
EleĢtirinin Özellikleri:
1- Eleştiri düşünsel plânla yazılır.
2- Eleştiride konu sınırlaması yoktur.
3- Eser ile ilgili, değerli ve değersiz diye gösterilen
yargılar, eserden alınacak örneklere
dayandırılmalıdır.
4- Yazar, yargılarında belirli ölçülere bağlı kalmalı
yani eleştirileri nesnel olmalı: “beğendim, hoşuma
gitti…” gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır.
5-Eleştirisi yapılan çalışma, bütün boyutlarıyla ele
alınmalı, kendi türü içinde bilimsel, sanatsal veya
toplumsal bir zemine oturtulmalıdır.
160
•

Sistematik eleştirmenler:
Asım Bezirci, Fethi Naci, Hüseyin Cöntürk
(bağımsız yöntemi geliştirdi). Sabahattin
Eyüboğlu ve Vedat Günyol ise hümanist
eleştirmenlerdir.

•

Çağdaş eleştirmenler:
Mehmet Kaplan, Tahir Alangu, Mehmet Fuat,
Nihat Sami Banarlı, Cemil Meriç, Melih
Cevdet, Orhan Şaik Gökyay, Cevdet Kudret,
Agâh Sırrı, Yaşar Nabi,Fuat Köprülü’dür.

161
• Dünya edebiyatında Boielau, A. France
• Türk edebiyatında Mehmet Kaplan,
Nurullah Ataç, Cemil Meriç ve Hüseyin
Cahit Yalçın eleştiri türünün önemli
temsilcileridir.

• Edebiyatımızdaki ilk eleştiri Namık
Kemal’in Tahrib-i Harabat’ıdır.

162
EleĢtiri Örneği
18. yüzyılın ünlü aşk romanı yazarı Jane
Austen’ın hayatından yolan çıkılarak çekilen
Aşkın kitabı Austen’ın gençliğinde yaşadığı
aşk macerasını ve onu yazarlık mesleğini
seçmeye iten olayları konu alıyor. İlginç olan
filmin biyografik bir değer taşımasından çok,
taklit bir Austen romanı havasını yakalamış
olması. Filmde rahatsızlık veren başka bir
unsur da Austen’ı canlandıran oyuncunun
rolüne tam oturmamış olması. Bunun dışında
filmin görüntüleri ve kurgusu oldukça başarılı.
Özellikle kostümleri göze çarpan balo ve
dans sahneleri çok iyi çekilmiş.
163
RÖPORTAJ
Yazarın, okuyucuyu bir konuya
inandırmak için kişi, eşya, eser ya
da yer ile ilgili yaptığı incelemeleri
fotoğraflarla
süsleyerek
kendi
görüşlerini de katarak yazdığı gazete
ve dergi yazılarına röportaj denir.

164
• Röportaj, gazeteciliğin gelişmesi ile
ortaya çıkmıştır.
• Bu sözcük Latince toplamak getirmek
anlamındadır.
• Türk edebiyatında 1960 yılından sonra
halkın sorunlarını yansıtmak gazetelerin
vazgeçilmez bir birimi olan röportajla
sağlanmıştır.
165
Röportajın özellikleri
• Yazar bilgiden başka izlenimlerini yazmalıdır,
öznellik hakimdir.
• Röportajdaki konu iyice öğrenilmeli, gerekli
incelemeler yapılmalıdır.
• Birinci tekil kişi ağzından yazılır.
• Okuyucuda heyecan yaratmalı, özelden genele
gidilmelidir.
• Röportajlarda ses kayıtları, fotoğraflar, filmler
vb. teknolojik aletler kullanılmalıdır.
• Röportajda öyküleyici, betimleyici,
öğretici,açıklayıcı anlatım türleri kullanılır.
• Öğretici metinlerdendir ve dil göndergesel
işlevde kullanılır.

166
Röportajda konularına göre üç’e
ayrılır:
Bir yeri konu alan röportajlar: Bu
röportajlarda tanıtılan yer ve yaşam
koşulları her yönüyle ele alınır.
2- Eşyayı konu alan röportajlar: Eşyanın
dikkat
çekici
özelliği,
düşündürücü
özellikleri ele alınır.
3- İnsanı konu alan röportajlar: Belli bir üne
kavuşmuş kimselerin, dikkat çeken ve
düşündüren yönleri belirtilir.
1-

167
Dünya edebiyatında;
• Jack London,
• Heming Way
• Selohow Sortre, röportaj
örneği vermiş sanatçılardır.
Türk edebiyatında;
• Rujen Eşref Ünaydın
• Falih Rıfkı Atay
• Abdi İpekçi
• Fikret Otyam
• Yaşar Kemal
röportaj örneği vermiştir.
168
Cem Yılmaz Röportajı
6 Aralık 2008
Filmde evrim teorisini de yerle bir ettiniz.
• Buna inanıp inanmamak ayrı ama ben
inanmıyorum açıkçası. Film buna komik bir eleştiri
getiriyor. Yani maymun insandan daha aşağı bir
şeyse geçmişte maymun olmak değil de asıl
şimdi maymun olmak bir anlam kazanıyor. Ama
şimdi bunun bilimsel bir gerçeklikten ziyade bir
alay unsuru olması daha kıymetli.
Parayla ilgili şakalarınız çokluğu neden
kaynaklanıyor?
• Yıllardır sahnede para ile ilgili şaka yapmamın
sebebi insanların ilgilendiği bir konu olması.
Bahsedilen imaj şu: Parayı götürüyor, hatta evde
para sayma makinesi var. Evinde para sayma
makinesi olan artist var mı? Var! O bilgi bende
var mı? Var! Ama o ben değilim. O evinde para
sayma makinesi olan artisti bir yardım konserinde
görürsünüz ancak.

169
MÜLAKAT(GÖRÜġME)
Mülakat;

buluşma, görüşme, konuşma
demektir.
Zamanın ünlü kişilerini herhangi bir
gazetecinin ziyaret etmesi ve ona alanıyla
ilgili sorular sorarak sorularına cevap
almasıdır.

170
Mülakat yapan kişi;
 Mülakat yapacağı kişiden görüşme zamanını
belirlemesini istemeli,
 Konuşacağı kişi ve konu hakkında bilge edinmeli, ön
hazırlık yapmalı,
 Sabırlı, dikkatli ve nazik olmalı,
Söz başka bir konuya atlarsa, tekrar konuyu
toparlamalı ve konuya dönmeli,
 Kültürü ve becerisiyle karşısındakini konuşmaya ikna
edebilecek beceriye sahip olmalı,

 Hep kendi konuşarak karşısındaki kişiyi sıkmamalıdır.
171
Özellikleri
 Mülakat metinleri öğretici ve ufuk açıcıdır.
 Alanında tanınmış kişilerle mülakat yapılır.
 Alınan cevaplar, aynen ve yorumlanmadan yayımlanır.
 Mülakat yazılarında; görüşülen kimsenin adı, ne işle
uğraştığı, hangi amaç için kendisiyle konuşulduğu,
buluşma yeri; sorular ve cevaplar; mülakat yapılan
kimsenin o konu üzerindeki temel görüşü
belirtilmelidir.
 Cümleler açık, yalın olmalı; diyalog çizgisinden ve
tırnak işaretinden faydalanılmalıdır.
 Genelde söyleşmeye bağlı anlatım türü kullanılır.
172
Söylev (Nutuk-Hitabet)
• Bir topluluğa belli bir
düşünceyi aşılamak,topluluğu
etkilemek,harekete
geçirmek
amacı
taşıyan
güzel ve etkili konuşmaya
denir.
• Eskiden topluluk karşısında
söz
söyleme
sanatına
hitabet,konuşmalara
hitabe,söz söyleyen kişiye
hatip denirdi.
173
Söylev çeşitleri
•
•
•
•

Siyasal
Dinsel
Hukuksal
Akademik

174
Sesin
işitilebilir
olması

Konuya
hakim
anlattıklarına
inanan

Canlılık

Doğru
söyleyiş
HATİPTE
BULUNMASI
GEREKEN
ÖZELLİKLER

Sesin
ayarlanması

175
Söylevin Özellikleri
•
•
•
•
•
•
•

Geniş bir kültür birikimi
Samimi içten bir ifade
Anlaşılır bir dil
Etkili kısa cümleler
Tutarlı metin
Akıcı metin
Metni zihinde kalacak
cümlelerle bitirme
176
• Latin Edebiyatı’nda Çiçero alanın temsilcisidir.
• Türk tarihinde ilk söylev 8.yy Göktürk
Yazıtları’dır.
• Mehmet Akif Ersoy,Halide Edip Adıvar ve
Hamdullah Suphi söylevleriyle milli mücadele
döneminde halkı bilinçlendirmişlerdir.
• Atatürk’ün Gençliğe Hitabe ve Nutuk adlı
eserleri türe örnektir.

177
178
179

More Related Content

What's hot

Materyal Tasarımı Dersi Sunu
Materyal Tasarımı Dersi SunuMateryal Tasarımı Dersi Sunu
Materyal Tasarımı Dersi Sunuemine81
 
Eleştiri
EleştiriEleştiri
EleştiriKnahide
 
Edebiyatta türler
Edebiyatta türlerEdebiyatta türler
Edebiyatta türlerslayturk
 
Materyal ve Tasarım Dersi Ödev
Materyal ve Tasarım Dersi ÖdevMateryal ve Tasarım Dersi Ödev
Materyal ve Tasarım Dersi Ödevbanuyoldas
 
Roman slayt
Roman slaytRoman slayt
Roman slaytemintas
 
Saf şi̇i̇r anlayişi
Saf şi̇i̇r anlayişi Saf şi̇i̇r anlayişi
Saf şi̇i̇r anlayişi seymaserbetci
 
Bi̇yografi̇
Bi̇yografi̇ Bi̇yografi̇
Bi̇yografi̇ emine81
 
Düz yazi türleri
Düz yazi türleriDüz yazi türleri
Düz yazi türleriGamze Saba
 
Roman POwerpoint sunusu
Roman POwerpoint sunusuRoman POwerpoint sunusu
Roman POwerpoint sunusuesmacnn
 
Ani (hatira)
Ani (hatira)Ani (hatira)
Ani (hatira)murateser
 
İslamiyet ve Kültür
İslamiyet ve Kültürİslamiyet ve Kültür
İslamiyet ve Kültürburcintavsan
 
Geçiş dönemi eserleri
Geçiş dönemi eserleriGeçiş dönemi eserleri
Geçiş dönemi eserlerimerveyorulmaz
 
Tasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatıTasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatıumitbozkurt
 
14 paragrafın anlatım yönü-anlatım teknikleri
14 paragrafın anlatım yönü-anlatım teknikleri14 paragrafın anlatım yönü-anlatım teknikleri
14 paragrafın anlatım yönü-anlatım teknikleriyardimt
 

What's hot (19)

Materyal Tasarımı Dersi Sunu
Materyal Tasarımı Dersi SunuMateryal Tasarımı Dersi Sunu
Materyal Tasarımı Dersi Sunu
 
Eleştiri
EleştiriEleştiri
Eleştiri
 
Edebiyatta türler
Edebiyatta türlerEdebiyatta türler
Edebiyatta türler
 
Materyal ve Tasarım Dersi Ödev
Materyal ve Tasarım Dersi ÖdevMateryal ve Tasarım Dersi Ödev
Materyal ve Tasarım Dersi Ödev
 
Sunu12
Sunu12Sunu12
Sunu12
 
Roman slayt
Roman slaytRoman slayt
Roman slayt
 
Saf şi̇i̇r anlayişi
Saf şi̇i̇r anlayişi Saf şi̇i̇r anlayişi
Saf şi̇i̇r anlayişi
 
Bi̇yografi̇
Bi̇yografi̇ Bi̇yografi̇
Bi̇yografi̇
 
Düz yazi türleri
Düz yazi türleriDüz yazi türleri
Düz yazi türleri
 
Deneme
DenemeDeneme
Deneme
 
Roman POwerpoint sunusu
Roman POwerpoint sunusuRoman POwerpoint sunusu
Roman POwerpoint sunusu
 
Gezi yazısı
Gezi yazısıGezi yazısı
Gezi yazısı
 
Ani (hatira)
Ani (hatira)Ani (hatira)
Ani (hatira)
 
Hikaye(öykü)
Hikaye(öykü)Hikaye(öykü)
Hikaye(öykü)
 
İslamiyet ve Kültür
İslamiyet ve Kültürİslamiyet ve Kültür
İslamiyet ve Kültür
 
Geçiş dönemi eserleri
Geçiş dönemi eserleriGeçiş dönemi eserleri
Geçiş dönemi eserleri
 
Türk edebi̇yati tari̇hi̇
Türk edebi̇yati tari̇hi̇Türk edebi̇yati tari̇hi̇
Türk edebi̇yati tari̇hi̇
 
Tasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatıTasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatı
 
14 paragrafın anlatım yönü-anlatım teknikleri
14 paragrafın anlatım yönü-anlatım teknikleri14 paragrafın anlatım yönü-anlatım teknikleri
14 paragrafın anlatım yönü-anlatım teknikleri
 

Similar to 11 dva sunum

Anlatım biçimleri
Anlatım biçimleriAnlatım biçimleri
Anlatım biçimlerimarcompost
 
gazate cevresinde gelişen metin türleri
gazate cevresinde gelişen metin türlerigazate cevresinde gelişen metin türleri
gazate cevresinde gelişen metin türleridamlaylgn
 
Anlatımına Göre Cümleler
Anlatımına Göre CümlelerAnlatımına Göre Cümleler
Anlatımına Göre Cümleleryardimt
 
7. Sınıf Türkçe Ünite 4 Milli Kültür
7. Sınıf Türkçe Ünite 4 Milli Kültür7. Sınıf Türkçe Ünite 4 Milli Kültür
7. Sınıf Türkçe Ünite 4 Milli Kültürenesulusoy
 
Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca Erman Gurer
 
PARAGRAF KONU ANLATIMI
PARAGRAF KONU ANLATIMIPARAGRAF KONU ANLATIMI
PARAGRAF KONU ANLATIMISEYHAN62
 
Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in AcılarıGenç Werther'in Acıları
Genç Werther'in Acılarıkaosakatki
 

Similar to 11 dva sunum (9)

Anlatım biçimleri
Anlatım biçimleriAnlatım biçimleri
Anlatım biçimleri
 
gazate cevresinde gelişen metin türleri
gazate cevresinde gelişen metin türlerigazate cevresinde gelişen metin türleri
gazate cevresinde gelişen metin türleri
 
Paragraf Konu Anlatımı
Paragraf Konu AnlatımıParagraf Konu Anlatımı
Paragraf Konu Anlatımı
 
Anlatımına Göre Cümleler
Anlatımına Göre CümlelerAnlatımına Göre Cümleler
Anlatımına Göre Cümleler
 
7.docx
7.docx7.docx
7.docx
 
7. Sınıf Türkçe Ünite 4 Milli Kültür
7. Sınıf Türkçe Ünite 4 Milli Kültür7. Sınıf Türkçe Ünite 4 Milli Kültür
7. Sınıf Türkçe Ünite 4 Milli Kültür
 
Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca
 
PARAGRAF KONU ANLATIMI
PARAGRAF KONU ANLATIMIPARAGRAF KONU ANLATIMI
PARAGRAF KONU ANLATIMI
 
Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in AcılarıGenç Werther'in Acıları
Genç Werther'in Acıları
 

11 dva sunum

  • 2. Metinler; gerçeklikle ilişkileri, işlevleri ve yazılış amaçlarına göre gruplara ayrılır. 2
  • 4. • Emma Bovary denen kız hiç yaşamadı; Madam Bovary kitabı ise sonsuza dek yaşayacak. Nabokov 4
  • 5. • Kurmaca ; Gerçekle dolaylı bir bağları vardır. Gerçekler değişikliğe uğrar. Genellikle edebi metinler bu türdedir. Her dönem ilgi görür. Çoğunlukla estetik duygulara hitap etmek için yazılır. 5
  • 6. • Gerçeklik; Gerçekle doğrudan bağlantılıdır. Gerçek değiştirilmeden esere yansıtılır. Bilimsel metinler bu türdedir. Zamanla ilgiyi ve inandırıcılığını yitirebilir. Öğretme, yol gösterme, mesaj vermek için yazılır. 6
  • 7. 7
  • 8. Sanat metinleri, gerçeklerin sanatçının hayal, duygu ve düşünce dünyasında yeniden yorumlanmasıyla meydana gelir. Öğretici metinlerde amaç gerçeğin yeniden yorumlanması değil olduğu gibi anlatılmasıdır. Bu nedenle öğretici metinlerde ifadeler açık ve nettir. Her okunduğunda farklı yorumlanmaz. 8
  • 10. Anlatım Türü Anlatım Türünün Amacı Öyküleyici Anlatım Bir olayı olay, mekân, zaman, kiĢi ve Dilin heyecana bağlı iĢlevini BaĢta roman, hikâye ve tiyatroda anlatıcı kavramları çevresinde okuyuculara kullanır. kullanılır. Bu tür­lerin dıĢında anlatmayı amaçlar. öğretici metinlerden olan gezi “Ne olmuĢ” yazısı, anı, günlük, biyografi, denemelerde de kullanıla­bilir. Betimleyici anlatım, okuyucunun gözünde Kullanıldığı metne göre dilin Daha çok anlatmaya bağlı bir durumu, mekânı veya kiĢiyi iĢlevi de değiĢir. Sanatsal metinlerde kullanılan betimleyici canlandırmak için kullanılır. metinlerde kullanılan anlatım, birçok öğretici metinde “Kelimelerle resim yapmak” betimleyici anlatım­da dilin bilgi vermek amaçlı kullanılabilir. “Nasıl bir varlık” heyecana bağlı iĢlevi kullanılırken bilgi vermeyi amaçlayan metinlerde dilin göndergesel iĢlevi kullanılır. Betimleyici Anlatım CoĢku ve Heyecana Bağlı (Lirik) Anlatım Destansı (Epik) Anlatım Bu anlatım türü, sanatçıya duygu ve heyecanlarını okuyu­cuya duyurmasında yardımcı olur. Bir milletin baĢından geçen önemli olayların anlatıldığı metinlerde kullanılan destansı anlatım, içerdiği olağanüstülüklerden dolayı öyküleyici anlatımdan ayrılır. Emredici Anlatım Bu anlatım türü okuyucusunu bir iĢ yapmaya, bir eylemde bulunmaya, bir davranıĢ gerçekleĢtirmeye zorlar. Kullanılan Dilin ĠĢlevi Kullanıldığı Edebi Türler Bu anlatım türünde daima dilin heyecana bağlı iĢlevi kullanılır. Bu anlatım türünde daima dilin heyecana bağlı iĢlevi kullanılır. Daha çok Ģiirde kullanılan bu anlatım türüne roman ve hikâyede de sıkça baĢvurulur. Daha çok Ģiirde kullanılan bu anlatım türünün roman ve hikâyede de kullanıldığı olur. Bu anlatım türünde dilin alıcıyı harekete geçirme iĢlevi kullanılır. Kanun, kural ve yönetmeliklerin açıklandığı metinlerde,kullanma kılavuzlarında,siyasi amaçla hazırlanan ve propaganda yapılan metinlerde, siyasetname ve vasiyetlerde, ilan ve reklam metinlerinde emredici anlatım kullanır. Öğretici Anlatım Öğretici anlatım, bilgi verme, okuyucuyu Bu anlatım türünde dilin aydınlatma ve açıklama yapma amacıyla göndergesel iĢlevi oluĢturulan metinlerde kul­lanılan anlatım kul­lanılır. türüdür. Daha çok ders kitaplarında ve ansiklopedik bilgi veren metinlerde kullanılır. 10
  • 11. Açıklayıcı Anlatım Açıklayıcı anlatım okuyucuya bilmediği bir konuda bilgi vermek ve açıklama yapmak amacıyla hazırlanan metinlerde kullanılan anlatım türüdür. Bu anlatım türünde dilin göndergesel iĢlevi kul­lanılır. Bu anlatım türü daha çok öğretici metinlerde kul­lanılsa da romandan hikâyeye ondan da deneme, anı ve gezi yazısına kadar değiĢik türlerde kullanılabilir. Bu anlatım türü makale, fıkra, denemelerde sıkça kullanılır. TartıĢmacı Anlatım Yazarın düĢüncelerini okuyucuya kabul ettirmeyi amaçladığı metinlerde kullanılan anlatım türüdür. Bu anlatım türünde dilin göndergesel iĢlevi kul­lanılır. Kanıtlayıcı Anlatım Yazar tarafından belirlenen bir önerinin Bu anlatım türünde dilin okuyucuya ispat­landığı metinlerde kullanılan göndergesel iĢlevi anlatım türüdür. kul­lanılır. DüĢsel (Fantastik) Anlatım Gerçeğe dayalı olmayan ve olay, mekan ve Bu anlatımda dilin heyecana Daha çok roman ve hikâyede kahramanların olağanüstü özellikler gösterdiği bağlı iĢlevi kullanılır. kullanılan bu anlatı­ma günümüzde metinlerde kullanılan anlatım türüdür. pek çok sinema metninde de baĢvurulur. Gelecekten Söz Eden Anlatım Geleceğe ait tahminlerde bulunarak gelecekten haber vermeyi amaçlayan metinlerde kullanılır. Bu anlatım türü makale, fıkra, denemelerde sıkça kullanılır. Kullanıldığı metne göre dilin iĢlevi de değiĢir. Sanatsal metinlerde kullanılan gelecekten söz eden anlatımda dilin heyecana bağlı iĢlevi kullanılırken bilimsel verilere dayanılarak yapılan tahminlerde dilin göndergesel iĢlevi kullanılır. Bazı bilim kurgu romanları, fal ve burç yorumları, meteoroloji tahminleri, ütopyalar bu anlatımla oluĢmuĢ metinlere sahiptir. SöyleĢmeye KarĢılıklı konuĢmayla oluĢmuĢ metinlerde Bağlı Anlatım kullanılan anlatım türüdür. (Diyalog) Bu anlatım türünde dilin heyecana bağlı iĢlevi kullanılır. Tiyatro metinlerinde, söyleĢilerde, röportajlarda, roman ve hikâyede bu anlatım türü kullanılabilir. Mizahi Anlatım Dilin heyecana bağlı iĢlevini Fıkra ve nüktelerde, tiyatroda, kullanır. roman ve hikâyede, reklam ve sinema metinlerinde bu anlatım 11 türü sıkça kullanılır. Okuyucuyu düĢündürmeyi ve güldürmeyi amaçlayan metinlerde kullanılan anlatım türüdür.
  • 14. 14
  • 15. MEKTUP • Genel anlamıyla ;kiĢinin bir haberi, olayı, duyguyu bir baĢkasına anlattığı yazılardır. • Mektup, yazının bulunduğu tarihe kadar gidebilen en eski edebiyat türlerinden biridir. Eldeki en eski örnekler, Mısır firavunlarının (M.Ö 14-15. yüzyıllar) ve Hititlerin mektuplarıdır. • Günümüzde uygarlığın geliĢmesiyle eski önemini kaybetse de, kiĢinin iç dünyasını yansıtması ve düĢüncelerini paylaĢması bakımından yerini korumaktadır. 15
  • 16. 16
  • 17. Mektup türü dört ana gruba ayrılır:  Özel mektuplar  Edebî mektuplar  İş mektupları  Resmî mektuplar 17
  • 18. Özel Mektuplar • Birbirlerini tanıyan kişilerin duygu ve düşüncelerini paylaşmak için birbirlerine gönderdikleri mektuplardır. • Mektuplaşan kişiler arasındaki samimiyet, özel mektupların değerini artırır. • Özel mektuplar her konuda yazılabilir, o nedenle konuları çok çeşitlidir. Ancak konularda güncellik ağır basar. 18
  • 19.  Aile mektupları veya sağlık mektupları (eşe, dosta, yakın akrabaya yazılanlar),  Tebrik mektupları (herhangi bir başarı, nikâh, nişan, düğün, bayram, yılbaşı gibi sebeplerle yazılanlar),  TeĢekkür mektupları (iyilik veya yardım görme gibi sebeplerle yazılanlar),  Davet mektupları (davetiyeler, nişan, düğün, gezi vs. sebeplerle yazılanlar),  Taziye mektupları,  Özür mektupları vs. Bu türdeki mektupların gizliliği vardır ve bu gizlilik kanunla korunmuştur. 19
  • 20. 20
  • 21. Edebî Mektuplar  Edebiyatçıların birbirlerine ya da dostlarına yazdıkları sanatsal değer taĢıyan mektuplardır.  Edebî mektuplar, dil ve anlatım açısından sanat değeri taĢır.  Edebî mektuplar belge niteliği taĢıdıklarından önemlidirler. Bu tarz mektuplardan yazıldıkları döneme ait sanat, edebiyat ve fikir olayları hakkında bilgi edinmek de mümkündür. Edebi mektuplar da esas itibariyle özel mektuplar grubundadır. 21
  • 22. Prenses Elisabeth'e Egmond, 6 ekim 1645 Madam, ... Ġnsanın kendinden çok baĢka insanlara iyilik etmesi daha yüksek ve daha Ģerefli bir Ģey olduğuna göre, buna en fazla meyledenler ve sahip oldukları nimetlerden en az bahsedenler, gene en yüksek ruhlardır. Ancak zayıf ve alçak ruhlardır ki kendilerine gerektiğinden fazla değer verir, ve üç damla su ile ağzına kadar dolan vazolara benzerler. Altesinizin bunlardan olmadığını biliyorum, bu alçak ruhları ancak, kendileri için bir menfaat göstererek, baĢkaları için zahmete teĢvik etmek mümkün olduğu halde, Altesinizin menfaati için, kendilerine, ancak kendisini ihmal ettiği takdirde, sevdiklerine uzun zaman faydalı olamayacağını göstermek; ve sağlığıma bakmasını yalvarmak gerektir. Benim de yaptığım budur. Descartes. 22
  • 23. ĠĢ Mektupları • Endüstri, iş ve ticaret alanlarında ya da iş yerleriyle kişiler arasında yazılan mektuplardır. • Bu mektuplarda içtenlik aranmaz. İstenilen, açıkça ve anlaşılır bir dille belirtilir. 23
  • 24. 05 Haziran 2007 Sayın MüĢterimiz, ġirketimiz 15/06/2007 tarihinde MeĢrutiyet Caddesi No: 12‟deyeni bir Ģube açmaktadır. AçılıĢ Töreninde sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyacağız. Saygılarımızla ÇENSA MAĞAZALARI Ek: 1. Hediye Çeki 24
  • 25. Resmî Mektuplar • Devlet dairelerinin kendi aralarında veya kiĢilerle devlet daireleri arasında yazılan mektuplardır. • Bu tür mektuplarda, konunun uzunluğuna göre tam veya yarım sayfa boyutunda çizgisiz, beyaz kâğıtlar kullanılır. • Konu dıĢında ayrıntılara ve özel isteklere yer verilmez. Konu en açık ve yalın biçimde ele alınır. 25
  • 26. • ĠKĠNCĠ ĠNÖNÜ ZAFERĠ ÜZERĠNE ATATÜRK ĠLE ĠNÖNÜ ARASINDA YAZIġMA Metristepeden 1.4.1921 Saat 6,30 sonrada Metristepeden gördüğüm durum: Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri direnen ve artçı olduğu sanılan bir düĢman birliği sağ kanat grubunun saldırısı üzerine, dağınık olarak çekiliyor. Yakından kovalanıyor. Hamidiye yönünde karĢılaĢma ve çatıĢma yok. Bozüyük yanıyor. DüĢman, binlerce ölüleriyle doldurduğu savaĢ alanını silâhlarımıza bırakmıĢtır. Batı Cephesi Komutanı Ġsmet 26
  • 27. • Dilekçe; birçok kiĢinin yazdığı bir resmi mektuptur. • Bir isteği bildirmek, bir Ģikâyeti duyurmak veya herhangi bir konuda bilgi vermek amacıyla resmi ve özel kurumlara yazılan mektuptur. 27
  • 28.  Dilekçe metni genellikle kısa olur. Ancak bazı özel durumlarda kâğıdın ön yüzü yeterli olmazsa kâğıdın arka yüzüne yazılmaz ikinci bir kâğıt kullanılır.  Konular kısa ve öz olarak belirtilir. Gereksiz ayrıntılara yer verilmez.  Dilekçe bilgisayarla, daktiloyla veya mavi ya da siyah mürekkepli dolma kalemle yazılır. Tükenmez kalemle veya kurĢun kalemle dilekçe yazılmaz.  Dilekçe metni, sayfaya güzel bir kompozisyonla yerleĢtirilir (Yukarıda kâğıdın dörtte biri kadar, sol tarafta en az 3 cm ve sağ tarafta 1 cm boĢluk bırakılmalıdır.).  Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir. 28
  • 29. 29
  • 30. Mektup Yazarken Dikkat Edilecekler  Mektup kâğıdı temiz ve çizgisiz olmalıdır.  Mektupların mürekkepli kalemle ya da bilgisayarla yazılmasına özen gösterilmelidir.  Mektup kâğıdının sağ üst kısmına yazıldığı yer ve tarih konulmalıdır.  Mektup, yazıldığı kiĢiye uygun bir sesleniĢle baĢlamalı ve sesleniĢten sonra virgül iĢareti konulmalıdır.  Mektupta karalamalar yapılmamalı ve yazım kurallarına uyulmalıdır.  Selam ve saygı sözleri sonuç bölümünde yer almalı, selâm, saygı ve teĢekkürlerde aĢırılığa kaçılmamalıdır.  Mektup bitince sağ alt köĢesi imzalanmalıdır.  Anlatılacak konu kesin ve açık bir dille ifade dilmeli; cümleler kısa olmalıdır.  Sözcüklerin kısaltmaları kullanılmamalı; yanlıĢ anlama gelecek sözlere yer verilmemelidir. 30
  • 31. • Fuzuli‟nin «ġikâyetname»si bu türün önemli örneklerinden biridir. • Tanzimat'tan bu yana yazılan özel mektuplarda doğal, açık, süssüz bir anlatım yeğlenmiĢtir. • Kimi yazarlarımızın mektupları bir araya getirilerek yayımlanmıĢtır. Bunlardan bazıları Ģunlardır: • Namık Kemal - Namık Kemal'in Hususi Mektupları, • Abdülhak Hâmit Tarhan - Mektuplar, • Ahmet Mithat-Muallim Naci - Muhaberât ve Muhâverât, • Halikarnas Balıkçısı - Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı, • Nazım Hikmet - Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar, • Ahmet Hamdi Tanpınar - Mektuplar, • Cahit Sıtkı Tarancı - Ziya'ya Mektuplar... 31
  • 33. BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU (Kalınlık-Ġncelik Uyumu) • Çok heceli kelimelerde ünlüler hep kalın ya da hep ince olmalıdır.Buna kalınlık incelik uyumu denir. çocuklar → Hepsi kalın ünlülerden oluĢmuĢtur. bekledim → Hepsi ince ünlülerden oluĢmuĢtur.  Ses değiĢikliğine uğrayarak büyük ünlü uyumuna uymayan sözcüklerde vardır. Anne, kardeĢ, hangi, elma…  Türkçede bazı ekler(-ken, -leyin, daĢ, -yor, -imtrak, -msi, -gil) kimi kelimelerde uyumu bozar. KoĢarken, akĢamleyin, geliyor…  Tek heceli kelimelerde ve birleĢik kelimelerde ünlü uyumu aranmaz. 33
  • 34. Küçük Ünlü Uyumu • Bir kelimenin ilk hecesinde düz sesli harf (a,e,ı,i) varsa, diğer hecelerinde de düz sesli harf olması gerekir. Kelimenin ilk hecesinde yuvarlak sesli harf (o,ö,u,ü) varsa, diğer hecelerinde ya düz-geniĢ (a,e), ya da daryuvarlak (u,ü) sesli harf bulunması gerekir. Buna küçük ünlü uyumu kuralı denir. *** (Kelimenin ilk hecesinde) (Diğer Hecelerde) Düz ( a-e-ı-i) Düz(a-e-ı-i) Yuvarlak(o-ö-u-ü) Düz-geniĢ(a-e) Dar-yuvarlak(u-ü) 34
  • 35. Ünlü(Hece) DüĢmesi • Ġki heceli kimi kelimeler ünlüyle baĢlayan bir ek alınca, kelimenin ikinci hecesindeki dar ünlü düĢer. Buna hece düĢmesi denir. Omuz-u → omzu ağız-ı → ağzı  Yapım eki almıĢ bazı kelimelerde de ünlü düĢmesi görülür. sarı-ar-mak → sararmak devir-ik →devrik Koku-la-mak →Koklamak Yanıl-ıĢ →YanlıĢ  Bazı birleĢik kelimelerin oluĢumu sırasında ünlü düĢmesi görülür. Kayıp etmek →kaybetmek ne için →niçin kahve+altı →kahvaltı  Ġki heceli kimi yabancı kökenli kelimelerde de ünlü düĢmesi görülür. Ģehir-i →Ģehri hüküm-ü →hükmü 35
  • 36. Ünlü Türemesi ve Ünlü Daralması • Bazı Türkçe kelimeler sonlarına –cik/-cık ekini aldıklarında bir ünlü türemesi olur. bir-cik → biricik dar-cık →daracık genç-cik → gencecik • “a” “e” ünlüleriyle biten fiillerden sonra –yor eki gelirse fiilin son ünlüsünde daralma olur. baĢla-yor -baĢlıyor gelme-yor-gelmiyor de- ve yefiillerinde de daralma görülür. 36
  • 37. Kaynaştırma ve Ulama • Türkçede iki ünlü yan yana gelmez. Ünlüyle biten bir kelimeden sonra ünlüyle baĢlayan bir ek gelirse, araya y,Ģ,s,n seslerinden biri girer. Bu olaya kaynaĢtırma denir. elma-y-ı, aklı-n-ı, altı-Ģ-ar • Ünsüzle biten bir kelimeden sonra, ünlüyle baĢlayan bir kelime gelirse, ilk kelimenin son sesi ikincinin ilk hecesine bitiĢik okumaya ulama denir. Seni bir gün çekip aldılar benden. Benzedin köksüz bir ağaca 37
  • 38. Sert Sessiz BenzeĢmesi Dilimizde sert ünsüzle (f,s,t,k,ç,Ģ,h,p) biten kelimelere c,d,g ile baĢlayan bir ek getirildiğinde c,d,g ünsüzleri sertleĢir, ç,t,k‟ ye dönüĢür. Bu olaya sertleĢme denir. hafif-ce →hafifçe balık-cı →balıkçı piĢ-gin → piĢkin Not: SertleĢme rakamların sonuna getirilen eklerde de aranır. 1923‟te, 1960‟ta 38
  • 39. Ünsüz DüĢmesi • Türkçede k sesiyle biten kelimelerden sonra – cik eki gelirse kelimenin sonundaki k sesi düĢer. Küçük-cük → küçücük ufak-cık → ufacık minik-cik → minicik Not :“ufak, yüksek, alçak…” kelimelerinden (–e)l ekiyle türetilmiĢ fiillerde de ünsüz düĢmesi görülür: ufak-l →ufal- yüksek-l →yüksel- 39
  • 40. Ünsüz Türemesi ve Göçüşme • Ünlüyle baĢlayan bir• ek alan bazı sözcüklerde ve yardımcı fiille yapılmıĢ bazı birleĢik fiillerde ünsüzün türediği görülür. Hak-ım → hakkım ġık-ı → Ģıkkım his etmek→hissetmek af etmek → affetmek zan etmek→zannetmek Türkçede bazı kelimelerde ünsüzlerin yer değiĢtirdiği görülür. Yerel söyleyiĢlerden kaynaklanan bu durum yazı dilinde görülmez. kibrit → kirbit ekĢi → eĢki… 40
  • 41. • AĢağıdaki cümlelerde, altı çizili kelimelerdeki ses olaylarını belirleyiniz. 1. Oraya çabucak gitmeliyiz 2. Hafifçe bir rüzgar esiyor. 3. PadiĢahın buyruğu var. 4. Yazısı gerçekten güzel. 5. Yarın Ankara‟ya gidiyor. 6. Bebeği ağlatmayın. 7. Devrik cümleler kurmayın. 8. Güzel bir kitap istiyor. 9. Ġzmit‟te oturuyor. 41
  • 42. 42
  • 44. Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kiĢinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları , gözlem , izlenim duygu düĢünce ve hayallerini günü gününe tarih belirterek anlattığı yazdığı yazı türüdür. 44
  • 45. Günlüğün belirleyici özellikleri nelerdir?  Bir iç dökme ihtiyacı sonucu doğmuĢtur; konuĢma diline yakın ve samimi yazılardır.  Günlüklerde yaĢanmakta olan anlatılır.  Günü gününe yazılan yazılardır  Yayımlandığında, artık geçmiĢi anlattığı için bu yazılar da tarihe ıĢık tutar.  Birinci kiĢi ağzından yazılan kısa ve özlü yazılardır.  YaĢanılanlar değiĢtirilmeden yazılmalıdır. 45
  • 46. • NECĠP FAZIL‟DAN Cuma, 9 Ocak Bugün hava yagmurlu ve puslu… Saat 2’ye 5 var… Bu âna kadar defterimi açamadım. Halim bir tuhaf… Bugün anladım ki, beni delikten çağırdıkları, meydancı gelip “Bir isteğin var mı?” diye sorduğu, berberin tıraşa geldiği, hasılı insanlarla temas ettiğim an, üstüme acayip bir uyuşukluk, sinsi bir donukluk, anlatılmaz bir garipseme hissi çöküyor. Hayret! Bir aylık yalnızlığın tesirine bakın! Hayırdır inşallah; nereye gidiyorum? Perşembe, 15 Ocak Şiir kitabımı bitirdim; ve güya rahat bir nefes aldım. Hava suratlı… Saat üç buçuk… Gaz sobam trampet çalıyor. Yevmiyemin 40’ıncı gününe rastlayacak olan 20 Ocak Salı gününün iple çekiyorum. Cuma, 16 Ocak Allah… Başka tek kelime söyleyemeyecek haldeyim. • (Kırk Günlük Hapishane Yevmiyesi-Cinnet Mustatili) Sayı: 19 Bölüm: Kapak 46
  • 47. GÜNLÜK ÇEġĠTLERĠ 1 – Ġçe Dönük Günlükler ( özel ruhbilimsel günlük ) Yazarın bir bakıma kendi kendi ile konuşmasıdır içinde bulunduğu doğal ve toplumsal çevreden, yazgısından yakınır. Bu metinlerde yazarın yaşadığı duygusal coşkunluğu bulabileceğimiz gibi, çeşitli kavramlar hakkındaki düşüncelerin yazarın bilincindeki açılımlarını da bulabiliriz. Stendhal’ın günlüğü, Rus yazar Alexander Sergeyeviç Puşkin’in “ Gizli Günce” bu metinlere örnek gösterilebilecek niteliktedir. Fransız yazarı Andre Gide ve bizde Nurullah Ataç bu türün başta gelen ustalarındandır. 47
  • 48. 2 – DıĢa Dönük Günlükler : Bu tip günlüklerde yazarlar, alaycı bir tavırla dönemin olaylarını, siyaset ,sanat ve edebiyat adamlarını ya da gündelik sıkıntılarını öykü tekniği kullanılarak anlatmaktadırlar. Bu tür günlüklerde yazar kendi zaman dilimi içindeki tutum ve davranışlardan,düşünsel akımlardan haber verir.Bu nedenle de bu günlükler birer belge değeri taşır..Ünlü ressam Paul Gaugin’in o dönemde Fransız kolonisi olan Markiz adalarında yazdığı günlük, dışa dönük günlüklere örnek olabilir 48
  • 49. Ayrıca; • Siyasi ve askeri muhtevalı günlükler: Atatürk‟ün Anafartalar SavaĢı sırasında tuttuğu günlüğü, • Seyahat günlükleri: Ahmet Hikmet Müftüoğlu , Ahmet Refik Altınay (Kafkasya Hatıraları), Falih Rıfkı Atay (Yolculuk Defteri), • Edebiyat, Sanat ve Kültür Muhtevalı Günlükler: Ömer Seyfettin (Balkan Harbi Ruznamesi), Ali Cani Yöntem, Salah Birsel (Günlük , KuĢları Örtünmek, Nezleli Karga, Bay sessizlik, Aynalar Günlüğü), Nurullah Ataç (Günce, UçuĢ Günlüğü, Gazi Günlüğü Avusturya Günlüğü), Oktay Akbal (Yeryüzü Korkusu, GeçmiĢin KuĢları, Anılarda Görmek), Tomris Uyar (Gündökümü, Sesler, Yüzler, Sokaklar, Günlerin Tortusu). 49
  • 50. GÜNCENĠN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ : • Ġlk defa Romalılar günlük kullanmıĢtır. Edebi içerikten yoksun, devlette yapılan iĢlemlerin veya savaĢların unutulmaması için tutulan ve “commentarii” adıyla anılan bu ilk günlükler, duygusallıktan uzak notların kabaca birleĢiminden oluĢmaktadır. Edebiyat değeri taĢımayan bu günlükler Ģüphesiz tarihçiler için önemli kanıtlardır. • Günlükler edebi değer kazanmaya ancak Rönesans sonlarına doğru Ġngiltere‟de baĢlamıĢtır. 19. yüzyılın ortalarına doğru, romantizm akımının en yoğun dönemini yaĢamasıyla birlikte günlükler, edebi değeri ve içeriği bakımından çoğalmaya, yaygınlaĢmaya ve yazarlarının iç dünyasını yoğun duygularla yansıtmaya baĢlamıĢtır. • 50
  • 51. • • • Türk edebiyat tarihinde ise, Divan edebiyatı döneminde tutulan “Ruzname” isimli savaş notları ile Evliya Çelebi’nin “Seyahatname”si tam bir günlük niteliği taşımasa da bazı bölümleriyle günce türüne yakınsamakta ve tarihimizdeki ilk günlük örneklerini oluşturmaktadır. Asıl olarak günlüklerin, batı edebiyatındaki biçim ve içeriğiyle Türk edebiyatında yer alması Tanzimat dönemine denk gelmiştir. Direktör Ali Bey’in “Seyahat Jurnali”(1897) adlı gezi kitabı batıdaki anlamıyla Türk edebiyatında görülen ilk günlüktür. Bunu şair Nigâr Bint-i Osman’ın “ Hayatımın Hikayesi” adlı eseri izler. Günlükler, 1950 yılında Nurullah Ataç’ın bir gazetede günlük yazıları yazmasından ve yoğun ilgi çekmesinden sonra önem kazanmaya başlamıştır. Nurullah Ataç bu yazılarına başlık olarak “Günlük” yerine “Günce” deyişini kullanarak bu deyişi yazın hayatımıza kazandırmıştır. İzzet Melih’in Sermet(1981) ve Reşat Nuri’nin Çalıkuşu (1922) romanları günlük-roman özelliği göstermektedir. Türk edebiyatındaki en seçkin günlüklerin başında Oğuz Atay’ın günlüğü ile Cemal Süreya’nın “Günler” adlı eseri gelmektedir . Cumhuriyet döneminde yayımlanan ilk günlük kitabı Salah Birsel’e (Günlük-1955) aittir. 51
  • 52. • ANI ( HATIRA) Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil bu anılacak Ģey değil Apansız geliyor aklıma Nerdeyse gün doğacaktı Herkes gibi kalkacaktınız Belki daha uykunuz da vardı Geceniz geliyor aklıma Sevdiğim çiçek adları gibi Sevdiğim sokak adları gibi Bütün sevdiklerimin adları gibi Adiniz geliyor aklıma Rahat döĢeklerin utanması bundan ÖpüĢürken o dalgınlık bundan Tel orgunun deliğinde buluĢan Parmaklarınız geliyor aklıma Nice aĢklar arkadaĢlıklar gördüm Kahramanlıklar okudum tarihte Cağımıza yakıĢan vakur, sade DavranıĢınız geliyor aklıma Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil, unutulur Ģey değil Çaresiz geliyor aklıma Melih Cevdet ANDAY 52
  • 54. Sanat, bilim ve meslek dallarında ün yapmıĢ kiĢilerin kendi baĢlarından geçen ve devirlerinde olup biten olaylarla ilgili duygu, düĢüncelerini,bilgi ve gözlemlerini anlattığı yazılara anı denir.  Anılardan ünlü kiĢilerin gizli kalmıĢ yönlerini, tarihin bilinmeyen noktalarını öğreniriz. Anılarını anlatan kiĢi, kendi hayatını hikâye etmekten çok yaĢadığı dönemin olaylarına ıĢık tutacak bir yol izler.  Anı anlatılırken içten, akıcı ve anlaĢılır bir dil kullanılmalı, gereksiz abartılardan kaçınılmalıdır. 54
  • 55. Yaşanılmış zaman dilimi ben etrafında anlatılır. Öğretici ve bilgi verici yazılardır. ANI TÜRÜNÜN GENEL ÖZELLİKLERİ Olay, kişi ve dönem hakkında gözlem ve izlenimler anlatılır. Yazarın içten üslup kullandığı bir yazı türüdür. Anılar iddia ve ispat yazıları değildir.
  • 56. ANI ĠLE GÜNLÜĞÜN BENZER VE FARKLI YANLARI • • Anı da günlük gibi bir kiĢinin baĢından geçen gerçek yaĢantılardan kaynaklanan yazı türüdür. Günlük yaĢanırken anı ise yaĢandıktan sonra yazılır . • Anılar, yazarların yaĢlılık çağlarında yazdıkları ve yaĢamları boyunca karĢılaĢtıkları olayları nesnel bir Ģekilde ortaya koyan yazılardır Günlükler ise daha öznel, derin, içten ve ruhun derinliklerinden kopup gelen Anlık duygu ve düĢünceler hakimdir. • Anı yazılarının anlatım açısından kurgusal niteliklere sahip olduğunu da söyleyebiliriz Günlükler ise kurgudan uzak yoğun düĢüncelerin toplamıdır. • Günlükler anıdan daha fazla ayrıntıya sahiptir. 56
  • 57. ANI ĠLE OTOBĠYOGRAFĠ ARASINDAKĠ FARK • Hem anıda hem de otobiyografide anlatım birinci kiĢi ağzıyla yapılır. • Otobiyografide kiĢinin kendisi ön plandadır, anıda ise kiĢinin yanı sıra, kiĢinin çevresindeki kiĢiler, yaĢadığı dönem, tanık olduğu toplumsal olaylar da anlatılır. • Anıda kiĢinin yaĢamından belirli kesitler sunulur, otobiyografide ise kiĢinin yaĢamı baĢından sonuna kronolojik bir Ģekilde anlatılır. Yani otobiyografiye kiĢinin bütün yaĢamı dersek, anıya bu bütünden birkaç küçük parça diyebiliriz. Otobiyografiler, anıya göre daha geniĢ, daha uzun bir süreyi kapsar. 57
  • 58. Anı ile Gezi Yazısı Arasındaki Fark • Gezi yazılarında önemli olan, gezip görülen yerlerin anlatılmasıdır. Gezi yazılarının merkezinde dıĢ dünya vardır. DıĢ dünyaya ait gözlemler ön plandadır. Anılarda ise ön planda olan kiĢinin kendisidir. KiĢi baĢından geçen olayları, yaĢadığı dönemde tanık olduğu olayları anlatır. Anılarda çevreye, dıĢ dünyaya ait tasvirler gezi yazılarındaki kadar ayrıntılı ve güçlü değildir. 58
  • 59. Eski fotoğraflarınıza bakmak ya da yakınlarınızla geçmiĢte yaĢadıklarınızı konuĢmak size neler hissettirir? 59
  • 60. Konuları bakımından Anılar • Anılar konuları itibariyle genellikle siyasî ve edebî olmak üzere iki kategoride değerlendirilmektedir. • Bunlar kesin sınırlandırmalar değildir. Bir siyasî anı kitabında edebî anılar da olabilmektedir. • Kimi anı kitapları da toplum içinde belli özellikleriyle seçilmiĢ kiĢilerin portrelerinden oluĢmaktadır. 60
  • 61. Anı Türünün GeliĢimi Edebiyatımızdaki en eski anı örneği Babür ġah‟ın Babürname‟sidir. Tanzimat‟tan sonra anı türü, yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır. Birçok sanat ve düĢünce adamımız anılarını yazmıĢtır:  Ziya PaĢa, Defter-i Amal adlı eserinde ağırlıklı olarak çocukluk anılarını anlatır. Ziya PaĢa bu eserini Jean Jacques Rousseau!nun Ġtiraflar adlı eserinden çok etkilendiği için yazmıĢtır.  Muallim Naci, Ömer‟in Çocukluğu adlı eserinde sekiz yaĢına kadar olan anılarını anlatır.  Halit Ziya UĢaklıgil, Kırk Yıl adlı eserinde çocukluk döneminden 1909 yılına kadar olan yaĢamını anlatır. Bu eser Abdülhamit devri sanat ve edebiyat anlayıĢını, yazarın Ġstanbul ve Ġzmir‟deki sanat ve edebiyat çevrelerini yakından tanıtır. 61
  • 62. Babur ġah , Baburname (16, yy.) Ebulgazi Bahadır Han , ġecere-i Türk (17.yy) Ziya PaĢa , Defter-i Amal Namık Kemal, Magosa Hatıraları Ahmet Rasim, ġehir Mektupları Cenap ġahabettin, Hac Yolunda Muallim Naci, Ömer‟in Çocukluğu Halit Ziya UĢaklıgil , Kırk Yıl - Saray ve Ötesi - Bir Acı Hikâye Yahya Kemal Beyatlı , Çocukluğum- Gençliğim Siyasî ve Edebî Hatıralarım 62
  • 63. Yakup Kadri Karaosmanoğlu , Anamın Kitabı -Zoraki Diplomat -Gençlik ve Edebiyat Hatıraları Halide Edip Adıvar , Türk‟ün AteĢle Ġmtihanı Mor Salkımlı Ev Falih Rıfkı Atay , Çankaya - Zeytindağı Yusuf Ziya Ortaç , Portreler  Abdülhak ġinasi Hisar , Boğaziçi Yalıları Ahmet Rasim , EĢkal-i Zaman - Falaka Salah Birsel, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu 63
  • 64. Anı Örneği Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı. - Binbaşı mısınız? - Hayır. - Albay mı? - Hayır. - Korgeneral mi? - Hayır. - Peki nesiniz? - Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi: - Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!.. General SHERRIL 64
  • 65. ZARF TÜMLECĠ  Yüklemi; durum, zaman, miktar, yer-yön ve sebep gibi yönlerden tamamlayan öğelerdir.  Yükleme sorulan „nasıl, ne zaman, ne kadar, nere(ye), neden, niçin, niye, ne‟ amaç, araç, birliktelik, neden yönlerinden tamamlayan „ne ile, kiminle, kimin için, ne için‟ sorularıyla bulunur.  Söylediğim filmi akĢam izleyebildin mi?  GüneĢ doğmadan yola çıkacağız.  Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden. 65
  • 66. BĠYOGRAFĠ Biyografi, ünlü sanatçıların, ülkesine ve insanlığa yararı dokunmuĢ kiĢilerin yaĢam öyküsünü anlatan eserdir. Bazen bir makale kadar kısa, bazen bir kitap olacak kadar uzun çalıĢmalardır. Biyografiler sayesinde o kiĢinin sanatı, düĢünceleri, yaptığı iĢler hakkında bilgileniriz. Biyografiler aynı zamanda iyi bir belgeseldirler. Edebiyat alanında çalıĢacaklara ve biyografisi oluĢturulan kiĢinin yaĢadığı dönemin özelliklerine kaynaklık eder. 66
  • 67. Biyografi‟nin özellikleri  DüĢünsel plânla yazılır.  Kaynak olarak, eğer yaĢıyorsa, ünlü kiĢinin kendisine ulaĢılır; eserleri, anıları incelenir; sağ değilse onun yakınlarına, onu tanıyanlara ulaĢılır. Varsa daha önce yazılmıĢ biyografi ve inceleme yazıları incelenir.  Biyografi yazarı objektif olmak zorundadır. Kendi subjektif olamayacağı gibi, derlediği bilgilerden de subjektif olanları ayıklar.  Tarafsız ve gerçekçi olunmalıdır.  Bilgi, belge, tanık ve kanıtlara dayandırılmalıdır. 67
  • 68.  YaĢamı yazılan kiĢinin kendisi tarafından değil, onunla ilgili araĢtırma yapan, bilgi ve belgelere ulaĢan veya onun yaĢamına yakından tanıklık etmiĢ kiĢiler tarafından kaleme alınır.  Kronolojik sıra izlenebilir.  KiĢiyi tüm yönleriyle tanıtır. KiĢinin önemi, değeri, benzerlerinden farkı belirlenmelidir.  Öznel bir tutum izlenmemeli, kiĢinin yaĢamı aĢırı yerme ve övmelerden uzak tutulmalıdır.  Açık, sade bir dil kullanılır.  Divan edebiyatında Ģairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi.  Türün ünlüleri; Mithat Cemal Kuntay, ġevket Süreyya Aydemir. 68
  • 69. Yazım tekniğine göre biyografiler Bilimsel biyografiler Biyografik bilgileri kronolojik bir sıra içerisinde,alt baĢlıklar halinde,onun dönemi içindeki konumunu, getirdiği yenilikleri,gösterdiği baĢarıları,eserlerini,eserlerinin değiĢik özelliklerini eleĢtirel bir tutumla,belgelere dayalı veren çalıĢmalara bilimsel biyografi denir. Bu tür eserlerde kiĢinin doğumu,yetiĢmesi,öğrenimi,çalıĢma hayatı,eserleri,baĢarıları,ödülleri ve baĢka özellikleri bölümler halinde verilir. 69
  • 70. Biyografik roman: Ünlü kiĢilerin hayatlarını roman, hikâye gibi tahkiye kurgusu içerisinde, olay anlatımı üslûbuyla kiĢiyi bir roman kahramanı gibi olayların içindeki konumlarıyla sunan eserlere biyografik roman denir. Roman, edebî biyografi ya da biyografik roman denir. Biyografik romanlarda kiĢinin ruhsal ve fiziksel özellikleri, davranıĢları, duyguları, düĢünceleri, tepkileri, tavır alıĢları, giyiniĢi gibi pek çok değiĢik özellikleri ayrıntılı olarak verilip bir anlamda onun portresi çizilir. 70
  • 71. • Hayatı içerisinde canlı, yaĢayan bir kiĢilik olarak sergilenir. Buna örnek olarak M. Emin EriĢirgil'in Mehmet Akif /Ġslâmcı Bir ġairin Romanı (1956); Tahir Alangu'nun “Ömer Seyfettin “(1968) adlı eserleri verilebilir. Ayrıca Oğuz Atay'ın “Bir Bilim Adamının Romanı” (1975) adlı romanı da bu türün en iyi örneklerindendir. Yazar bu romanında hocası Mustafa Ġnan'ı merkez alarak bir dönemin idealist neslinin hayatını yansıtmıĢtır. 71
  • 72. Nekroloji: Ölen ünlü bir kiĢinin hemen ölümünden sonraki günlerde genellikle gazete ve dergilerde yakın çevresinde yer alan kiĢiler tarafından onun üstün niteliklerinin, erdemlerinin, çalıĢmalarının ve diğer özelliklerinin anı üslûbuyla anlatıldığı yazılara denir. Bu yazılar bir anlamda öleni çok seven birinin ağıtları, duygusal, öznel açıklamalarıdır. 72
  • 73. • Bu tür yazılara örnek olarak Yahya Kemal'in ölümü dolayısıyla kaleme alınmıĢ Ģu yazıları verebiliriz: Vehbi Cem AĢkun, "Ġstanbul AĢığını Kaybetti" (Dün-ya, 5 Kasım 1958); Nimet Behsuz, "Büyük ġairin Arkasından" (Yeni Gün, 3 Kasım 1958); Cenap Gedikoğlu, "Bir Dev ġair Göçtü" (Yeni Gün, 5 Kasım 1958) 73
  • 74. TARĠHĠ GELĠġĠMĠ Türk edebiyatında ilk biyografik eser, Malik BahĢi'nin Feridüddin-i Attar'dan çevirmiĢ olduğu “Tezkiretü'l-Evliya”dır. Daha çok mesleklerine göre düzenlenmiĢ ve birden fazla kiĢinin biyografisinin yer aldığı tezkire, menakıb, hadika, fihrist, Ģairname, gazavatname, gibi adlar altında birçok eser kaleme alınmıĢtır. Menakıpname ya da velâyetname denilen eserlerde tarikat büyüklerinin, evliyaların, pir ve Ģeyhlerin olağanüstü halleri, kerametleri ve diğer kiĢisel özellikleri anlatılır. 74
  • 75. Vakayinamelerde de birçok devlet adamının biyografilerine ait malzemeler bulmak mümkündür. ġuara Tezkireleri: ġairlerin biyografilerine, eserlerine yer veren, Ģiirleri hakkında değerlendirmelerin bulunduğu eserlere Ģuara tezkiresi denir. 75
  • 76. Özne-Yüklem Uyumsuzluğu Bir cümlede özne-yüklem arasında uyumluluk aranır.Bu uyumun bozulmasıyla cümlede anlatım bozukluğu meydana gelir. 76
  • 77. 1.Teklik-çokluk yönünden uyumluluk a. Tekil öznelerin yüklemi tekil,çoğul öznelerin yüklemi de çoğul olur. *Öğrenciler,öğretmenlerini dikkatle dinlediler. b. Öznesi insan olan cümlelerde özne bir toplumu ifade ediyorsa yüklem tekil de olabilir. * Meclis bu aralar toplanacak. 77
  • 78. Bazı durumlarda özne çoğul da olsa yüklem tekil olur. .Ağaçlar yapraklarını düküyor. . Günler geçmiyor. . Gözlerim görmez oldu. .Kulaklarım basınçtan tıkandı. Not: KiĢileĢtirme yapılan insan dıĢı varlıklarda özne çoğul ise yüklem de çoğul olabilir. Çiçekler sevinç içinde birbirlerine “günaydın” dediler. 78
  • 79. 2. KiĢi yönünden uygunluk a. Özne kaçıncı kiĢiyse yüklem de aynı kiĢinin ekini alır *Biz bu konuları öğrenmedik. *Ebru ve kardeĢi sinemaya gitmiĢler. b.2.tekil kiĢiler saygı anlamında 2. coğul kiĢi olarak kullanılırlar. *Siz, Ģöyle buyurunuz. 79
  • 80. OTOBĠYOGRAFĠ Bir düĢünürün, bir sanatçının kendi yaĢam öyküsünü anlattığı eserdir. Kaynak olarak kiĢi kendini ve aile büyüklerinden aldığı bilgileri kullanır. Otobiyografi yazmak çok güçtür, çünkü insanın kendinden söz ederken objektif olması zordur. Otobiyografiler sayesinde o kiĢinin sanatı, düĢünceleri ve imza attığı baĢarılı iĢler hakkında bilgileniriz. Otobiyografileri okumak, kendi deneyimlerimize bir yaĢam deneyimini, yaĢayanın ağzından katmak demektir. Sanatçıların nasıl baĢarıya ulaĢtıklarını bize otobiyografiler sunar. 80
  • 81. Otobiyografinin belirleyici özellikleri  Otobiyografi düĢünsel plânla yazılır.  Otobiyografi, belgelere dayanılarak yazılır. Rivayetlere ve tartıĢmalara yol açacak bilgilere yer verilmez.  Derlenen bilgiler bilimsel araĢtırma yöntemiyle bir araya getirilmelidir.  Otobiyografi yazarı objektif olmak zorundadır.  Biyografi yazarı objektif olmak zorundadır. 81
  • 82. GEZĠ (SEYAHAT) YAZISI Yurt içinde ve dıĢında yapılan gezilerde görülenlerin anlatıldığı yazı türüne gezi yazısı denir. Bu tür yazılar; gezilip görülen yerlere iliĢkin bilgi vermek, o yerlerin güzelliklerini ve görülmeye değer yanlarını göstermek amacı taĢır. Bu türde bir yazı okuyan kiĢi, anlatılan yerler hakkında bilgi sahibi olur. 82
  • 83. • Dünya edebiyatında bu türde eser verenlerin baĢında Herodotos (Heredot), Marco Polo (Marko Polo), Ġbn-i Batuta gelir. • Türk edebiyatında, 16. yüzyılda BabürĢah‟ın Doğu Türkçesiyle yazdığı Babürname‟si ve Seydi Ali Reis‟in Mir‟atü‟lMemalik adlı eserleri gezi türünün ilk örnekleri kabul edilir. • 17. yüzyılda yazılan Evliya Çelebi‟nin Seyahatname‟si gezi türünün önemli eserlerinden biridir. • 18. yüzyılda, Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet tarafından yazılan Sefaretname de gezi türünün örneklerindendir. • Tanzimat‟tan sonra, Avrupa‟yı ve baĢka ülkeleri dolaĢan yazarlar arasında gezi notlarını yazma merakı da artmıĢtır. Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya PaĢa gibi sanatçılar, yurt dıĢı gezilerini yazmıĢlardır. 83
  • 84. Gezi türünde eser veren yazarlarımızdan bazıları Ģunlardır: •Ahmet Mithat Efendi: Avrupa‟da Bir Cevelan •Direktör Ali Bey: Seyahat Jurnalı •Ahmet Ihsan Tokgöz: Avrupa‟da Ne Gördüm •Cenap ġahabettin: Hac Yolunda, Afak-ı Ġrak, Avrupa Mektupları •Mehmet Akif Ersoy: Berlin Hatıraları •Ahmet HaĢim: Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi •Falih Rıfkı Atay: DenizaĢırı, Zeytin Dağı, Taymis Kıyıları, Yolcu Defteri •Selahattin Batu: Romancero, Isviçre Günleri •ReĢat Nuri Güntekin: Anadolu Notları •Azra Erhat: Mavi Yolculuk •Haldun Taner: DüĢsem Yollara Yollara •Oktay Akbal: HiroĢimalar Olnıasın •Attila Ġlhan: Abbas Yolcu 84
  • 85. SOHBET (SÖYLEŞİ) Yazarın bir konu hakkındaki görüĢ ve düĢüncelerini sanki biriyle konuĢuyormuĢ gibi samimi bir üslupla kaleme aldığı gazete yazılarıdır. Yazar bu yazı türünde kendine bazı sorular sorar ve bunlara yanıtlar verir. 85
  • 86. SöyleĢinin belirleyici özellikleri nelerdir?  DüĢünsel plânla yazılır.  Yazar anlattıklarının doğruluğuna, okuyucusu ile olan bağına güvenmeli, anlattıklarını günlük konuĢma havasıyla, fakat mantık çerçevesinden ayrılmadan anlatabilmelidir.  Kolay okunabilir bir üslup yakalayabilmelidir.  Yazar “senli benli” bir üslupla,okuyucuyla konuĢuyormuĢçasına eseri kaleme alır. 86
  • 87. Türkçede Gereksiz Sözcük Kullanımı İyi bir cümle sözcük sayısı bakımından yeterli olmalıdır.Gereksiz sözcük kullanımı cümlenin durukuğunu bozar ve anlatım bozukluğuna sebep olur. *Mecburen okula gitmek zorunda kaldım. *Uzun süre arkadaşıyla karşılıklı tartıştı. 87
  • 88. Türkçede “ki”lerin yazımı Türkçede üç çeşit “ki” bulunur.Bunlardan sadece bağlaç olan “ki” birkaç özel durum dışında eklendiği kelimeden ayrı yazılır.Diğer ikisi daima eklendiği kelimeye bitişik yazılır. 88
  • 89. 1.Sıfat yapan –ki: Bir cümlede sıfat yapan “-ki”yi ayırt etmek için önündeki isme “hangi” sorusunu sorabilirsiniz.Eğer mantıklı bir cevap alabiliyorsanız o sıfat yapan –”ki”lerdendir. Evdeki eşyalar Duvardaki tablolar Ağaçtaki kuşlar 89
  • 90. 2. Ġlgi zamiri –ki: Bir cümlede ilgi zamiri olan “-ki” yi Ģu Ģekilde bulabiliriz: “-ki”den sonra “-ler” çokluk eki getirilebiliyorsa o zamirdir. Benim sınavım seninkinden güzel geçti. Bizim okul sizinkinden güzel. 90
  • 91. 3. Bağlaç olan “-ki”: Bağlaç olan “-ki” yi cümleden çıkardığımızda anlam bozulur. *Dersi iyi dinle ki sınavda baĢarılı olasın. NOT: “-Ki” bağlacı kalıplaĢmıĢ bazı örneklerde bitiĢik yazılır. belki,çünkü,halbuki, mademki,meğerki,oysaki, sanki 91
  • 92. Türkçede “de”lerin yazımı Türkçede bulunma hali olan”-de” ve bağlaç olan “-de” olmak üzere iki çeĢit “-de” vardır. .Bulunma hali olan”-de”: Ek cümleden çıkarıldığında anlam bozuluyorda o bulunma hali ekidir. *Bahçede çocuklar koĢuĢuyor. 92
  • 93. Bağlaç olan “-de” Bağlaç olan “-de”cümleden çıkarıldığında anlam bozulmaz. Tiyatroya gideceğin zaman bana da haber ver. Toplantıda o da düĢüncelerini dile getirdi. 93
  • 94. Türkçede “-mi” soru eklerinin yazımı “-mi” soru eki genelde kelimeden ayrı yazılır.Soru ekinden sonra gelen ekler ise bu eke bitiĢik yazılır.Bu ek sorudan baĢka görevde kullanıldığında da ayrı yazılır. Gelecek misin? Ağladın mı? Kar yağdı mı,yollarda periĢan oluyoruz. 94
  • 96. HABER YAZISI Güncel ve ilginç bir olayın oldukça nesnel bir biçimde, değiĢik kaynaklarla (gazete, dergi, televizyon…) halka sunulmasıdır. 96
  • 97. ĠKĠ KELĠMENĠN ANLAMINI ĠYĠ BĠLMEK GEREKĠYOR YAYIN:Basılıp satıĢa çıkarılan kitap, gazete gibi okunan veya radyo, televizyon aracılığıyla halka sunulan, duyurulan, iletilen Ģey, neĢriyat. YAYIM: Yayma iĢi; kitap, gazete vb Ģeylerin basılıp dağıtılması, neĢir; herhangi bir eserin radyo, televizyon aracılığıyla kitleye ulaĢtırılması. 97
  • 98. HABER YAZISININ ÖZELLİKLERİ  1.Haber giriĢ (olay özetlenir), geliĢme (ortaya konur) ve sonuç (etkileri, sonuçları) bölümlerinden oluĢur.  2.Haberin baĢlığı, haberi okutacak kadar ilgi çekmeli.  3.Haber kitleye uygun olmalı. Çünkü yaĢa, cinsiyete, mesleğe, ihtiyaca göre algı değiĢir.  4.Bir haberin değerini okunması (tirajı) belirlediği için her olay haber olamaz.  5.Haber duyulmamıĢ olmalı. 98
  • 99.  6.Haber doğru olmalıdır. Yalan bir haberi sunmak, bir daha okunmamak için yeterli olacaktır.  7.Muhabir haberi tarafsız yazmalıdır. Yorum köĢe yazarlarının iĢidir.  8.Muhabir okuyucuyu haberle baĢ baĢa bırakmalı, kendi varlığını hissettirmemeli.  9. AnlaĢılır ve ciddi bir üslup kullanılmalı. 99
  • 100.  10. Yazıyı farklı yollarla (resim, grafik,..) görselleĢtirmek etkileĢimi arttırır.  11. Amaç bilgi vermek, farklıyı ortaya koymak, tabiri caizse olayın resmini baĢka yerlere yaymaktır.  12. Bazı kavramların haber yazılarında iyi bilinmesi gerekir. 100
  • 101. • HABER: Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık. • SÜTUN: Gazete, dergi, kitap gibi yazılı Ģeylerde, sayfanın yukarıdan aĢağıya doğru ayrılmıĢ bölümlerden her biri, kolon.  MANġET: . Gazetelerin ilk sayfasına iri puntolarla konulan baĢlık.  SÜRMANġET: Gazetelerin birinci sayfasındaki logonun üzerinde kullanılan baĢlık. • AJANS: Haber toplama, yayma ve üyelerine dağıtma iĢiyle uğraĢan kuruluĢ. • TEKZĠP: Yalanlama. • ASPARAGAS: Uydurma, yalan. 101
  • 102. • KÖġE YAZISI: Gazete veya dergilerde gündelik konuları bir görüĢ ve düĢünceye bağlayarak yorumlayan ciddi veya eğlendirici yazı türü, fıkra. HABER YAZISINI HAZIRLAYAN GAZETENĠN GELĠġĠMĠ HaberleĢme dumandan, davuldan, kuĢtan, atlı postalardan, mektuplardan; gazetelere, radyoya, televizyona, internete doğru bir geliĢim göstermektedir. Ġleride daha neler olabilir? 102
  • 103. • Tarihte ilk yazılı olarak haber verenler bir nevi duvar gazetesi kullanan romalılardır. • Osmanlı‟da bunu Kanuni Sultan Süleyman, savaĢ bilgilerini vermesiyle baĢlatır. • Gazete kelimesi, Venedik‟te bilgi yazılarını okuma karĢılığı ödenen en küçük Venedik parası olan “Gazetta”dan doğmuĢtur. 103
  • 104. • Günümüzdeki anlamıyla ilk gazete, “Relation oder Zeitung” adıyla haftalık çıkan Alman gazetesidir. • Ġlk Türk basımevi Ġbrahim Müteferrika ile 1727‟de açıldı. • Türkiye‟de ilk gazete Fransız konsolosluğunun çıkardığı “Haberler Belleteni”dir. 104
  • 105. • Türkçe basın hayatı ise 1 Kasım 1831‟de resmi gazete Takvim-i Vekayi ile baĢlar. • Daha sonra yarı resmi Ceride-i Havadis‟i W.Churchill (1840) çıkarır. • Agah Efendi‟nin 1860‟da çıkardığı Tercüman-ı Ahval ilk özel gazetedir. 105
  • 106. • Habercilik ayrıca 5N 1K ilkelerinin cevaplanmasıdır. . Haberde “ne, nerede, nasıl, niçin, ne zaman ve kim” sorularının eksiksiz cevaplanması gerekir ki amaca ulaĢılabilsin. 106
  • 107. GELİN VE DAMADA KURŞUN PARASIYLA İNEK ALINDI • MuĢ'ta, Düğünlerde Silah Atma Geleneğini Yasaklayan Yeroluk Köylüleri, Mermiye Harcadıkları Para ile Yeni Evlenen Çifte Hediye Alma Uygulaması BaĢlattı. Köylüler, Gelin ve Damada Ġnek Aldı. PİLOT UÇUŞ SIRASINDA UYUYA KALDI Uçuş sırasında uyuyakalan pilotun,iniş esnasında da uyanmaması üzerine,uçak iniş pistini geçti.Yolcularda büyük panik oluştu. 107
  • 108. Cümlede mantık hataları Ġyi bir cümle temel mantık ilkelerine kesinlikle uygun olmalıdır,aksi taktirde bu durum anlatım bozukluğuna yol açar. *Önlem alınmassa bu hastalık ölüme,hatta kısmi felce neden olabilir. 108
  • 109. Cümlede öğe eksikliği Cümlede kullanılması gereken bir ögenin bulunmaması, analtım bozukluğuna yol açar. Masa örtüsüne yağ damlatmak dirsekleri dayamak beni kızdırır. (Nesne eksikliği) Yeni yetiĢen sanatçılara yardım eder,ilgilenirdi. 109
  • 110. Anlatımın açık olmaması Cümlelerin ve sözcüklerin kolay anlaĢılır olması, yanlıĢ anlamalara yer bırakmayacak Ģekilde düzenlenmesi açıklık olarak ifade edilir.Açık olmayan cümlelerde anlatılmak istenenler bazen az çok anlaĢılır fakat çoğu zaman cümlede ne söylenmek istendiği belli değildir. *Bu bayanın vücudunda estetik var mı? (Estetik ameliyatı kastediliyor.) 110
  • 111. 111
  • 112. 1. Nokta (.) Cümlenin sonuna konur. “Çocuklar bahçede oynuyor.” Kısaltmaların sonuna konur. “Dr. Ayhan Bey tanıdığımızdır.” (doktor) Sayılardan sonra sıra bildirmek için konur. (-ıncı, -inci anlamında) “YarıĢmada 1. olmuĢ.” (birinci) 112
  • 113.  Tarihlerin yazılıĢında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur. “Yazar, 10.10.1973 tarihinde doğmuĢ.”  Saat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur. “Okulumuz sabah saat 08.30‟da açılıyor. 113
  • 114. 2. Virgül (,)  EĢ görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur. “Rıfkı akıllı, çalıĢkan, terbiyeli bir öğrencidir.” (sıfatların arasına) “Çantasına kitabını, defterini, kalemini özenle yerleĢtirdi.” (nesnelerin arasında) 114
  • 115.  Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur. “Ülkemi seviyorum, insanlarımı tanıyorum, kendimi biliyorum.”  Hitap için kullanılan kelimelerden sonra konur. “ArkadaĢları, yarın yazılımız var!” 115
  • 116.  Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime gruplarıyla bağlantısı olmadığını göstermek için konur. “Genç, doktorlar yardım istedi.”  Cümlede ara sözlerin baĢına ve sonuna konur. “Yazar, Ömer Seyfettin, sade bir Türkçe ile yazmıĢtır.” 116
  • 117.  Özne ile yüklem arasına baĢka ögeler girmiĢse özneden sonra kullanılır. “Kitap, kültürü nesillerden nesillere aktarmak için çok önemli bir köprü görevindedir.”  Bir durum, düĢünce veya soruya kabul veya reddetmek için kullanılan “evet, hayır” gibi sözcüklerden sonra kullanılır. “Evet, bu kitabı ben yazdım.” 117
  • 118. 3. Noktalı Virgül (;)  Cümle içinde virgülle ayrılmıĢ tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur. “Bu bölgede genellikle erkek çocuklara Ali, Tuğrul, Cem; kız çocuklara ise Fatma, Aynur, Demet adları verilir.”  Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur. “EĢek ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır.” 118
  • 119. 4. Ġki Nokta (:)  Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin sonuna konur. “Anlatılanlardan Ģunu anladım: Sanat topluma geliĢtirir.”  Kendisinden sonra açıklama yapılacak cümlenin sonuna konur.  Doğrudan yapılan aktarmalarda, aktarılan söz ya da yazıdan önce konur. Öğretmenimiz: “Planlı çalıĢanlar baĢarılı olur.” dedi. 119
  • 120. 5. Üç Nokta (...)  Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur. “Karşımızda yemyeşil bir ova...”  Alıntılarda; başta, ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümlerin yerine konur. “.... Demek ki edebiyat bir toplumun vazgeçilmezlerindendir.” 120
  • 121. 6. Soru ĠĢareti (?)  Soru bildiren cümle veya sözlerin sonuna konur. “Bu Ģiiri kim yazmıĢ?”  Bilinmeyen yer, tarih, vb. durumlar için kullanılır. “Yunus Emre (? - 1320) dilimizi çok iyi kullanırdı.” 121
  • 122. 7. Ünlem ĠĢareti (!) Sevinç, kıvanç, acı, korku, ĢaĢma gibi duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur. “Yeter, susun artık!” “Allah Allah!” Nerede çocuk? Hitapların ve seslenmelerin sonuna gelir.” “Ey Türk Gençliği!” Parantez içindeki ünlem (!) iĢareti söylenilene inanılmadığı, alay edildiği anlamını verir. “Rıfkı, sınıfın en akıllı (!) öğrencisidir.” 122
  • 123. 8. Kısa çizgi (-) Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur. “Kitap okumanın değerini bilmeyen ulusların ileri gitmesi olanaksızdır.” Cümlede ara sözleri ve ana cümleleri ayırmak için kullanılır. “Bu filmi - film seyretmeyi çok severim - geçen yıl izlemiĢtim.” 123
  • 124. 9. Uzun çizgi (–)  Yazıda satır baĢına alınan konuĢmaları göstermek için kullanılır. – – – – Bu araba senin mi? Evet! Niçin buraya bıraktın? BaĢka yer bulamadım... 124
  • 125. 10. Tırnak ĠĢareti (“ ”)  BaĢka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözler tırnak içinde yazılır. Atatürk öğretmenlere: “Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” dedi.  Özel olarak belirtilmek istenen (vurgulanan) sözler tırnak içine alınır. “Ülkemizde “çevre” konusunda yetiĢen duyarlı olan kiĢi pek az.” 125
  • 126. 11. Kesme iĢareti (‟) Özel isimlere getirilen çekim eklerini ayırmak için kullanılır. “Atatürk‟ün Türkiye‟si çok geliĢti.” Özel isimlere getirilen yapım ekleri kesme iĢaretiyle ayrılmaz. “Ġzmirliler bu olaya çok sevinmiĢti.” Kısaltmalara getirilen ekler kesme iĢaretiyle ayrılır. “23 Nisan 1920'de TBMM‟nin açılıĢı yapıldı.” 126
  • 127. * Bir harf veya ekten sonra gelen ekleri ayırmada kullanılır. “Alfabemizde u‟dan önce t harfi vardır.” m(metre), l(litre), km(kilometre) gibi kısaltmalardan sonra kesme iĢareti kullanılmaz. “Yüz kg. lık yükü taĢıdı.” *Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur. “ġirketimizin 50. yılıncı kutladık.” *Özellikle belirtilmek ve gösterilmek istenen harf veya kelimeden sonra kesme iĢareti getirilir. “Bağlaç olan ile‟nin yerine ve getirilebilir.” 127
  • 128. 12. Yay parantez (ayraç) iĢareti (( )) Yazının veya sözün aslında olmayıp, sonradan eklenmiĢ, açıklayıcı kelimeleri, söz gruplarını, sözün söylendiği anda olup biteni belirtmek için kullanılır. “Bu kitabı (Nutuk) herkes okumalı.” Tiyatro eserlerinde konuĢanın hareketlerini, durumunu açıklamak için kullanılır. Adam: (Hafif gülümseyerek) Beni duymadın mı? Kadın: (Dikkate almıyormuĢ gibi davranak) Ne dediniz? 128
  • 129. 13. Düzeltme ĠĢareti (^)  YazılıĢları bir, anlamları ve okunuĢları ayrı olan kelimeleri ayırt etmek, inceltmek ve okunuĢları uzun olan ünlülerin üzerine düzeltme iĢareti konur. • adem (yokluk), âdem (insan) adet (sayı), âdet (gelenek, alıĢkanlık) 129
  • 130. * Yabancı dillerden Türkçemize giren birtakım kelime ve eklerde “g, k, l” ünsüzlerinin ince okunduğunu göstermek için bu ünsüzlerden sonra gelen “a ve u” sesleri üzerine düzeltme iĢareti konur. Hangi harfin üzerine konursa o harfi ve o harften önceki harfi ince okutur. “hikâye, dükkân, kâğıt, kâr, ahlâk, hilâl, üslûp, istiklâl, lâle, felâket, rüzgâr...” 130
  • 131. FIKRA ( KÖġE YAZISI) Yazarın günlük olaylar hakkındaki görüĢ ve düĢüncelerini kaleme aldığı gazete yazılarıdır. 131
  • 132. Fıkranın belirleyici özellikleri nelerdir?  Makale gibi düĢünsel plânla yazılır. Fakat makaleden kısa yazılardır.  Yazar anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Bilimselden çok kiĢisel görüĢünü açıklar, okuyucusunu kendisi gibi düĢündürme kaygısı yoktur.  Günübirlik yazılardır, en beğenileni bile birkaç gün sonra unutulur.  Yazar, yapmacıklıktan uzaktır. Anlatım yalın ve sade bir dille yapılır. Samimi bir dille yazılırlar.  Anlatım yazarın kendine özgü olmalıdır. 132
  • 133. Makale ile Fıkra Arasındaki Farklar: 1 - Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir yaklaĢımla incelerken fıkra yazarı yazarı kiĢisel görüĢle ele alıp inceler. (Nesnel – Öznel) 2 - Makalede yazar fikirlerini kanıtlamak zorundadır. Bunun için sağlam güçlü kanıtlar göstermesi gerekir. 3 - Fıkrada ise böyle bir zorunluluk yoktur. Fıkra yazarı isterse ispatlama yoluna gider isterse gitmez, her türlü örneği kul1anabilir. 4 - Makale bilimsel bir yazı olduğu için resmi ve ciddi bir anlatım kul1anılır. Fıkrada ise samimi, rahat ve içten bir anlatım vardır. 5- Makaleler kalıcı, fıkralar ise günübirlik yazılardır. 133
  • 134. 1. Anlam geniĢlemesi Bir varlığın bir türünü anlatan ve baĢlangıçta kullanılıĢ alanı sınırlı olan sözcüklerin zamanla o varlığın bütününü,bütün türlerini anlatır duruma gelmesine anlam geniĢlemesi denir. “Ödül” sözcüğü zamanında sadece güreĢlerde kazananlara verilen bir “mükafat” anlamında kullanılırken, günümüzde her türden yarıĢma sonunda verilen “mükafat” için kullanılmaktadır. 134
  • 135. 2. Anlam daralması Bir sözcüğün pek çok anlamı varken bu anlamlardan bazılarını zamanla kaybetmesine anlam daralması denir. “Oğul” sözcüğü eskiden çocuklar için kullanılan bir söz iken zamanla yalnızca erkek çocukları için kullanılan bir sözcük haline gelmiĢtir.Artık kız çocukları için “oğul” sözcüğü kullanılmamaktadır.Sözcük bu Ģekilde anlam daralmasına uğramıĢtır. 135
  • 136. DENEME Herhangi bir konu üzerinde yazarın kesin sonuçlara varmadan, kiĢisel görüĢ ve düĢüncelerini anlattığı yazı türüne deneme denir. 16. yüzyılda yaĢayan Fransız yazarı Montaigne (Monteyn)'den beri, bağımsız bir edebiyat türü olarak biçimlenmeye baĢlayan deneme, "yazara göre yazı" diye anlatılabilir. 136
  • 137. • Bir yazarın herhangi bir konu üzerindeki kiĢisel duygu ve düĢüncelerini kesin yargılara varmadan anlattığı yazı türüdür. • Ġnsanı düĢünmeye yorum yapmaya sürükler. • Yazar konuyu düĢüncelerini açıklamak için araç olarak kullanır. • Konu sınırlaması yoktur. • Denemeci yazısını konuĢma havası içinde kendisiyle konuĢuyormuĢ gibi yazar. • Ġçten ve etkileyici bir üslup kullanılır. • DüĢünceler kesin değiĢmez bir sonuca bağlanmaz. • Deneme yazarı, denemeyi “ben “ diliyle yazar. • Batı edebiyatında türün kurucusu Fransız Montaigne ve Ġngiliz Bacon‟dur. • Türk Edebiyatında Ahmet HaĢim,Nurullah Ataç,Sabahattin Eyüboğlu Ve Suut Kemal Yetkin‟dir. 137
  • 138.  Deneme türünün eski örneklerini Eski Yunan ve Lâtin edebiyatlarında görmekteyiz. Bunlar; Epiktetos„dan Sohbetler, Eflatun„dan Kimi Diyaloglar, Çiçero„dan, kimi eserleridir.  Deneme türü 18. yüzyılda önemli bir geliĢme göstermiĢtir. 138
  • 139.  Fransız edebiyatında, Montaigne, Alain (Alen); Ġngiliz edebiyatında Bacon (Beykın), Charles Lamb (Çarls Lamp),daha sonraki dönemlerde Anatole France ve Hippolyte Taine önemli deneme yazarlarıdır.  Deneme türüne Cumhuriyet döneminde yazarların önem verdikleri görülür. 139
  • 140. TÜRK EDEBĠYATINDA DENEME TÜRÜ Batı edebiyatlarının etkisiyle Tanzimat'tan sonra girmiĢ ve Cumhuriyet'ten sonra geliĢmiĢtir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmed HaĢim ve Fatih Rıfkı Atay aynı zamanda baĢarılı deneme yazarlarıydı. Deneme türünün en güzel örneklerini ise Nurullah Ataç verdi. Bu türde örnekler veren öbür önemli yazarlarımız arasında ise Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal Yetkin, Vedat Günyol, Melih Cevdet Anday, Onat Kutlar, Mehmet Fuat, Salah Birsel, Nermi Uygur, Fethi Naci, Cemal Süreyya, Füsun Altıok ve Selim Ġleri sayılabilir. 140
  • 141. Edebiyatımızda deneme türünde eser veren yazarlar Ģunlardır: • • • • • • • • • • • • Adnan Adıvar: Dur Düşün Nurullah Ataç: Günlerin Getirdiği Ahmet Hamdi Tanpınar: Yaşadığım Gibi Sabahattin Eyuboğlu: Sanat Üzerine Denemeler Suut Kemal Yetkin: Düşün Payı Melih Cevdet Anday: Konuşarak Mehmet Kaplan: Nesillerin Ruhu Ceyhun Atuf Kansu: Köy Öğretmenine Mektuplar Mermi Uygur: Güneşle Salâh Birsel: Kurutulmuş Felsefe Bahçesi Vedat Günyol: Daldan Dala Oktay Akbal: Yaşamı Yeniden Kurmak 141
  • 142. DOĞRU ĠLE YALAN Her doğruyu söylemeye gelmezmiĢ, birtakım doğruları yaymamak, çokluktan, kamudan gizlemek gerekmiĢ... Peki ama, bir doğruyu söylemek, gizlemek, yayılmasını önlemeğe çalıĢmak o doğrunun yerinde duran yalanı sürdürmek demektir. Yalanın yalan olduğunu bilerek sürmesine bırakmaya hakkınız var mıdır?... Bu yalanlar kutsalmıĢ, onlara dokunmaya gelmezmiĢ... Bir Ģeyin yalan olduğunu anladık mı kutsallığına inanmıyoruz demektir; bunun için "kutsal yalan" sözü bir Ģeyin hem köĢeli hem de yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu söylemek gibi bir saçmadır. Ama duygularını birer düĢünce saymaktan çekinmeyenler böyle saçmalarla kolayca bağdaĢabiliyor. 142
  • 143. Birtakım doğruların gizlenmesi gerektiğini ileri sürmek eski kibarlık, asillik (aristocratie) aristokrat- düĢüncenin bir kalıntısıdır. Bir yanda büyükler, kibarlar, damarlarında mavi kan akanlar var, onlar doğruları bilirler, onların bilmesinden bir kötülük gelmez; ama küçüklere, kibar olmayanlara, kölelere sakın açmayın!... Öyledir kiĢioğlu: kendisi için ille birtakım ayrıcalıklar ister. Eski acunun kibarlığı, aristokratlığı yıkıldı ama onun yerine aydınlar türedi... Bir kiĢi olarak ilk ödevimiz, yalan olduğunu anladığımız düĢüncelerden benzerlerimizi yani bütün kiĢileri kurtarmaya çalıĢmaktır. 143
  • 144. "Ben bunun yalan olduğunu biliyorum, ben buna inanmıyorum, ama kamunun bu bağlar altında kalması, onun anlamaması daha iyi olur." diyen kimse, öğrendiği anladığı doğrulara layık olmayan kimsedir. Ġnandığı bir Ģey yoktur onun: Bir Ģeyin ne doğru olduğunu düĢünür, ne de yalan olduğunu. Ancak kendisini düĢünür, büyük görmek için bir yol arar. Her doğru söylenebilir, her doğru söylenmelidir, yoksa çevremizi aldatıyoruz, çevremize yalan yayıyoruz demektir. Nurullah Ataç 144
  • 145. 1. EĢ Anlamlı (AnlamdaĢ) Sözcükler YazılıĢları farklı anlamları aynı olan sözcüklere eĢ anlamlı sözcükler denir.EĢ anlamlı sözcüklere bakıldığında genellikle bunlardan birinin Türkçe,öbürünün yabancı kökenli sözcük olduğunu görürüz. Annesine çok değerli bir hediye almıĢ. Çocuklar doğmadan isim kavgasına baĢladınız. 145
  • 146. 2. Zıt Anlamlı Sözcükler: Birbirlerine anlam bakımından bütünüyle zıt olan durum ve kavramları ifade eden sözcüklere zır alamlı sözcükler denir. Tanzimat romanlarında karakterler ya hep iyi ya hep kötüdür. Karamsar insanları sevmek Ģöyle dursun onlardan nefret ediyorum. 146
  • 147. 3. EĢ sesli sözcükler YazılıĢları ve söyleniĢleri aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eĢ sesli sözcük denir. .Sen hala onun söyledikelrine kan. . Yüzünde kan lekesi var. 147
  • 148. MAKALE Yazarın herhangi bir konu üzerindeki görüĢ ve düĢüncelerini kesin sonuçlara vararak ve bunları belgelere dayandırarak anlattığı yazı türüne makale denir. Makalenin belirleyici özellikleri nelerdir?  Makale türüyle yazılan yazılar denemeye göre daha bilimsel gazete yazılarıdır.  Makalede denemeye göre daha resmi bir dil kullanılır.  Makale nesnel( objektif) bakıĢ açısıyla kaleme alınır; deneme ise öznel (subjektif) bakıĢ açısıyla kaleme alınır.  DüĢünsel plânla yazılır. 148
  • 149.  Yazar anlattıklarının doğruluğuna güvenmeli, anlattıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir . Anlattıkları birbiriyle çeliĢmemelidir.  ĠĢlenen konu kendinden önceki söylenmiĢlerden, yazılmıĢlardan ayrı olmalıdır.  Okuyucuya konunun önemini kavratabilmek için örnekleme, karĢılaĢtırma, tanık gösterme gibi nesnel verilerden yararlanmalıdır.  Kalıcı yazılardır.  En önemli özelliği ileri sürülen düĢünce kanıtlanmalıdır.Bunun için yazar kesin kanıt ve deliller sunmalıdır. 149
  • 150. TÜRK EDEBİYATINDA MAKALE TÜRÜ Makale , düĢünce hayatımıza Tazminatla birlikte girmiĢtir.ĠLK makale örneği Tanzimat sanatçısı ġinasi tarafından Tercüman-ı Ahval‟de “Mukaddime” baĢlığıyla yayınlamıĢtır. Bu tür gazeteciliğin geliĢmesiyle yayılmıĢtır 150
  • 151. Küresel Çevre Kirlenmesi Günümüzün dünyasında çevre kirliliği, tüm gezegeni kaplayan boyutlara ulaşmış durumda. Dünyanın birçok bölgesinde insanlar, çevre felaketine karşı korumasız, nükleer tehdit ve radyasyondan habersiz bir yaşam sürmektedir. Bilim adamları ise bu olumsuzlukların devamı halinde dünyadaki tüm canlıların ciddi biçimde tehdit altında olduğunu vurguluyorlar. Halbuki insanoğlunun gelişimi başlarda yaşam ve doğal çevre ile uyum içinde sürmüştür. Ancak dünyadaki toplumsal ve teknolojik 151
  • 152. gelişmelerin hızla artışı karşısında ekolojik sistemin bu hassas dengesi giderek bozulmuştur. Bu tehlikeli gelişmenin seyircisi durumunda olan insanlık ise dünyada dengeli bir çevrenin korunamaması halinde tüm canlıların varlığının sürmesinin olanaksızlığını acaba ne zaman anlayacak? Dünyadaki benzer sel baskınlarının verdiği zararlar ürkütücü boyutlara ulaştı. 240 milyon kişiyi etkilediği söylenen bu yazın selleri, resmi açıklamalara göre şimdiye kadar 2 binin üzerinde insanın ve sayısı bilinmeyen diğer canlıların yaşamlarına mal oldu. Yaklaşık 14 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı. Bu durum, insana, Çinlilerin “Su ile şaka olmaz” özdeyişini hatırlatıyor. 152
  • 153. İnsanların yazgıları ile ilgili dehşet dolu olası tehlikelere karşı evrensel yurttaş girişimlerinin etkinliği attırılmalıdır. Hepimizin paylaştığı bu dünyayı, bu gezegeni gelecek kuşaklara kirli ve çirkin bırakmaya hakkımız var mı? Geleceğe bir borcumuz yok mu? Hatalarımızın bedelini henüz doğmamışlara ödetmemeliyiz. Doğa ananın yasalarına yeterince duyarlılık göstermeli ve doğal afetlerini ciddiye almalıyız. Doğal zenginliklerle dolu olması gereken bir dünyadan daha fazla yoksun olmamalıyız. (Şaban Ali Yaşaroğlu, 3 Ekim 1998) 153
  • 154. ELEġTĠRĠ Herhangi bir kişiyi, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlışlarını okuyucuya göstererek anlatmak, değerlendirmek amacıyla yazılan yazılara eleĢtiri denir. 154
  • 157. ELEġTĠRĠ YAZARININ ÖZELLĠKLERĠ 1-EleĢtirmeci, bir sanat eserinin gerçek değerini,değerli-değersiz yanlarını ortaya koyar. 2-EleĢtirmecinin görevi güzellik ortaya çıkarmak değil, ortaya çıkarılmıĢ güzelliği yargılamak, okurlara tanıtmaktır. 157
  • 158. 3-EleĢtiri yazarı objektif olmalı, eseri dikkatle inceleyebilmeli; analiz yapabilmeli, yorumlayabilmeli geniĢ bir bilgiyle eseri değerlendirme kabiliyetine sahip olmalıdır. 4- EleĢtiri yazarı, her konuda eleĢtiri yazısı yazamaz, ancak uzmanı olduğu alanda yazabilir. 158
  • 159. Türk Edebiyatında EleĢtiri • Tanzimat döneminde temsilcileri: Şinasi, Namık Kemal, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid, Samipaşazade Sezai, Beşir Fuad, Nabizade Nazım’dır. • Serveti Fünun döneminde, Cenap Şahabettin, Halit Ziya, Mehmet Rauf, Nabizade Nazım, Hüseyin Cahit dönemin eleştiricileridir. • Cumhuriyetin ilk yıllarında eleştiri, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’le başlar. İsmail Habip Sevük ve Ahmet Hamdi Tanpınar eleştiriyi edebiyat tarihi içinde ele alırlar. Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin iki öznelci eleştirmendir. • 159
  • 160. EleĢtirinin Özellikleri: 1- Eleştiri düşünsel plânla yazılır. 2- Eleştiride konu sınırlaması yoktur. 3- Eser ile ilgili, değerli ve değersiz diye gösterilen yargılar, eserden alınacak örneklere dayandırılmalıdır. 4- Yazar, yargılarında belirli ölçülere bağlı kalmalı yani eleştirileri nesnel olmalı: “beğendim, hoşuma gitti…” gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır. 5-Eleştirisi yapılan çalışma, bütün boyutlarıyla ele alınmalı, kendi türü içinde bilimsel, sanatsal veya toplumsal bir zemine oturtulmalıdır. 160
  • 161. • Sistematik eleştirmenler: Asım Bezirci, Fethi Naci, Hüseyin Cöntürk (bağımsız yöntemi geliştirdi). Sabahattin Eyüboğlu ve Vedat Günyol ise hümanist eleştirmenlerdir. • Çağdaş eleştirmenler: Mehmet Kaplan, Tahir Alangu, Mehmet Fuat, Nihat Sami Banarlı, Cemil Meriç, Melih Cevdet, Orhan Şaik Gökyay, Cevdet Kudret, Agâh Sırrı, Yaşar Nabi,Fuat Köprülü’dür. 161
  • 162. • Dünya edebiyatında Boielau, A. France • Türk edebiyatında Mehmet Kaplan, Nurullah Ataç, Cemil Meriç ve Hüseyin Cahit Yalçın eleştiri türünün önemli temsilcileridir. • Edebiyatımızdaki ilk eleştiri Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat’ıdır. 162
  • 163. EleĢtiri Örneği 18. yüzyılın ünlü aşk romanı yazarı Jane Austen’ın hayatından yolan çıkılarak çekilen Aşkın kitabı Austen’ın gençliğinde yaşadığı aşk macerasını ve onu yazarlık mesleğini seçmeye iten olayları konu alıyor. İlginç olan filmin biyografik bir değer taşımasından çok, taklit bir Austen romanı havasını yakalamış olması. Filmde rahatsızlık veren başka bir unsur da Austen’ı canlandıran oyuncunun rolüne tam oturmamış olması. Bunun dışında filmin görüntüleri ve kurgusu oldukça başarılı. Özellikle kostümleri göze çarpan balo ve dans sahneleri çok iyi çekilmiş. 163
  • 164. RÖPORTAJ Yazarın, okuyucuyu bir konuya inandırmak için kişi, eşya, eser ya da yer ile ilgili yaptığı incelemeleri fotoğraflarla süsleyerek kendi görüşlerini de katarak yazdığı gazete ve dergi yazılarına röportaj denir. 164
  • 165. • Röportaj, gazeteciliğin gelişmesi ile ortaya çıkmıştır. • Bu sözcük Latince toplamak getirmek anlamındadır. • Türk edebiyatında 1960 yılından sonra halkın sorunlarını yansıtmak gazetelerin vazgeçilmez bir birimi olan röportajla sağlanmıştır. 165
  • 166. Röportajın özellikleri • Yazar bilgiden başka izlenimlerini yazmalıdır, öznellik hakimdir. • Röportajdaki konu iyice öğrenilmeli, gerekli incelemeler yapılmalıdır. • Birinci tekil kişi ağzından yazılır. • Okuyucuda heyecan yaratmalı, özelden genele gidilmelidir. • Röportajlarda ses kayıtları, fotoğraflar, filmler vb. teknolojik aletler kullanılmalıdır. • Röportajda öyküleyici, betimleyici, öğretici,açıklayıcı anlatım türleri kullanılır. • Öğretici metinlerdendir ve dil göndergesel işlevde kullanılır. 166
  • 167. Röportajda konularına göre üç’e ayrılır: Bir yeri konu alan röportajlar: Bu röportajlarda tanıtılan yer ve yaşam koşulları her yönüyle ele alınır. 2- Eşyayı konu alan röportajlar: Eşyanın dikkat çekici özelliği, düşündürücü özellikleri ele alınır. 3- İnsanı konu alan röportajlar: Belli bir üne kavuşmuş kimselerin, dikkat çeken ve düşündüren yönleri belirtilir. 1- 167
  • 168. Dünya edebiyatında; • Jack London, • Heming Way • Selohow Sortre, röportaj örneği vermiş sanatçılardır. Türk edebiyatında; • Rujen Eşref Ünaydın • Falih Rıfkı Atay • Abdi İpekçi • Fikret Otyam • Yaşar Kemal röportaj örneği vermiştir. 168
  • 169. Cem Yılmaz Röportajı 6 Aralık 2008 Filmde evrim teorisini de yerle bir ettiniz. • Buna inanıp inanmamak ayrı ama ben inanmıyorum açıkçası. Film buna komik bir eleştiri getiriyor. Yani maymun insandan daha aşağı bir şeyse geçmişte maymun olmak değil de asıl şimdi maymun olmak bir anlam kazanıyor. Ama şimdi bunun bilimsel bir gerçeklikten ziyade bir alay unsuru olması daha kıymetli. Parayla ilgili şakalarınız çokluğu neden kaynaklanıyor? • Yıllardır sahnede para ile ilgili şaka yapmamın sebebi insanların ilgilendiği bir konu olması. Bahsedilen imaj şu: Parayı götürüyor, hatta evde para sayma makinesi var. Evinde para sayma makinesi olan artist var mı? Var! O bilgi bende var mı? Var! Ama o ben değilim. O evinde para sayma makinesi olan artisti bir yardım konserinde görürsünüz ancak. 169
  • 170. MÜLAKAT(GÖRÜġME) Mülakat; buluşma, görüşme, konuşma demektir. Zamanın ünlü kişilerini herhangi bir gazetecinin ziyaret etmesi ve ona alanıyla ilgili sorular sorarak sorularına cevap almasıdır. 170
  • 171. Mülakat yapan kişi;  Mülakat yapacağı kişiden görüşme zamanını belirlemesini istemeli,  Konuşacağı kişi ve konu hakkında bilge edinmeli, ön hazırlık yapmalı,  Sabırlı, dikkatli ve nazik olmalı, Söz başka bir konuya atlarsa, tekrar konuyu toparlamalı ve konuya dönmeli,  Kültürü ve becerisiyle karşısındakini konuşmaya ikna edebilecek beceriye sahip olmalı,  Hep kendi konuşarak karşısındaki kişiyi sıkmamalıdır. 171
  • 172. Özellikleri  Mülakat metinleri öğretici ve ufuk açıcıdır.  Alanında tanınmış kişilerle mülakat yapılır.  Alınan cevaplar, aynen ve yorumlanmadan yayımlanır.  Mülakat yazılarında; görüşülen kimsenin adı, ne işle uğraştığı, hangi amaç için kendisiyle konuşulduğu, buluşma yeri; sorular ve cevaplar; mülakat yapılan kimsenin o konu üzerindeki temel görüşü belirtilmelidir.  Cümleler açık, yalın olmalı; diyalog çizgisinden ve tırnak işaretinden faydalanılmalıdır.  Genelde söyleşmeye bağlı anlatım türü kullanılır. 172
  • 173. Söylev (Nutuk-Hitabet) • Bir topluluğa belli bir düşünceyi aşılamak,topluluğu etkilemek,harekete geçirmek amacı taşıyan güzel ve etkili konuşmaya denir. • Eskiden topluluk karşısında söz söyleme sanatına hitabet,konuşmalara hitabe,söz söyleyen kişiye hatip denirdi. 173
  • 176. Söylevin Özellikleri • • • • • • • Geniş bir kültür birikimi Samimi içten bir ifade Anlaşılır bir dil Etkili kısa cümleler Tutarlı metin Akıcı metin Metni zihinde kalacak cümlelerle bitirme 176
  • 177. • Latin Edebiyatı’nda Çiçero alanın temsilcisidir. • Türk tarihinde ilk söylev 8.yy Göktürk Yazıtları’dır. • Mehmet Akif Ersoy,Halide Edip Adıvar ve Hamdullah Suphi söylevleriyle milli mücadele döneminde halkı bilinçlendirmişlerdir. • Atatürk’ün Gençliğe Hitabe ve Nutuk adlı eserleri türe örnektir. 177
  • 178. 178
  • 179. 179