4. • Emma Bovary denen kız hiç yaşamadı;
Madam Bovary kitabı ise sonsuza dek
yaşayacak.
Nabokov
4
5. • Kurmaca ;
Gerçekle dolaylı bir bağları vardır.
Gerçekler değişikliğe uğrar.
Genellikle edebi metinler bu türdedir.
Her dönem ilgi görür.
Çoğunlukla estetik duygulara hitap
etmek için yazılır.
5
6. • Gerçeklik;
Gerçekle doğrudan bağlantılıdır.
Gerçek değiştirilmeden esere yansıtılır.
Bilimsel metinler bu türdedir.
Zamanla ilgiyi ve inandırıcılığını
yitirebilir.
Öğretme, yol gösterme, mesaj vermek
için yazılır.
6
8. Sanat metinleri, gerçeklerin
sanatçının hayal, duygu ve düşünce
dünyasında yeniden yorumlanmasıyla
meydana gelir.
Öğretici metinlerde amaç
gerçeğin yeniden yorumlanması değil
olduğu gibi anlatılmasıdır. Bu nedenle
öğretici metinlerde ifadeler açık ve
nettir. Her okunduğunda farklı
yorumlanmaz.
8
10. Anlatım Türü
Anlatım Türünün Amacı
Öyküleyici
Anlatım
Bir olayı olay, mekân, zaman, kiĢi ve
Dilin heyecana bağlı iĢlevini BaĢta roman, hikâye ve tiyatroda
anlatıcı kavramları çevresinde okuyuculara kullanır.
kullanılır. Bu türlerin dıĢında
anlatmayı amaçlar.
öğretici metinlerden olan gezi
“Ne olmuĢ”
yazısı, anı, günlük, biyografi,
denemelerde de kullanılabilir.
Betimleyici anlatım, okuyucunun gözünde Kullanıldığı metne göre dilin Daha çok anlatmaya bağlı
bir durumu, mekânı veya kiĢiyi
iĢlevi de değiĢir. Sanatsal metinlerde kullanılan betimleyici
canlandırmak için kullanılır.
metinlerde kullanılan
anlatım, birçok öğretici metinde
“Kelimelerle resim yapmak”
betimleyici anlatımda dilin bilgi vermek amaçlı kullanılabilir.
“Nasıl bir varlık”
heyecana bağlı iĢlevi
kullanılırken bilgi vermeyi
amaçlayan metinlerde dilin
göndergesel iĢlevi kullanılır.
Betimleyici
Anlatım
CoĢku ve
Heyecana Bağlı
(Lirik) Anlatım
Destansı (Epik)
Anlatım
Bu anlatım türü, sanatçıya duygu ve
heyecanlarını okuyucuya duyurmasında
yardımcı olur.
Bir milletin baĢından geçen önemli
olayların anlatıldığı
metinlerde kullanılan destansı anlatım,
içerdiği olağanüstülüklerden dolayı
öyküleyici anlatımdan ayrılır.
Emredici Anlatım Bu anlatım türü okuyucusunu bir iĢ
yapmaya, bir eylemde bulunmaya, bir
davranıĢ gerçekleĢtirmeye zorlar.
Kullanılan Dilin ĠĢlevi
Kullanıldığı Edebi Türler
Bu anlatım türünde daima
dilin heyecana bağlı iĢlevi
kullanılır.
Bu anlatım türünde daima
dilin heyecana bağlı iĢlevi
kullanılır.
Daha çok Ģiirde kullanılan bu
anlatım türüne roman ve hikâyede
de sıkça baĢvurulur.
Daha çok Ģiirde kullanılan bu
anlatım türünün roman ve
hikâyede de kullanıldığı olur.
Bu anlatım türünde dilin
alıcıyı harekete geçirme
iĢlevi kullanılır.
Kanun, kural ve yönetmeliklerin
açıklandığı metinlerde,kullanma
kılavuzlarında,siyasi amaçla
hazırlanan ve propaganda yapılan
metinlerde, siyasetname ve
vasiyetlerde, ilan ve reklam
metinlerinde emredici anlatım
kullanır.
Öğretici Anlatım Öğretici anlatım, bilgi verme, okuyucuyu Bu anlatım türünde dilin
aydınlatma ve açıklama yapma amacıyla
göndergesel iĢlevi
oluĢturulan metinlerde kullanılan anlatım kullanılır.
türüdür.
Daha çok ders kitaplarında ve
ansiklopedik bilgi veren
metinlerde kullanılır.
10
11. Açıklayıcı
Anlatım
Açıklayıcı anlatım okuyucuya bilmediği bir
konuda bilgi vermek ve açıklama yapmak
amacıyla hazırlanan metinlerde kullanılan
anlatım türüdür.
Bu anlatım türünde dilin
göndergesel iĢlevi
kullanılır.
Bu anlatım türü daha çok öğretici
metinlerde kullanılsa da romandan
hikâyeye ondan da deneme, anı ve
gezi yazısına kadar değiĢik
türlerde kullanılabilir.
Bu anlatım türü makale, fıkra,
denemelerde sıkça kullanılır.
TartıĢmacı
Anlatım
Yazarın düĢüncelerini okuyucuya kabul
ettirmeyi amaçladığı metinlerde kullanılan
anlatım türüdür.
Bu anlatım türünde dilin
göndergesel iĢlevi
kullanılır.
Kanıtlayıcı
Anlatım
Yazar tarafından belirlenen bir önerinin
Bu anlatım türünde dilin
okuyucuya ispatlandığı metinlerde kullanılan göndergesel iĢlevi
anlatım türüdür.
kullanılır.
DüĢsel
(Fantastik)
Anlatım
Gerçeğe dayalı olmayan ve olay, mekan ve
Bu anlatımda dilin heyecana Daha çok roman ve hikâyede
kahramanların olağanüstü özellikler gösterdiği bağlı iĢlevi kullanılır.
kullanılan bu anlatıma günümüzde
metinlerde kullanılan anlatım türüdür.
pek çok sinema metninde de
baĢvurulur.
Gelecekten
Söz Eden
Anlatım
Geleceğe ait tahminlerde bulunarak
gelecekten haber vermeyi amaçlayan
metinlerde kullanılır.
Bu anlatım türü makale, fıkra,
denemelerde sıkça kullanılır.
Kullanıldığı metne göre dilin
iĢlevi de değiĢir. Sanatsal
metinlerde kullanılan
gelecekten söz eden
anlatımda dilin heyecana
bağlı iĢlevi kullanılırken
bilimsel verilere
dayanılarak yapılan
tahminlerde dilin
göndergesel iĢlevi kullanılır.
Bazı bilim kurgu romanları, fal ve
burç yorumları, meteoroloji
tahminleri, ütopyalar bu anlatımla
oluĢmuĢ metinlere sahiptir.
SöyleĢmeye
KarĢılıklı konuĢmayla oluĢmuĢ metinlerde
Bağlı Anlatım kullanılan anlatım türüdür.
(Diyalog)
Bu anlatım türünde dilin
heyecana bağlı iĢlevi
kullanılır.
Tiyatro metinlerinde, söyleĢilerde,
röportajlarda, roman ve hikâyede
bu anlatım türü kullanılabilir.
Mizahi
Anlatım
Dilin heyecana bağlı iĢlevini Fıkra ve nüktelerde, tiyatroda,
kullanır.
roman ve hikâyede, reklam ve
sinema metinlerinde bu anlatım
11
türü sıkça kullanılır.
Okuyucuyu düĢündürmeyi ve güldürmeyi
amaçlayan metinlerde kullanılan anlatım
türüdür.
15. MEKTUP
• Genel anlamıyla ;kiĢinin bir haberi, olayı,
duyguyu bir baĢkasına anlattığı
yazılardır.
• Mektup, yazının bulunduğu tarihe kadar
gidebilen en eski edebiyat türlerinden
biridir. Eldeki en eski örnekler, Mısır
firavunlarının (M.Ö 14-15. yüzyıllar) ve
Hititlerin mektuplarıdır.
• Günümüzde uygarlığın geliĢmesiyle eski
önemini kaybetse de, kiĢinin iç dünyasını
yansıtması ve düĢüncelerini paylaĢması
bakımından yerini korumaktadır.
15
17. Mektup türü dört ana gruba ayrılır:
Özel mektuplar
Edebî mektuplar
İş mektupları
Resmî mektuplar
17
18. Özel Mektuplar
• Birbirlerini tanıyan kişilerin
duygu ve düşüncelerini paylaşmak
için birbirlerine gönderdikleri
mektuplardır.
• Mektuplaşan kişiler arasındaki
samimiyet, özel mektupların
değerini artırır.
• Özel mektuplar her konuda
yazılabilir, o nedenle konuları çok
çeşitlidir. Ancak konularda
güncellik ağır basar.
18
19. Aile mektupları veya sağlık mektupları (eşe,
dosta, yakın akrabaya yazılanlar),
Tebrik mektupları (herhangi bir başarı, nikâh,
nişan, düğün, bayram, yılbaşı gibi sebeplerle
yazılanlar),
TeĢekkür mektupları (iyilik veya yardım görme
gibi sebeplerle yazılanlar),
Davet mektupları (davetiyeler, nişan, düğün,
gezi vs. sebeplerle yazılanlar),
Taziye mektupları,
Özür mektupları vs.
Bu türdeki mektupların gizliliği vardır ve bu
gizlilik kanunla korunmuştur.
19
21. Edebî Mektuplar
Edebiyatçıların birbirlerine ya da
dostlarına yazdıkları sanatsal değer
taĢıyan mektuplardır.
Edebî mektuplar, dil ve anlatım açısından
sanat değeri taĢır.
Edebî mektuplar belge niteliği
taĢıdıklarından önemlidirler. Bu tarz
mektuplardan yazıldıkları döneme ait
sanat, edebiyat ve fikir olayları hakkında
bilgi edinmek de mümkündür.
Edebi mektuplar da esas itibariyle
özel mektuplar grubundadır.
21
22. Prenses Elisabeth'e
Egmond, 6 ekim 1645 Madam,
... Ġnsanın kendinden çok baĢka insanlara iyilik etmesi
daha yüksek ve daha Ģerefli bir Ģey olduğuna göre,
buna en fazla meyledenler ve sahip oldukları
nimetlerden en az bahsedenler, gene en yüksek
ruhlardır. Ancak zayıf ve alçak ruhlardır ki kendilerine
gerektiğinden fazla değer verir, ve üç damla su ile
ağzına kadar dolan vazolara benzerler. Altesinizin
bunlardan olmadığını biliyorum, bu alçak ruhları ancak,
kendileri için bir menfaat göstererek, baĢkaları için
zahmete teĢvik etmek mümkün olduğu halde,
Altesinizin menfaati için, kendilerine, ancak kendisini
ihmal ettiği takdirde, sevdiklerine uzun zaman faydalı
olamayacağını göstermek; ve sağlığıma bakmasını
yalvarmak gerektir. Benim de yaptığım budur.
Descartes.
22
23. ĠĢ Mektupları
• Endüstri, iş ve ticaret
alanlarında ya da iş
yerleriyle kişiler arasında
yazılan mektuplardır.
• Bu mektuplarda içtenlik
aranmaz. İstenilen, açıkça
ve anlaşılır bir dille belirtilir.
23
24. 05 Haziran 2007
Sayın MüĢterimiz,
ġirketimiz 15/06/2007 tarihinde
MeĢrutiyet Caddesi No: 12‟deyeni bir
Ģube açmaktadır. AçılıĢ Töreninde sizleri
de aramızda görmekten mutluluk
duyacağız.
Saygılarımızla
ÇENSA MAĞAZALARI
Ek: 1. Hediye Çeki
24
25. Resmî Mektuplar
• Devlet dairelerinin kendi
aralarında veya kiĢilerle devlet
daireleri arasında yazılan
mektuplardır.
• Bu tür mektuplarda, konunun
uzunluğuna göre tam veya yarım
sayfa boyutunda çizgisiz, beyaz
kâğıtlar kullanılır.
• Konu dıĢında ayrıntılara ve
özel isteklere yer verilmez.
Konu en açık ve yalın biçimde
ele alınır.
25
26. • ĠKĠNCĠ ĠNÖNÜ ZAFERĠ ÜZERĠNE ATATÜRK ĠLE
ĠNÖNÜ ARASINDA YAZIġMA
Metristepeden
1.4.1921
Saat 6,30 sonrada Metristepeden gördüğüm
durum: Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri
direnen ve artçı olduğu sanılan bir düĢman
birliği sağ kanat grubunun saldırısı üzerine,
dağınık olarak çekiliyor. Yakından
kovalanıyor. Hamidiye yönünde karĢılaĢma ve
çatıĢma yok. Bozüyük yanıyor. DüĢman,
binlerce ölüleriyle doldurduğu savaĢ alanını
silâhlarımıza bırakmıĢtır.
Batı Cephesi Komutanı
Ġsmet
26
27. •
Dilekçe; birçok kiĢinin yazdığı
bir resmi mektuptur.
• Bir isteği bildirmek, bir Ģikâyeti duyurmak
veya herhangi bir konuda bilgi vermek
amacıyla resmi ve özel kurumlara yazılan
mektuptur.
27
28. Dilekçe metni genellikle kısa olur. Ancak bazı
özel durumlarda kâğıdın ön yüzü yeterli olmazsa
kâğıdın arka yüzüne yazılmaz ikinci bir kâğıt
kullanılır.
Konular kısa ve öz olarak belirtilir. Gereksiz
ayrıntılara yer verilmez.
Dilekçe bilgisayarla, daktiloyla veya mavi ya da
siyah mürekkepli dolma kalemle yazılır.
Tükenmez kalemle veya kurĢun kalemle dilekçe
yazılmaz.
Dilekçe metni, sayfaya güzel bir kompozisyonla
yerleĢtirilir (Yukarıda kâğıdın dörtte biri kadar,
sol tarafta en az 3 cm ve sağ tarafta 1 cm
boĢluk bırakılmalıdır.).
Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir.
28
30. Mektup Yazarken Dikkat Edilecekler
Mektup kâğıdı temiz ve çizgisiz olmalıdır.
Mektupların mürekkepli kalemle ya da bilgisayarla
yazılmasına özen gösterilmelidir.
Mektup kâğıdının sağ üst kısmına yazıldığı yer ve tarih
konulmalıdır.
Mektup, yazıldığı kiĢiye uygun bir sesleniĢle baĢlamalı ve
sesleniĢten sonra virgül iĢareti konulmalıdır.
Mektupta karalamalar yapılmamalı ve yazım kurallarına
uyulmalıdır.
Selam ve saygı sözleri sonuç bölümünde yer almalı, selâm,
saygı ve teĢekkürlerde aĢırılığa kaçılmamalıdır.
Mektup bitince sağ alt köĢesi imzalanmalıdır.
Anlatılacak konu kesin ve açık bir dille ifade dilmeli;
cümleler kısa olmalıdır.
Sözcüklerin kısaltmaları kullanılmamalı; yanlıĢ anlama
gelecek sözlere yer verilmemelidir.
30
31. • Fuzuli‟nin «ġikâyetname»si bu türün önemli
örneklerinden biridir.
• Tanzimat'tan bu yana yazılan özel mektuplarda
doğal, açık, süssüz bir anlatım yeğlenmiĢtir.
• Kimi yazarlarımızın mektupları bir araya getirilerek
yayımlanmıĢtır. Bunlardan bazıları Ģunlardır:
• Namık Kemal - Namık Kemal'in Hususi Mektupları,
• Abdülhak Hâmit Tarhan - Mektuplar,
• Ahmet Mithat-Muallim Naci - Muhaberât ve
Muhâverât,
• Halikarnas Balıkçısı - Mektuplarıyla Halikarnas
Balıkçısı,
• Nazım Hikmet - Kemal Tahir'e Mapushaneden
Mektuplar,
• Ahmet Hamdi Tanpınar - Mektuplar,
• Cahit Sıtkı Tarancı - Ziya'ya Mektuplar...
31
33. BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU
(Kalınlık-Ġncelik Uyumu)
• Çok heceli kelimelerde ünlüler hep
kalın ya da hep ince olmalıdır.Buna
kalınlık incelik uyumu denir.
çocuklar → Hepsi kalın ünlülerden
oluĢmuĢtur.
bekledim → Hepsi ince ünlülerden
oluĢmuĢtur.
Ses değiĢikliğine uğrayarak büyük
ünlü uyumuna uymayan sözcüklerde
vardır. Anne, kardeĢ, hangi, elma…
Türkçede bazı ekler(-ken, -leyin, daĢ, -yor, -imtrak, -msi, -gil) kimi
kelimelerde uyumu bozar. KoĢarken,
akĢamleyin, geliyor…
Tek heceli kelimelerde ve birleĢik
kelimelerde ünlü uyumu aranmaz.
33
34. Küçük Ünlü Uyumu
• Bir kelimenin ilk hecesinde düz sesli harf
(a,e,ı,i) varsa, diğer hecelerinde de düz sesli
harf olması gerekir. Kelimenin ilk hecesinde
yuvarlak sesli harf (o,ö,u,ü) varsa, diğer
hecelerinde ya düz-geniĢ (a,e), ya da daryuvarlak (u,ü) sesli harf bulunması gerekir.
Buna küçük ünlü uyumu kuralı denir.
*** (Kelimenin ilk hecesinde) (Diğer Hecelerde)
Düz ( a-e-ı-i)
Düz(a-e-ı-i)
Yuvarlak(o-ö-u-ü)
Düz-geniĢ(a-e)
Dar-yuvarlak(u-ü)
34
35. Ünlü(Hece) DüĢmesi
• Ġki heceli kimi kelimeler ünlüyle baĢlayan bir
ek alınca, kelimenin ikinci hecesindeki dar ünlü
düĢer. Buna hece düĢmesi denir.
Omuz-u → omzu ağız-ı → ağzı
Yapım eki almıĢ bazı kelimelerde de ünlü
düĢmesi görülür.
sarı-ar-mak → sararmak
devir-ik
→devrik
Koku-la-mak →Koklamak Yanıl-ıĢ →YanlıĢ
Bazı birleĢik kelimelerin oluĢumu
sırasında ünlü düĢmesi görülür.
Kayıp etmek →kaybetmek ne için →niçin
kahve+altı →kahvaltı
Ġki heceli kimi yabancı kökenli kelimelerde
de ünlü düĢmesi görülür.
Ģehir-i →Ģehri hüküm-ü →hükmü
35
36. Ünlü Türemesi ve Ünlü Daralması
• Bazı Türkçe kelimeler
sonlarına –cik/-cık
ekini aldıklarında bir
ünlü türemesi olur.
bir-cik → biricik
dar-cık →daracık
genç-cik → gencecik
• “a” “e” ünlüleriyle
biten fiillerden
sonra –yor eki
gelirse fiilin son
ünlüsünde daralma
olur.
baĢla-yor -baĢlıyor
gelme-yor-gelmiyor
de- ve yefiillerinde de
daralma görülür.
36
37. Kaynaştırma ve Ulama
• Türkçede iki ünlü yan
yana gelmez. Ünlüyle
biten bir kelimeden
sonra ünlüyle baĢlayan
bir ek gelirse, araya
y,Ģ,s,n seslerinden biri
girer. Bu olaya
kaynaĢtırma denir.
elma-y-ı, aklı-n-ı,
altı-Ģ-ar
• Ünsüzle biten bir
kelimeden sonra, ünlüyle
baĢlayan bir kelime gelirse,
ilk kelimenin son sesi ikincinin
ilk hecesine bitiĢik okumaya
ulama denir.
Seni bir gün çekip aldılar
benden.
Benzedin köksüz bir ağaca
37
38. Sert Sessiz BenzeĢmesi
Dilimizde sert ünsüzle (f,s,t,k,ç,Ģ,h,p)
biten kelimelere c,d,g ile baĢlayan bir ek
getirildiğinde c,d,g ünsüzleri sertleĢir,
ç,t,k‟ ye dönüĢür. Bu olaya sertleĢme denir.
hafif-ce →hafifçe balık-cı →balıkçı
piĢ-gin → piĢkin
Not: SertleĢme rakamların sonuna getirilen
eklerde de aranır.
1923‟te, 1960‟ta
38
39. Ünsüz DüĢmesi
• Türkçede k sesiyle biten kelimelerden
sonra – cik eki gelirse kelimenin sonundaki
k sesi düĢer.
Küçük-cük → küçücük ufak-cık → ufacık
minik-cik → minicik
Not :“ufak, yüksek, alçak…” kelimelerinden
(–e)l ekiyle türetilmiĢ fiillerde de ünsüz
düĢmesi görülür:
ufak-l →ufal- yüksek-l →yüksel-
39
40. Ünsüz Türemesi ve Göçüşme
• Ünlüyle baĢlayan bir•
ek alan bazı
sözcüklerde ve
yardımcı fiille
yapılmıĢ bazı birleĢik
fiillerde ünsüzün
türediği görülür.
Hak-ım → hakkım
ġık-ı → Ģıkkım
his etmek→hissetmek
af etmek → affetmek
zan etmek→zannetmek
Türkçede bazı
kelimelerde
ünsüzlerin yer
değiĢtirdiği görülür.
Yerel söyleyiĢlerden
kaynaklanan bu
durum yazı dilinde
görülmez.
kibrit → kirbit
ekĢi → eĢki…
40
41. • AĢağıdaki cümlelerde, altı çizili kelimelerdeki ses
olaylarını belirleyiniz.
1. Oraya çabucak gitmeliyiz
2. Hafifçe bir rüzgar esiyor.
3. PadiĢahın buyruğu var.
4. Yazısı gerçekten güzel.
5. Yarın Ankara‟ya gidiyor.
6. Bebeği ağlatmayın.
7. Devrik cümleler kurmayın.
8. Güzel bir kitap istiyor.
9. Ġzmit‟te oturuyor.
41
44. Öğretmeye bağlı, gerçekçi
anlatım türlerinden biri olan
günlükler, bir kiĢinin önemli ve
kayda değer bulduğu olayları ,
gözlem , izlenim duygu düĢünce ve
hayallerini günü gününe tarih
belirterek anlattığı yazdığı yazı
türüdür.
44
45. Günlüğün belirleyici özellikleri
nelerdir?
Bir iç dökme ihtiyacı sonucu doğmuĢtur;
konuĢma diline yakın ve samimi
yazılardır.
Günlüklerde yaĢanmakta olan anlatılır.
Günü gününe yazılan yazılardır
Yayımlandığında, artık geçmiĢi anlattığı
için bu yazılar da tarihe ıĢık tutar.
Birinci kiĢi ağzından yazılan kısa ve özlü
yazılardır.
YaĢanılanlar değiĢtirilmeden yazılmalıdır.
45
46. •
NECĠP FAZIL‟DAN
Cuma, 9 Ocak
Bugün hava yagmurlu ve puslu… Saat 2’ye 5 var… Bu âna kadar
defterimi açamadım. Halim bir tuhaf…
Bugün anladım ki, beni delikten çağırdıkları, meydancı gelip “Bir isteğin
var mı?” diye sorduğu, berberin tıraşa geldiği, hasılı insanlarla temas
ettiğim an, üstüme acayip bir uyuşukluk, sinsi bir donukluk, anlatılmaz
bir garipseme hissi çöküyor. Hayret! Bir aylık yalnızlığın tesirine bakın!
Hayırdır inşallah; nereye gidiyorum?
Perşembe, 15 Ocak
Şiir kitabımı bitirdim; ve güya rahat bir nefes aldım. Hava suratlı…
Saat üç buçuk… Gaz sobam trampet çalıyor. Yevmiyemin 40’ıncı gününe
rastlayacak olan 20 Ocak Salı gününün iple çekiyorum.
Cuma, 16 Ocak
Allah… Başka tek kelime söyleyemeyecek haldeyim.
•
(Kırk Günlük Hapishane Yevmiyesi-Cinnet Mustatili)
Sayı: 19
Bölüm: Kapak
46
47. GÜNLÜK ÇEġĠTLERĠ
1 – Ġçe Dönük Günlükler ( özel ruhbilimsel günlük )
Yazarın bir bakıma kendi kendi ile konuşmasıdır
içinde bulunduğu doğal ve toplumsal çevreden,
yazgısından yakınır. Bu metinlerde yazarın
yaşadığı duygusal coşkunluğu bulabileceğimiz gibi,
çeşitli kavramlar hakkındaki düşüncelerin yazarın
bilincindeki açılımlarını da bulabiliriz. Stendhal’ın
günlüğü, Rus yazar Alexander Sergeyeviç
Puşkin’in “ Gizli Günce” bu metinlere örnek
gösterilebilecek niteliktedir. Fransız yazarı
Andre Gide ve bizde Nurullah Ataç bu türün
başta gelen ustalarındandır.
47
48. 2 – DıĢa Dönük Günlükler : Bu tip günlüklerde
yazarlar, alaycı bir tavırla dönemin olaylarını,
siyaset ,sanat ve edebiyat adamlarını ya da
gündelik sıkıntılarını öykü tekniği kullanılarak
anlatmaktadırlar. Bu tür günlüklerde yazar
kendi zaman dilimi içindeki tutum ve
davranışlardan,düşünsel akımlardan haber
verir.Bu nedenle de bu günlükler birer belge
değeri taşır..Ünlü ressam Paul Gaugin’in o
dönemde Fransız kolonisi olan Markiz
adalarında yazdığı günlük, dışa dönük
günlüklere örnek olabilir
48
49. Ayrıca;
• Siyasi ve askeri muhtevalı günlükler: Atatürk‟ün
Anafartalar SavaĢı sırasında tuttuğu günlüğü,
• Seyahat günlükleri: Ahmet Hikmet Müftüoğlu , Ahmet
Refik Altınay (Kafkasya Hatıraları), Falih Rıfkı Atay
(Yolculuk Defteri),
• Edebiyat, Sanat ve Kültür Muhtevalı Günlükler: Ömer
Seyfettin (Balkan Harbi Ruznamesi), Ali Cani Yöntem,
Salah Birsel (Günlük , KuĢları Örtünmek, Nezleli
Karga, Bay sessizlik, Aynalar Günlüğü), Nurullah Ataç
(Günce, UçuĢ Günlüğü, Gazi Günlüğü Avusturya
Günlüğü), Oktay Akbal (Yeryüzü Korkusu, GeçmiĢin
KuĢları, Anılarda Görmek), Tomris Uyar (Gündökümü,
Sesler, Yüzler, Sokaklar, Günlerin Tortusu).
49
50. GÜNCENĠN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ :
• Ġlk defa Romalılar günlük kullanmıĢtır. Edebi içerikten
yoksun, devlette yapılan iĢlemlerin veya savaĢların
unutulmaması için tutulan ve “commentarii” adıyla anılan bu
ilk
günlükler,
duygusallıktan
uzak
notların
kabaca
birleĢiminden oluĢmaktadır. Edebiyat değeri taĢımayan bu
günlükler Ģüphesiz tarihçiler için önemli kanıtlardır.
•
Günlükler edebi değer kazanmaya ancak Rönesans
sonlarına doğru Ġngiltere‟de baĢlamıĢtır. 19. yüzyılın
ortalarına doğru, romantizm akımının en yoğun dönemini
yaĢamasıyla birlikte günlükler, edebi değeri ve içeriği
bakımından çoğalmaya, yaygınlaĢmaya ve yazarlarının iç
dünyasını yoğun duygularla yansıtmaya baĢlamıĢtır.
•
50
51. •
•
•
Türk edebiyat tarihinde ise, Divan edebiyatı döneminde
tutulan “Ruzname” isimli savaş notları ile Evliya Çelebi’nin
“Seyahatname”si tam bir günlük niteliği taşımasa da bazı
bölümleriyle günce türüne yakınsamakta ve tarihimizdeki ilk günlük
örneklerini oluşturmaktadır. Asıl olarak günlüklerin, batı
edebiyatındaki biçim ve içeriğiyle Türk edebiyatında yer alması
Tanzimat dönemine denk gelmiştir. Direktör Ali Bey’in “Seyahat
Jurnali”(1897) adlı gezi kitabı batıdaki anlamıyla Türk edebiyatında
görülen ilk günlüktür. Bunu şair Nigâr Bint-i Osman’ın “ Hayatımın
Hikayesi” adlı eseri izler.
Günlükler, 1950 yılında Nurullah Ataç’ın bir gazetede günlük
yazıları yazmasından ve yoğun ilgi çekmesinden sonra önem
kazanmaya başlamıştır. Nurullah Ataç bu yazılarına başlık olarak
“Günlük” yerine “Günce” deyişini kullanarak bu deyişi yazın
hayatımıza kazandırmıştır.
İzzet Melih’in Sermet(1981) ve Reşat Nuri’nin Çalıkuşu (1922)
romanları günlük-roman özelliği göstermektedir.
Türk edebiyatındaki en seçkin günlüklerin başında Oğuz
Atay’ın günlüğü ile Cemal Süreya’nın “Günler” adlı eseri gelmektedir
. Cumhuriyet döneminde yayımlanan ilk günlük kitabı Salah Birsel’e
(Günlük-1955) aittir.
51
52. •
ANI ( HATIRA)
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak Ģey değil
Apansız geliyor aklıma
Nerdeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adiniz geliyor aklıma
Rahat döĢeklerin utanması bundan
ÖpüĢürken o dalgınlık bundan
Tel orgunun deliğinde buluĢan
Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aĢklar arkadaĢlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Cağımıza yakıĢan vakur, sade
DavranıĢınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, unutulur Ģey değil
Çaresiz geliyor aklıma
Melih Cevdet ANDAY
52
54. Sanat, bilim ve meslek dallarında
ün yapmıĢ kiĢilerin kendi baĢlarından geçen
ve devirlerinde olup biten olaylarla ilgili
duygu, düĢüncelerini,bilgi ve gözlemlerini
anlattığı yazılara anı denir.
Anılardan ünlü kiĢilerin gizli kalmıĢ
yönlerini, tarihin bilinmeyen noktalarını
öğreniriz. Anılarını anlatan kiĢi, kendi
hayatını hikâye etmekten çok yaĢadığı
dönemin olaylarına ıĢık tutacak bir yol
izler.
Anı anlatılırken içten, akıcı ve anlaĢılır bir
dil kullanılmalı, gereksiz abartılardan
kaçınılmalıdır.
54
55. Yaşanılmış zaman
dilimi ben etrafında
anlatılır.
Öğretici ve bilgi
verici yazılardır.
ANI TÜRÜNÜN
GENEL
ÖZELLİKLERİ
Olay, kişi ve dönem
hakkında gözlem ve
izlenimler anlatılır.
Yazarın içten
üslup kullandığı
bir yazı türüdür.
Anılar iddia ve ispat
yazıları değildir.
56. ANI ĠLE GÜNLÜĞÜN BENZER VE FARKLI YANLARI
•
•
Anı da günlük gibi bir kiĢinin baĢından geçen gerçek yaĢantılardan
kaynaklanan yazı türüdür.
Günlük yaĢanırken anı ise yaĢandıktan sonra yazılır .
•
Anılar, yazarların yaĢlılık çağlarında yazdıkları ve yaĢamları boyunca
karĢılaĢtıkları olayları nesnel bir Ģekilde ortaya koyan yazılardır
Günlükler ise daha öznel, derin, içten ve ruhun derinliklerinden kopup
gelen Anlık duygu ve düĢünceler hakimdir.
•
Anı yazılarının anlatım açısından kurgusal niteliklere sahip olduğunu da
söyleyebiliriz Günlükler ise kurgudan uzak yoğun düĢüncelerin
toplamıdır.
•
Günlükler anıdan daha fazla ayrıntıya sahiptir.
56
57. ANI ĠLE OTOBĠYOGRAFĠ ARASINDAKĠ FARK
• Hem anıda hem de otobiyografide anlatım birinci kiĢi
ağzıyla yapılır.
• Otobiyografide kiĢinin kendisi ön plandadır, anıda ise
kiĢinin yanı sıra, kiĢinin çevresindeki kiĢiler, yaĢadığı
dönem, tanık olduğu toplumsal olaylar da anlatılır.
• Anıda kiĢinin yaĢamından belirli kesitler sunulur,
otobiyografide ise kiĢinin yaĢamı baĢından sonuna
kronolojik bir Ģekilde anlatılır. Yani otobiyografiye kiĢinin
bütün yaĢamı dersek, anıya bu bütünden birkaç küçük
parça diyebiliriz. Otobiyografiler, anıya göre daha geniĢ,
daha uzun bir süreyi kapsar.
57
58. Anı ile Gezi Yazısı Arasındaki Fark
• Gezi yazılarında önemli olan, gezip görülen
yerlerin anlatılmasıdır. Gezi yazılarının
merkezinde dıĢ dünya vardır. DıĢ dünyaya
ait gözlemler ön plandadır. Anılarda ise ön
planda olan kiĢinin kendisidir. KiĢi
baĢından geçen olayları, yaĢadığı dönemde
tanık olduğu olayları anlatır. Anılarda
çevreye, dıĢ dünyaya ait tasvirler gezi
yazılarındaki kadar ayrıntılı ve güçlü
değildir.
58
60. Konuları bakımından Anılar
• Anılar konuları itibariyle genellikle siyasî
ve edebî olmak üzere iki kategoride
değerlendirilmektedir.
• Bunlar kesin sınırlandırmalar değildir. Bir
siyasî anı kitabında edebî anılar da
olabilmektedir.
• Kimi anı kitapları da toplum içinde belli
özellikleriyle seçilmiĢ kiĢilerin
portrelerinden oluĢmaktadır.
60
61. Anı Türünün GeliĢimi
Edebiyatımızdaki en eski anı örneği Babür ġah‟ın
Babürname‟sidir.
Tanzimat‟tan sonra anı türü, yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır.
Birçok sanat ve düĢünce adamımız anılarını yazmıĢtır:
Ziya PaĢa, Defter-i Amal adlı eserinde ağırlıklı olarak
çocukluk anılarını anlatır. Ziya PaĢa bu eserini Jean Jacques
Rousseau!nun Ġtiraflar adlı eserinden çok etkilendiği için
yazmıĢtır.
Muallim Naci, Ömer‟in Çocukluğu adlı eserinde sekiz
yaĢına kadar olan anılarını anlatır.
Halit Ziya UĢaklıgil, Kırk Yıl adlı eserinde çocukluk
döneminden 1909 yılına kadar olan yaĢamını anlatır. Bu eser
Abdülhamit devri sanat ve edebiyat anlayıĢını, yazarın
Ġstanbul ve Ġzmir‟deki sanat ve edebiyat çevrelerini yakından
tanıtır.
61
62. Babur ġah , Baburname (16, yy.)
Ebulgazi Bahadır Han , ġecere-i
Türk (17.yy)
Ziya PaĢa , Defter-i Amal
Namık Kemal, Magosa Hatıraları
Ahmet Rasim, ġehir Mektupları
Cenap ġahabettin, Hac Yolunda
Muallim Naci, Ömer‟in Çocukluğu
Halit Ziya UĢaklıgil , Kırk Yıl - Saray ve
Ötesi - Bir Acı Hikâye
Yahya Kemal Beyatlı , Çocukluğum- Gençliğim Siyasî ve Edebî Hatıralarım
62
63. Yakup Kadri Karaosmanoğlu , Anamın
Kitabı -Zoraki Diplomat -Gençlik ve Edebiyat
Hatıraları
Halide Edip Adıvar , Türk‟ün AteĢle Ġmtihanı
Mor Salkımlı Ev
Falih Rıfkı Atay , Çankaya - Zeytindağı
Yusuf Ziya Ortaç , Portreler
Abdülhak ġinasi Hisar , Boğaziçi Yalıları
Ahmet Rasim , EĢkal-i Zaman - Falaka
Salah Birsel, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
63
64. Anı Örneği
Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç
Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına
getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup
büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı
gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik
görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya
başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan
ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde
dolaşması işitilmiş değil de!..
General SHERRIL
64
65. ZARF TÜMLECĠ
Yüklemi; durum, zaman, miktar, yer-yön
ve sebep gibi yönlerden tamamlayan
öğelerdir.
Yükleme sorulan „nasıl, ne zaman, ne
kadar, nere(ye), neden, niçin, niye, ne‟
amaç, araç, birliktelik, neden yönlerinden
tamamlayan „ne ile, kiminle, kimin için, ne
için‟ sorularıyla bulunur.
Söylediğim filmi akĢam izleyebildin mi?
GüneĢ doğmadan yola çıkacağız.
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.
65
66. BĠYOGRAFĠ
Biyografi, ünlü sanatçıların,
ülkesine ve insanlığa yararı
dokunmuĢ kiĢilerin yaĢam öyküsünü
anlatan eserdir. Bazen bir makale
kadar kısa, bazen bir kitap olacak
kadar uzun çalıĢmalardır.
Biyografiler sayesinde o kiĢinin
sanatı, düĢünceleri, yaptığı iĢler
hakkında bilgileniriz. Biyografiler
aynı zamanda iyi bir belgeseldirler.
Edebiyat alanında çalıĢacaklara ve
biyografisi oluĢturulan kiĢinin
yaĢadığı dönemin özelliklerine
kaynaklık eder.
66
67. Biyografi‟nin özellikleri
DüĢünsel plânla yazılır.
Kaynak olarak, eğer yaĢıyorsa, ünlü kiĢinin
kendisine ulaĢılır; eserleri, anıları
incelenir; sağ değilse onun yakınlarına, onu
tanıyanlara ulaĢılır. Varsa daha önce
yazılmıĢ biyografi ve inceleme yazıları
incelenir.
Biyografi yazarı objektif olmak zorundadır.
Kendi subjektif olamayacağı gibi,
derlediği bilgilerden de subjektif olanları
ayıklar.
Tarafsız ve gerçekçi olunmalıdır.
Bilgi, belge, tanık ve kanıtlara
dayandırılmalıdır.
67
68. YaĢamı yazılan kiĢinin kendisi
tarafından değil, onunla ilgili
araĢtırma yapan, bilgi ve belgelere
ulaĢan veya onun yaĢamına yakından
tanıklık etmiĢ kiĢiler tarafından
kaleme alınır.
Kronolojik sıra izlenebilir.
KiĢiyi tüm yönleriyle tanıtır. KiĢinin
önemi, değeri, benzerlerinden farkı
belirlenmelidir.
Öznel bir tutum izlenmemeli, kiĢinin
yaĢamı aĢırı yerme ve övmelerden
uzak tutulmalıdır.
Açık, sade bir dil kullanılır.
Divan edebiyatında Ģairleri anlatan
bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
Türün ünlüleri; Mithat Cemal Kuntay,
ġevket Süreyya Aydemir.
68
69. Yazım tekniğine göre biyografiler
Bilimsel biyografiler
Biyografik bilgileri kronolojik bir sıra
içerisinde,alt baĢlıklar halinde,onun dönemi
içindeki konumunu, getirdiği
yenilikleri,gösterdiği
baĢarıları,eserlerini,eserlerinin değiĢik
özelliklerini eleĢtirel bir tutumla,belgelere
dayalı veren çalıĢmalara bilimsel biyografi
denir.
Bu tür eserlerde kiĢinin
doğumu,yetiĢmesi,öğrenimi,çalıĢma
hayatı,eserleri,baĢarıları,ödülleri ve baĢka
özellikleri bölümler halinde verilir.
69
70. Biyografik roman:
Ünlü kiĢilerin hayatlarını roman, hikâye gibi
tahkiye kurgusu içerisinde, olay anlatımı
üslûbuyla kiĢiyi bir roman kahramanı gibi
olayların içindeki konumlarıyla sunan
eserlere biyografik roman denir. Roman,
edebî biyografi ya da biyografik roman
denir. Biyografik romanlarda kiĢinin ruhsal
ve fiziksel özellikleri, davranıĢları,
duyguları, düĢünceleri, tepkileri, tavır
alıĢları, giyiniĢi gibi pek çok değiĢik
özellikleri ayrıntılı olarak verilip bir
anlamda onun portresi çizilir.
70
71. • Hayatı içerisinde canlı, yaĢayan bir
kiĢilik olarak sergilenir. Buna örnek
olarak M. Emin EriĢirgil'in Mehmet
Akif /Ġslâmcı Bir ġairin Romanı
(1956); Tahir Alangu'nun “Ömer
Seyfettin “(1968) adlı eserleri
verilebilir. Ayrıca Oğuz Atay'ın “Bir
Bilim Adamının Romanı” (1975) adlı
romanı da bu türün en iyi
örneklerindendir. Yazar bu romanında
hocası Mustafa Ġnan'ı merkez alarak
bir dönemin idealist neslinin hayatını
yansıtmıĢtır.
71
72. Nekroloji:
Ölen ünlü bir kiĢinin hemen ölümünden
sonraki günlerde genellikle gazete ve
dergilerde yakın çevresinde yer alan
kiĢiler tarafından onun üstün
niteliklerinin, erdemlerinin, çalıĢmalarının
ve diğer özelliklerinin anı üslûbuyla
anlatıldığı yazılara denir. Bu yazılar bir
anlamda öleni çok seven birinin ağıtları,
duygusal, öznel açıklamalarıdır.
72
73. • Bu tür yazılara örnek olarak
Yahya Kemal'in ölümü
dolayısıyla kaleme alınmıĢ Ģu
yazıları verebiliriz: Vehbi Cem
AĢkun, "Ġstanbul AĢığını
Kaybetti" (Dün-ya, 5 Kasım
1958); Nimet Behsuz, "Büyük
ġairin Arkasından" (Yeni Gün, 3
Kasım 1958); Cenap Gedikoğlu,
"Bir Dev ġair Göçtü" (Yeni Gün,
5 Kasım 1958)
73
74. TARĠHĠ GELĠġĠMĠ
Türk edebiyatında ilk biyografik eser,
Malik BahĢi'nin Feridüddin-i Attar'dan
çevirmiĢ olduğu “Tezkiretü'l-Evliya”dır.
Daha çok mesleklerine göre düzenlenmiĢ
ve birden fazla kiĢinin biyografisinin yer
aldığı tezkire, menakıb, hadika, fihrist,
Ģairname, gazavatname, gibi adlar
altında birçok eser kaleme alınmıĢtır.
Menakıpname ya da velâyetname
denilen eserlerde tarikat büyüklerinin,
evliyaların, pir ve Ģeyhlerin olağanüstü
halleri, kerametleri ve diğer kiĢisel
özellikleri anlatılır.
74
75. Vakayinamelerde de birçok
devlet adamının biyografilerine ait
malzemeler bulmak mümkündür.
ġuara Tezkireleri:
ġairlerin biyografilerine,
eserlerine yer veren, Ģiirleri
hakkında değerlendirmelerin
bulunduğu eserlere Ģuara tezkiresi
denir.
75
76. Özne-Yüklem Uyumsuzluğu
Bir cümlede özne-yüklem
arasında uyumluluk
aranır.Bu uyumun
bozulmasıyla cümlede
anlatım bozukluğu
meydana gelir.
76
77. 1.Teklik-çokluk yönünden uyumluluk
a. Tekil öznelerin yüklemi
tekil,çoğul öznelerin yüklemi de
çoğul olur.
*Öğrenciler,öğretmenlerini
dikkatle dinlediler.
b. Öznesi insan olan cümlelerde
özne bir toplumu ifade ediyorsa
yüklem tekil de olabilir.
* Meclis bu aralar toplanacak.
77
78. Bazı durumlarda özne çoğul da
olsa yüklem tekil olur.
.Ağaçlar yapraklarını düküyor.
. Günler geçmiyor.
. Gözlerim görmez oldu.
.Kulaklarım basınçtan tıkandı.
Not: KiĢileĢtirme yapılan insan dıĢı
varlıklarda özne çoğul ise yüklem
de çoğul olabilir.
Çiçekler sevinç içinde birbirlerine
“günaydın” dediler.
78
79. 2. KiĢi yönünden uygunluk
a. Özne kaçıncı kiĢiyse
yüklem de aynı kiĢinin
ekini alır
*Biz bu konuları öğrenmedik.
*Ebru ve kardeĢi sinemaya
gitmiĢler.
b.2.tekil kiĢiler saygı
anlamında 2. coğul kiĢi
olarak kullanılırlar.
*Siz, Ģöyle buyurunuz.
79
80. OTOBĠYOGRAFĠ
Bir düĢünürün, bir sanatçının kendi yaĢam
öyküsünü anlattığı eserdir. Kaynak
olarak kiĢi kendini ve aile büyüklerinden
aldığı bilgileri kullanır. Otobiyografi
yazmak çok güçtür, çünkü insanın
kendinden söz ederken objektif olması
zordur. Otobiyografiler sayesinde o
kiĢinin sanatı, düĢünceleri ve imza attığı
baĢarılı iĢler hakkında bilgileniriz.
Otobiyografileri okumak, kendi
deneyimlerimize bir yaĢam deneyimini,
yaĢayanın ağzından katmak demektir.
Sanatçıların nasıl baĢarıya ulaĢtıklarını
bize otobiyografiler sunar.
80
81. Otobiyografinin belirleyici
özellikleri
Otobiyografi düĢünsel plânla
yazılır.
Otobiyografi, belgelere
dayanılarak yazılır. Rivayetlere ve
tartıĢmalara yol açacak bilgilere
yer verilmez.
Derlenen bilgiler bilimsel araĢtırma
yöntemiyle bir araya getirilmelidir.
Otobiyografi yazarı objektif olmak
zorundadır.
Biyografi yazarı objektif olmak
zorundadır.
81
82. GEZĠ (SEYAHAT) YAZISI
Yurt içinde ve dıĢında yapılan
gezilerde görülenlerin
anlatıldığı yazı türüne gezi
yazısı denir.
Bu tür yazılar; gezilip
görülen yerlere iliĢkin bilgi
vermek, o yerlerin
güzelliklerini ve görülmeye
değer yanlarını göstermek
amacı taĢır. Bu türde bir yazı
okuyan kiĢi, anlatılan yerler
hakkında bilgi sahibi olur.
82
83. • Dünya edebiyatında bu türde eser
verenlerin baĢında Herodotos (Heredot),
Marco Polo (Marko Polo), Ġbn-i Batuta
gelir.
• Türk edebiyatında, 16. yüzyılda
BabürĢah‟ın Doğu Türkçesiyle yazdığı
Babürname‟si ve Seydi Ali Reis‟in Mir‟atü‟lMemalik adlı eserleri gezi türünün ilk
örnekleri kabul edilir.
• 17. yüzyılda yazılan Evliya Çelebi‟nin
Seyahatname‟si gezi türünün önemli
eserlerinden biridir.
• 18. yüzyılda, Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet
tarafından yazılan Sefaretname de gezi
türünün örneklerindendir.
• Tanzimat‟tan sonra, Avrupa‟yı ve baĢka
ülkeleri dolaĢan yazarlar arasında gezi
notlarını yazma merakı da artmıĢtır. Namık
Kemal, Ali Suavi, Ziya PaĢa gibi sanatçılar,
yurt dıĢı gezilerini yazmıĢlardır.
83
84. Gezi türünde eser veren yazarlarımızdan
bazıları Ģunlardır:
•Ahmet Mithat Efendi: Avrupa‟da Bir Cevelan
•Direktör Ali Bey: Seyahat Jurnalı
•Ahmet Ihsan Tokgöz: Avrupa‟da Ne Gördüm
•Cenap ġahabettin: Hac Yolunda, Afak-ı Ġrak,
Avrupa Mektupları
•Mehmet Akif Ersoy: Berlin Hatıraları
•Ahmet HaĢim: Bize Göre, Frankfurt
Seyahatnamesi
•Falih Rıfkı Atay: DenizaĢırı, Zeytin Dağı, Taymis
Kıyıları, Yolcu Defteri
•Selahattin Batu: Romancero, Isviçre Günleri
•ReĢat Nuri Güntekin: Anadolu Notları
•Azra Erhat: Mavi Yolculuk
•Haldun Taner: DüĢsem Yollara Yollara
•Oktay Akbal: HiroĢimalar Olnıasın
•Attila Ġlhan: Abbas Yolcu
84
85. SOHBET (SÖYLEŞİ)
Yazarın bir konu hakkındaki
görüĢ ve düĢüncelerini sanki
biriyle konuĢuyormuĢ gibi
samimi bir üslupla kaleme
aldığı gazete yazılarıdır.
Yazar bu yazı türünde
kendine bazı sorular sorar
ve bunlara yanıtlar verir.
85
86. SöyleĢinin belirleyici özellikleri
nelerdir?
DüĢünsel plânla yazılır.
Yazar anlattıklarının doğruluğuna,
okuyucusu ile olan bağına güvenmeli,
anlattıklarını günlük konuĢma havasıyla,
fakat mantık çerçevesinden ayrılmadan
anlatabilmelidir.
Kolay okunabilir bir üslup
yakalayabilmelidir.
Yazar “senli benli” bir
üslupla,okuyucuyla konuĢuyormuĢçasına
eseri kaleme alır.
86
87. Türkçede Gereksiz Sözcük
Kullanımı
İyi bir cümle sözcük sayısı
bakımından yeterli
olmalıdır.Gereksiz sözcük kullanımı
cümlenin durukuğunu bozar ve
anlatım bozukluğuna sebep olur.
*Mecburen okula gitmek zorunda
kaldım.
*Uzun süre arkadaşıyla karşılıklı
tartıştı.
87
88. Türkçede “ki”lerin yazımı
Türkçede üç çeşit “ki”
bulunur.Bunlardan sadece
bağlaç olan “ki” birkaç özel
durum dışında eklendiği
kelimeden ayrı yazılır.Diğer
ikisi daima eklendiği
kelimeye bitişik yazılır.
88
89. 1.Sıfat yapan –ki:
Bir cümlede sıfat yapan “-ki”yi
ayırt etmek için önündeki isme
“hangi” sorusunu sorabilirsiniz.Eğer
mantıklı bir cevap alabiliyorsanız o
sıfat yapan –”ki”lerdendir.
Evdeki eşyalar
Duvardaki tablolar
Ağaçtaki kuşlar
89
90. 2. Ġlgi zamiri –ki:
Bir cümlede ilgi zamiri olan
“-ki” yi Ģu Ģekilde bulabiliriz:
“-ki”den sonra “-ler” çokluk eki
getirilebiliyorsa o zamirdir.
Benim sınavım seninkinden
güzel geçti.
Bizim okul sizinkinden güzel.
90
91. 3. Bağlaç olan “-ki”:
Bağlaç olan “-ki” yi cümleden
çıkardığımızda anlam bozulur.
*Dersi iyi dinle ki sınavda
baĢarılı olasın.
NOT: “-Ki” bağlacı kalıplaĢmıĢ
bazı örneklerde bitiĢik yazılır.
belki,çünkü,halbuki,
mademki,meğerki,oysaki,
sanki
91
92. Türkçede “de”lerin yazımı
Türkçede bulunma hali
olan”-de” ve bağlaç olan “-de”
olmak üzere iki çeĢit “-de”
vardır.
.Bulunma hali olan”-de”:
Ek cümleden çıkarıldığında
anlam bozuluyorda o bulunma
hali ekidir.
*Bahçede çocuklar koĢuĢuyor.
92
93. Bağlaç olan “-de”
Bağlaç olan “-de”cümleden
çıkarıldığında anlam bozulmaz.
Tiyatroya gideceğin zaman
bana da haber ver.
Toplantıda o da düĢüncelerini
dile getirdi.
93
94. Türkçede “-mi” soru eklerinin
yazımı
“-mi” soru eki genelde kelimeden
ayrı yazılır.Soru ekinden sonra
gelen ekler ise bu eke bitiĢik
yazılır.Bu ek sorudan baĢka
görevde kullanıldığında da ayrı
yazılır.
Gelecek misin?
Ağladın mı?
Kar yağdı mı,yollarda periĢan
oluyoruz.
94
96. HABER YAZISI
Güncel ve ilginç bir olayın
oldukça
nesnel bir
biçimde, değiĢik kaynaklarla
(gazete, dergi, televizyon…)
halka sunulmasıdır.
96
97. ĠKĠ KELĠMENĠN ANLAMINI
ĠYĠ BĠLMEK GEREKĠYOR
YAYIN:Basılıp satıĢa çıkarılan kitap, gazete
gibi okunan veya radyo, televizyon
aracılığıyla halka sunulan, duyurulan, iletilen
Ģey, neĢriyat.
YAYIM: Yayma iĢi; kitap, gazete vb Ģeylerin
basılıp dağıtılması, neĢir; herhangi bir eserin
radyo, televizyon aracılığıyla kitleye
ulaĢtırılması.
97
98. HABER YAZISININ ÖZELLİKLERİ
1.Haber giriĢ (olay özetlenir),
geliĢme (ortaya konur) ve sonuç
(etkileri, sonuçları) bölümlerinden
oluĢur.
2.Haberin baĢlığı, haberi
okutacak kadar ilgi çekmeli.
3.Haber kitleye uygun olmalı.
Çünkü yaĢa, cinsiyete, mesleğe,
ihtiyaca göre algı değiĢir.
4.Bir haberin değerini okunması
(tirajı) belirlediği için her olay haber
olamaz.
5.Haber duyulmamıĢ olmalı.
98
99. 6.Haber doğru olmalıdır. Yalan
bir haberi sunmak, bir daha
okunmamak için yeterli olacaktır.
7.Muhabir haberi tarafsız
yazmalıdır. Yorum köĢe yazarlarının
iĢidir.
8.Muhabir okuyucuyu haberle baĢ
baĢa bırakmalı, kendi varlığını
hissettirmemeli.
9. AnlaĢılır ve ciddi bir üslup
kullanılmalı.
99
100. 10. Yazıyı farklı yollarla (resim,
grafik,..) görselleĢtirmek etkileĢimi
arttırır.
11. Amaç bilgi vermek, farklıyı
ortaya koymak, tabiri caizse olayın
resmini baĢka yerlere yaymaktır.
12. Bazı kavramların haber
yazılarında iyi bilinmesi gerekir.
100
101. • HABER: Bir olay, bir olgu üzerine
edinilen bilgi, salık.
• SÜTUN: Gazete, dergi, kitap gibi
yazılı Ģeylerde, sayfanın yukarıdan
aĢağıya doğru ayrılmıĢ
bölümlerden her biri, kolon.
MANġET: . Gazetelerin ilk sayfasına iri
puntolarla konulan baĢlık.
SÜRMANġET: Gazetelerin birinci
sayfasındaki logonun üzerinde kullanılan baĢlık.
• AJANS: Haber toplama, yayma ve üyelerine
dağıtma iĢiyle uğraĢan kuruluĢ.
• TEKZĠP: Yalanlama.
• ASPARAGAS: Uydurma, yalan.
101
102. • KÖġE YAZISI: Gazete veya
dergilerde gündelik konuları
bir görüĢ ve düĢünceye bağlayarak
yorumlayan ciddi veya eğlendirici
yazı türü, fıkra.
HABER YAZISINI HAZIRLAYAN
GAZETENĠN GELĠġĠMĠ
HaberleĢme dumandan, davuldan,
kuĢtan, atlı postalardan, mektuplardan;
gazetelere, radyoya, televizyona,
internete doğru bir geliĢim
göstermektedir. Ġleride daha neler
olabilir?
102
103. • Tarihte ilk yazılı olarak haber
verenler bir nevi duvar gazetesi
kullanan romalılardır.
• Osmanlı‟da bunu Kanuni Sultan
Süleyman, savaĢ bilgilerini
vermesiyle baĢlatır.
• Gazete kelimesi, Venedik‟te bilgi
yazılarını okuma karĢılığı ödenen
en küçük Venedik parası olan
“Gazetta”dan doğmuĢtur.
103
104. • Günümüzdeki anlamıyla ilk
gazete, “Relation oder Zeitung”
adıyla haftalık çıkan Alman gazetesidir.
•
Ġlk Türk basımevi Ġbrahim Müteferrika
ile 1727‟de açıldı.
• Türkiye‟de ilk gazete Fransız
konsolosluğunun çıkardığı
“Haberler Belleteni”dir.
104
105. • Türkçe basın hayatı ise 1
Kasım 1831‟de resmi gazete
Takvim-i Vekayi ile baĢlar.
• Daha sonra yarı resmi Ceride-i
Havadis‟i W.Churchill (1840)
çıkarır.
• Agah Efendi‟nin 1860‟da
çıkardığı Tercüman-ı Ahval ilk özel
gazetedir.
105
106. • Habercilik ayrıca 5N 1K ilkelerinin
cevaplanmasıdır.
. Haberde “ne, nerede, nasıl,
niçin, ne zaman ve kim” sorularının
eksiksiz cevaplanması gerekir ki amaca
ulaĢılabilsin.
106
107. GELİN VE DAMADA KURŞUN PARASIYLA
İNEK ALINDI
• MuĢ'ta, Düğünlerde Silah Atma
Geleneğini Yasaklayan Yeroluk
Köylüleri, Mermiye Harcadıkları
Para ile Yeni Evlenen Çifte Hediye
Alma Uygulaması BaĢlattı.
Köylüler, Gelin ve Damada Ġnek
Aldı.
PİLOT UÇUŞ SIRASINDA UYUYA
KALDI
Uçuş sırasında uyuyakalan
pilotun,iniş esnasında da uyanmaması
üzerine,uçak iniş pistini
geçti.Yolcularda büyük panik oluştu.
107
108. Cümlede mantık hataları
Ġyi bir cümle temel mantık ilkelerine
kesinlikle uygun olmalıdır,aksi
taktirde bu durum anlatım
bozukluğuna yol açar.
*Önlem alınmassa bu hastalık
ölüme,hatta kısmi felce neden
olabilir.
108
109. Cümlede öğe eksikliği
Cümlede kullanılması gereken
bir ögenin bulunmaması, analtım
bozukluğuna yol açar.
Masa örtüsüne yağ damlatmak
dirsekleri dayamak beni kızdırır.
(Nesne eksikliği)
Yeni yetiĢen sanatçılara
yardım eder,ilgilenirdi.
109
110. Anlatımın açık olmaması
Cümlelerin ve sözcüklerin kolay anlaĢılır
olması, yanlıĢ anlamalara yer
bırakmayacak Ģekilde düzenlenmesi
açıklık olarak ifade edilir.Açık olmayan
cümlelerde anlatılmak istenenler bazen
az çok anlaĢılır fakat çoğu zaman
cümlede ne söylenmek istendiği belli
değildir.
*Bu bayanın vücudunda estetik var
mı?
(Estetik ameliyatı kastediliyor.)
110
112. 1. Nokta (.)
Cümlenin sonuna konur.
“Çocuklar bahçede oynuyor.”
Kısaltmaların sonuna konur.
“Dr. Ayhan Bey tanıdığımızdır.”
(doktor)
Sayılardan sonra sıra bildirmek için
konur. (-ıncı, -inci anlamında)
“YarıĢmada 1. olmuĢ.” (birinci)
112
113. Tarihlerin yazılıĢında gün, ay ve yılı
gösteren sayıları birbirinden ayırmak
için konur.
“Yazar, 10.10.1973 tarihinde
doğmuĢ.”
Saat ve dakika gösteren sayıları
birbirinden ayırmak için konur.
“Okulumuz sabah saat 08.30‟da
açılıyor.
113
114. 2. Virgül (,)
EĢ görevli kelime ve kelime gruplarının
arasına konur.
“Rıfkı akıllı, çalıĢkan, terbiyeli bir
öğrencidir.” (sıfatların arasına)
“Çantasına kitabını, defterini, kalemini
özenle yerleĢtirdi.” (nesnelerin
arasında)
114
115. Sıralı cümleleri birbirinden
ayırmak için konur.
“Ülkemi seviyorum, insanlarımı
tanıyorum, kendimi
biliyorum.”
Hitap için kullanılan
kelimelerden sonra konur.
“ArkadaĢları, yarın yazılımız
var!”
115
116. Bir kelimenin kendisinden sonra
gelen kelime veya kelime
gruplarıyla bağlantısı olmadığını
göstermek için konur.
“Genç, doktorlar yardım istedi.”
Cümlede ara sözlerin baĢına ve
sonuna konur.
“Yazar, Ömer Seyfettin, sade bir
Türkçe ile yazmıĢtır.”
116
117. Özne ile yüklem arasına baĢka ögeler
girmiĢse özneden sonra kullanılır.
“Kitap, kültürü nesillerden nesillere
aktarmak için çok önemli bir köprü
görevindedir.”
Bir durum, düĢünce veya soruya kabul
veya reddetmek için kullanılan “evet,
hayır” gibi sözcüklerden sonra kullanılır.
“Evet, bu kitabı ben yazdım.”
117
118. 3. Noktalı Virgül (;)
Cümle içinde virgülle ayrılmıĢ tür veya
takımları birbirinden ayırmak için konur.
“Bu bölgede genellikle erkek çocuklara Ali,
Tuğrul, Cem; kız çocuklara ise Fatma,
Aynur, Demet adları verilir.”
Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı
cümleleri birbirinden ayırmak için konur.
“EĢek ölür, semeri kalır; insan ölür eseri
kalır.”
118
119. 4. Ġki Nokta (:)
Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin
sonuna konur.
“Anlatılanlardan Ģunu anladım: Sanat topluma
geliĢtirir.”
Kendisinden sonra açıklama yapılacak
cümlenin sonuna konur.
Doğrudan yapılan aktarmalarda, aktarılan
söz ya da yazıdan önce konur.
Öğretmenimiz: “Planlı çalıĢanlar baĢarılı
olur.” dedi.
119
120. 5. Üç Nokta (...)
Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur.
“Karşımızda yemyeşil bir ova...”
Alıntılarda; başta, ortada ve sonda
alınmayan kelime ve bölümlerin yerine
konur.
“.... Demek ki edebiyat bir toplumun
vazgeçilmezlerindendir.”
120
121. 6. Soru ĠĢareti (?)
Soru bildiren cümle veya sözlerin sonuna
konur.
“Bu Ģiiri kim yazmıĢ?”
Bilinmeyen yer, tarih, vb. durumlar için
kullanılır.
“Yunus Emre (? - 1320) dilimizi çok iyi
kullanırdı.”
121
122. 7. Ünlem ĠĢareti (!)
Sevinç, kıvanç, acı, korku, ĢaĢma gibi
duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur.
“Yeter, susun artık!”
“Allah Allah!” Nerede çocuk?
Hitapların ve seslenmelerin sonuna gelir.”
“Ey Türk Gençliği!”
Parantez içindeki ünlem (!) iĢareti
söylenilene inanılmadığı, alay edildiği
anlamını verir.
“Rıfkı, sınıfın en akıllı (!) öğrencisidir.”
122
123. 8. Kısa çizgi (-)
Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır
sonuna konur.
“Kitap okumanın değerini bilmeyen
ulusların ileri gitmesi olanaksızdır.”
Cümlede ara sözleri ve ana cümleleri
ayırmak için kullanılır.
“Bu filmi - film seyretmeyi çok severim
- geçen yıl izlemiĢtim.”
123
124. 9. Uzun çizgi (–)
Yazıda satır baĢına alınan
konuĢmaları göstermek için
kullanılır.
–
–
–
–
Bu araba senin mi?
Evet!
Niçin buraya bıraktın?
BaĢka yer bulamadım...
124
125. 10. Tırnak ĠĢareti (“ ”)
BaĢka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi
aktarılan sözler tırnak içinde yazılır.
Atatürk öğretmenlere:
“Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” dedi.
Özel olarak belirtilmek istenen (vurgulanan)
sözler tırnak içine alınır.
“Ülkemizde “çevre” konusunda yetiĢen duyarlı
olan kiĢi pek az.”
125
126. 11. Kesme iĢareti (‟)
Özel isimlere getirilen çekim eklerini
ayırmak için kullanılır.
“Atatürk‟ün Türkiye‟si çok geliĢti.”
Özel isimlere getirilen yapım ekleri
kesme iĢaretiyle ayrılmaz.
“Ġzmirliler bu olaya çok sevinmiĢti.”
Kısaltmalara getirilen ekler kesme
iĢaretiyle ayrılır.
“23 Nisan 1920'de TBMM‟nin açılıĢı
yapıldı.”
126
127. * Bir harf veya ekten sonra gelen ekleri
ayırmada kullanılır.
“Alfabemizde u‟dan önce t harfi vardır.”
m(metre), l(litre), km(kilometre) gibi
kısaltmalardan sonra kesme iĢareti kullanılmaz.
“Yüz kg. lık yükü taĢıdı.”
*Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur.
“ġirketimizin 50. yılıncı kutladık.”
*Özellikle belirtilmek ve gösterilmek istenen
harf veya kelimeden sonra kesme iĢareti
getirilir.
“Bağlaç olan ile‟nin yerine ve getirilebilir.”
127
128. 12. Yay parantez (ayraç) iĢareti (( ))
Yazının veya sözün aslında olmayıp, sonradan
eklenmiĢ, açıklayıcı kelimeleri, söz gruplarını,
sözün söylendiği anda olup biteni belirtmek
için kullanılır.
“Bu kitabı (Nutuk) herkes okumalı.”
Tiyatro eserlerinde konuĢanın hareketlerini,
durumunu açıklamak için kullanılır.
Adam: (Hafif gülümseyerek) Beni duymadın
mı?
Kadın: (Dikkate almıyormuĢ gibi davranak) Ne
dediniz?
128
129. 13. Düzeltme ĠĢareti (^)
YazılıĢları bir, anlamları ve okunuĢları
ayrı olan kelimeleri ayırt etmek,
inceltmek ve okunuĢları uzun olan
ünlülerin üzerine düzeltme iĢareti
konur.
• adem (yokluk), âdem (insan)
adet (sayı), âdet (gelenek, alıĢkanlık)
129
130. * Yabancı dillerden Türkçemize giren
birtakım kelime ve eklerde “g, k, l”
ünsüzlerinin ince okunduğunu göstermek
için bu ünsüzlerden sonra gelen “a ve u”
sesleri üzerine düzeltme iĢareti konur.
Hangi harfin üzerine konursa o harfi ve
o harften önceki harfi ince okutur.
“hikâye, dükkân, kâğıt, kâr, ahlâk, hilâl,
üslûp, istiklâl, lâle, felâket, rüzgâr...”
130
131. FIKRA ( KÖġE YAZISI)
Yazarın günlük olaylar
hakkındaki görüĢ ve
düĢüncelerini kaleme aldığı
gazete yazılarıdır.
131
132. Fıkranın belirleyici özellikleri
nelerdir?
Makale gibi düĢünsel plânla yazılır.
Fakat makaleden kısa yazılardır.
Yazar anlattıklarını kanıtlamak zorunda
değildir. Bilimselden çok kiĢisel görüĢünü
açıklar, okuyucusunu kendisi gibi
düĢündürme kaygısı yoktur.
Günübirlik yazılardır, en beğenileni bile
birkaç gün sonra unutulur.
Yazar, yapmacıklıktan uzaktır. Anlatım
yalın ve sade bir dille yapılır. Samimi
bir dille yazılırlar.
Anlatım yazarın kendine özgü olmalıdır.
132
133. Makale ile Fıkra Arasındaki Farklar:
1 - Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir
yaklaĢımla incelerken fıkra yazarı yazarı kiĢisel
görüĢle ele alıp inceler. (Nesnel – Öznel)
2 - Makalede yazar fikirlerini kanıtlamak
zorundadır. Bunun için sağlam güçlü kanıtlar
göstermesi gerekir.
3 - Fıkrada ise böyle bir zorunluluk yoktur. Fıkra
yazarı isterse ispatlama yoluna gider isterse gitmez,
her türlü örneği kul1anabilir.
4 - Makale bilimsel bir yazı olduğu için resmi ve
ciddi bir anlatım kul1anılır. Fıkrada ise samimi,
rahat ve içten bir anlatım vardır.
5- Makaleler kalıcı, fıkralar ise günübirlik
yazılardır.
133
134. 1. Anlam geniĢlemesi
Bir varlığın bir türünü anlatan ve
baĢlangıçta kullanılıĢ alanı sınırlı olan
sözcüklerin zamanla o varlığın
bütününü,bütün türlerini anlatır duruma
gelmesine anlam geniĢlemesi denir.
“Ödül” sözcüğü zamanında sadece
güreĢlerde kazananlara verilen bir
“mükafat” anlamında kullanılırken,
günümüzde her türden yarıĢma sonunda
verilen “mükafat” için kullanılmaktadır.
134
135. 2. Anlam daralması
Bir sözcüğün pek çok anlamı varken bu
anlamlardan bazılarını zamanla
kaybetmesine anlam daralması denir.
“Oğul” sözcüğü eskiden çocuklar için
kullanılan bir söz iken zamanla yalnızca
erkek çocukları için kullanılan bir
sözcük haline gelmiĢtir.Artık kız
çocukları için “oğul” sözcüğü
kullanılmamaktadır.Sözcük bu Ģekilde
anlam daralmasına uğramıĢtır.
135
136. DENEME
Herhangi bir konu üzerinde yazarın
kesin sonuçlara varmadan, kiĢisel görüĢ
ve düĢüncelerini anlattığı yazı türüne
deneme denir.
16. yüzyılda yaĢayan Fransız yazarı
Montaigne (Monteyn)'den beri,
bağımsız bir edebiyat türü olarak
biçimlenmeye baĢlayan deneme,
"yazara göre yazı" diye anlatılabilir.
136
137. • Bir yazarın herhangi bir konu üzerindeki kiĢisel duygu ve
düĢüncelerini kesin yargılara varmadan anlattığı yazı
türüdür.
• Ġnsanı düĢünmeye yorum yapmaya sürükler.
• Yazar konuyu düĢüncelerini açıklamak için araç olarak
kullanır.
• Konu sınırlaması yoktur.
• Denemeci yazısını konuĢma havası içinde kendisiyle
konuĢuyormuĢ gibi yazar.
• Ġçten ve etkileyici bir üslup kullanılır.
• DüĢünceler kesin değiĢmez bir sonuca
bağlanmaz.
• Deneme yazarı, denemeyi “ben “ diliyle yazar.
• Batı edebiyatında türün kurucusu Fransız Montaigne ve
Ġngiliz Bacon‟dur.
• Türk Edebiyatında Ahmet HaĢim,Nurullah
Ataç,Sabahattin Eyüboğlu Ve Suut Kemal Yetkin‟dir.
137
138. Deneme türünün eski örneklerini
Eski Yunan ve Lâtin
edebiyatlarında görmekteyiz.
Bunlar; Epiktetos„dan Sohbetler,
Eflatun„dan Kimi Diyaloglar,
Çiçero„dan, kimi eserleridir.
Deneme türü 18. yüzyılda önemli
bir geliĢme göstermiĢtir.
138
139. Fransız edebiyatında, Montaigne,
Alain (Alen); Ġngiliz edebiyatında
Bacon (Beykın), Charles Lamb (Çarls
Lamp),daha sonraki dönemlerde
Anatole France ve Hippolyte Taine
önemli deneme yazarlarıdır.
Deneme türüne Cumhuriyet
döneminde yazarların önem
verdikleri görülür.
139
140. TÜRK EDEBĠYATINDA DENEME TÜRÜ
Batı edebiyatlarının etkisiyle
Tanzimat'tan sonra girmiĢ ve
Cumhuriyet'ten sonra geliĢmiĢtir. Yakup
Kadri Karaosmanoğlu, Ahmed HaĢim ve
Fatih Rıfkı Atay aynı zamanda baĢarılı
deneme yazarlarıydı. Deneme türünün en
güzel örneklerini ise Nurullah Ataç verdi.
Bu türde örnekler veren öbür önemli
yazarlarımız arasında ise Ahmet Hamdi
Tanpınar, Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal
Yetkin, Vedat Günyol, Melih Cevdet Anday,
Onat Kutlar, Mehmet Fuat, Salah Birsel,
Nermi Uygur, Fethi Naci, Cemal Süreyya,
Füsun Altıok ve Selim Ġleri sayılabilir.
140
141. Edebiyatımızda deneme türünde eser veren
yazarlar Ģunlardır:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Adnan Adıvar: Dur Düşün
Nurullah Ataç: Günlerin Getirdiği
Ahmet Hamdi Tanpınar: Yaşadığım Gibi
Sabahattin Eyuboğlu: Sanat Üzerine Denemeler
Suut Kemal Yetkin: Düşün Payı
Melih Cevdet Anday: Konuşarak
Mehmet Kaplan: Nesillerin Ruhu
Ceyhun Atuf Kansu: Köy Öğretmenine Mektuplar
Mermi Uygur: Güneşle
Salâh Birsel: Kurutulmuş Felsefe Bahçesi
Vedat Günyol: Daldan Dala
Oktay Akbal: Yaşamı Yeniden Kurmak
141
142. DOĞRU ĠLE YALAN
Her doğruyu söylemeye gelmezmiĢ,
birtakım doğruları yaymamak, çokluktan,
kamudan gizlemek gerekmiĢ... Peki ama, bir
doğruyu söylemek, gizlemek, yayılmasını
önlemeğe çalıĢmak o doğrunun yerinde duran
yalanı sürdürmek demektir. Yalanın yalan
olduğunu bilerek sürmesine bırakmaya
hakkınız var mıdır?... Bu yalanlar kutsalmıĢ,
onlara dokunmaya gelmezmiĢ... Bir Ģeyin
yalan olduğunu anladık mı kutsallığına
inanmıyoruz demektir; bunun için "kutsal
yalan" sözü bir Ģeyin hem köĢeli hem de
yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu
söylemek gibi bir saçmadır. Ama duygularını
birer düĢünce saymaktan çekinmeyenler
böyle saçmalarla kolayca bağdaĢabiliyor.
142
143. Birtakım doğruların gizlenmesi gerektiğini ileri
sürmek eski kibarlık, asillik (aristocratie) aristokrat- düĢüncenin bir kalıntısıdır. Bir yanda
büyükler, kibarlar, damarlarında mavi kan
akanlar var, onlar doğruları bilirler, onların
bilmesinden bir kötülük gelmez; ama küçüklere,
kibar olmayanlara, kölelere sakın açmayın!...
Öyledir kiĢioğlu: kendisi için ille birtakım
ayrıcalıklar ister. Eski acunun kibarlığı,
aristokratlığı yıkıldı ama onun yerine aydınlar
türedi...
Bir kiĢi olarak ilk ödevimiz, yalan olduğunu
anladığımız düĢüncelerden benzerlerimizi yani
bütün kiĢileri kurtarmaya çalıĢmaktır.
143
144. "Ben bunun yalan olduğunu biliyorum, ben
buna inanmıyorum, ama kamunun bu bağlar
altında kalması, onun anlamaması daha iyi
olur." diyen kimse, öğrendiği anladığı
doğrulara layık olmayan kimsedir. Ġnandığı
bir Ģey yoktur onun: Bir Ģeyin ne doğru
olduğunu düĢünür, ne de yalan olduğunu.
Ancak kendisini düĢünür, büyük görmek için
bir yol arar.
Her doğru söylenebilir, her doğru
söylenmelidir, yoksa çevremizi aldatıyoruz,
çevremize yalan yayıyoruz demektir.
Nurullah Ataç
144
145. 1. EĢ Anlamlı (AnlamdaĢ)
Sözcükler
YazılıĢları farklı anlamları aynı olan
sözcüklere eĢ anlamlı sözcükler
denir.EĢ anlamlı sözcüklere
bakıldığında genellikle bunlardan
birinin Türkçe,öbürünün yabancı
kökenli sözcük olduğunu görürüz.
Annesine çok değerli bir hediye almıĢ.
Çocuklar doğmadan isim kavgasına
baĢladınız.
145
146. 2. Zıt Anlamlı Sözcükler:
Birbirlerine anlam bakımından
bütünüyle zıt olan durum ve
kavramları ifade eden sözcüklere zır
alamlı sözcükler denir.
Tanzimat romanlarında karakterler ya
hep iyi ya hep kötüdür.
Karamsar insanları sevmek Ģöyle
dursun onlardan nefret ediyorum.
146
147. 3. EĢ sesli sözcükler
YazılıĢları ve söyleniĢleri aynı,
anlamları farklı olan sözcüklere
eĢ sesli sözcük denir.
.Sen hala onun söyledikelrine
kan.
. Yüzünde kan lekesi var.
147
148. MAKALE
Yazarın herhangi bir konu üzerindeki
görüĢ ve düĢüncelerini kesin sonuçlara
vararak ve bunları belgelere dayandırarak
anlattığı yazı türüne makale denir.
Makalenin belirleyici özellikleri nelerdir?
Makale türüyle yazılan yazılar denemeye
göre daha bilimsel gazete yazılarıdır.
Makalede denemeye göre daha resmi bir
dil kullanılır.
Makale nesnel( objektif) bakıĢ açısıyla
kaleme
alınır;
deneme
ise
öznel
(subjektif) bakıĢ açısıyla kaleme alınır.
DüĢünsel plânla yazılır.
148
149. Yazar anlattıklarının doğruluğuna güvenmeli, anlattıklarını
bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir . Anlattıkları
birbiriyle çeliĢmemelidir.
ĠĢlenen konu kendinden önceki söylenmiĢlerden,
yazılmıĢlardan ayrı olmalıdır.
Okuyucuya konunun önemini kavratabilmek için örnekleme,
karĢılaĢtırma, tanık gösterme gibi nesnel verilerden
yararlanmalıdır.
Kalıcı yazılardır.
En önemli özelliği ileri sürülen düĢünce
kanıtlanmalıdır.Bunun için yazar kesin kanıt ve deliller
sunmalıdır.
149
150. TÜRK EDEBİYATINDA MAKALE TÜRÜ
Makale , düĢünce
hayatımıza
Tazminatla
birlikte
girmiĢtir.ĠLK
makale örneği Tanzimat
sanatçısı
ġinasi
tarafından Tercüman-ı
Ahval‟de
“Mukaddime”
baĢlığıyla yayınlamıĢtır.
Bu
tür
gazeteciliğin
geliĢmesiyle yayılmıĢtır
150
151. Küresel Çevre Kirlenmesi
Günümüzün dünyasında çevre kirliliği, tüm
gezegeni kaplayan boyutlara ulaşmış durumda.
Dünyanın birçok bölgesinde insanlar, çevre felaketine
karşı korumasız, nükleer tehdit ve radyasyondan
habersiz bir yaşam sürmektedir. Bilim adamları ise bu
olumsuzlukların devamı halinde dünyadaki tüm
canlıların ciddi biçimde tehdit altında olduğunu
vurguluyorlar.
Halbuki insanoğlunun gelişimi başlarda yaşam ve
doğal çevre ile uyum içinde sürmüştür. Ancak
dünyadaki toplumsal ve teknolojik
151
152. gelişmelerin hızla artışı karşısında ekolojik sistemin bu
hassas dengesi giderek bozulmuştur. Bu tehlikeli
gelişmenin seyircisi durumunda olan insanlık ise
dünyada dengeli bir çevrenin korunamaması halinde
tüm canlıların varlığının sürmesinin olanaksızlığını
acaba ne zaman anlayacak?
Dünyadaki benzer sel baskınlarının verdiği zararlar
ürkütücü boyutlara ulaştı. 240 milyon kişiyi etkilediği
söylenen bu yazın selleri, resmi açıklamalara göre
şimdiye kadar 2 binin üzerinde insanın ve sayısı
bilinmeyen diğer canlıların yaşamlarına mal oldu.
Yaklaşık 14 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı.
Bu durum, insana, Çinlilerin “Su ile şaka olmaz”
özdeyişini
hatırlatıyor.
152
153. İnsanların yazgıları ile ilgili dehşet dolu olası
tehlikelere karşı evrensel yurttaş girişimlerinin etkinliği
attırılmalıdır.
Hepimizin paylaştığı bu dünyayı, bu gezegeni
gelecek kuşaklara kirli ve çirkin bırakmaya hakkımız
var mı? Geleceğe bir borcumuz yok mu?
Hatalarımızın
bedelini
henüz
doğmamışlara
ödetmemeliyiz.
Doğa ananın yasalarına yeterince duyarlılık
göstermeli ve doğal afetlerini ciddiye almalıyız. Doğal
zenginliklerle dolu olması gereken bir dünyadan daha
fazla
yoksun
olmamalıyız.
(Şaban
Ali
Yaşaroğlu,
3
Ekim
1998)
153
154. ELEġTĠRĠ
Herhangi bir kişiyi, bir eseri, bir
konuyu doğru ve yanlışlarını okuyucuya
göstererek anlatmak, değerlendirmek
amacıyla yazılan yazılara eleĢtiri denir.
154
157. ELEġTĠRĠ YAZARININ
ÖZELLĠKLERĠ
1-EleĢtirmeci, bir sanat eserinin gerçek
değerini,değerli-değersiz yanlarını ortaya
koyar.
2-EleĢtirmecinin görevi güzellik ortaya
çıkarmak değil, ortaya çıkarılmıĢ güzelliği
yargılamak, okurlara tanıtmaktır.
157
158. 3-EleĢtiri yazarı objektif olmalı, eseri
dikkatle
inceleyebilmeli;
analiz
yapabilmeli, yorumlayabilmeli geniĢ bir
bilgiyle eseri değerlendirme kabiliyetine
sahip olmalıdır.
4- EleĢtiri yazarı, her konuda eleĢtiri
yazısı yazamaz, ancak uzmanı olduğu
alanda yazabilir.
158
159. Türk Edebiyatında EleĢtiri
•
Tanzimat döneminde temsilcileri: Şinasi,
Namık Kemal, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid,
Samipaşazade Sezai, Beşir Fuad, Nabizade
Nazım’dır.
•
Serveti Fünun döneminde, Cenap Şahabettin,
Halit Ziya, Mehmet Rauf, Nabizade Nazım,
Hüseyin Cahit dönemin eleştiricileridir.
• Cumhuriyetin ilk yıllarında eleştiri, Yahya Kemal
ve Ahmet Haşim’le başlar. İsmail Habip Sevük ve
Ahmet Hamdi Tanpınar eleştiriyi edebiyat tarihi
içinde ele alırlar. Nurullah Ataç, Suut Kemal
Yetkin iki öznelci eleştirmendir.
•
159
160. EleĢtirinin Özellikleri:
1- Eleştiri düşünsel plânla yazılır.
2- Eleştiride konu sınırlaması yoktur.
3- Eser ile ilgili, değerli ve değersiz diye gösterilen
yargılar, eserden alınacak örneklere
dayandırılmalıdır.
4- Yazar, yargılarında belirli ölçülere bağlı kalmalı
yani eleştirileri nesnel olmalı: “beğendim, hoşuma
gitti…” gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır.
5-Eleştirisi yapılan çalışma, bütün boyutlarıyla ele
alınmalı, kendi türü içinde bilimsel, sanatsal veya
toplumsal bir zemine oturtulmalıdır.
160
161. •
Sistematik eleştirmenler:
Asım Bezirci, Fethi Naci, Hüseyin Cöntürk
(bağımsız yöntemi geliştirdi). Sabahattin
Eyüboğlu ve Vedat Günyol ise hümanist
eleştirmenlerdir.
•
Çağdaş eleştirmenler:
Mehmet Kaplan, Tahir Alangu, Mehmet Fuat,
Nihat Sami Banarlı, Cemil Meriç, Melih
Cevdet, Orhan Şaik Gökyay, Cevdet Kudret,
Agâh Sırrı, Yaşar Nabi,Fuat Köprülü’dür.
161
162. • Dünya edebiyatında Boielau, A. France
• Türk edebiyatında Mehmet Kaplan,
Nurullah Ataç, Cemil Meriç ve Hüseyin
Cahit Yalçın eleştiri türünün önemli
temsilcileridir.
• Edebiyatımızdaki ilk eleştiri Namık
Kemal’in Tahrib-i Harabat’ıdır.
162
163. EleĢtiri Örneği
18. yüzyılın ünlü aşk romanı yazarı Jane
Austen’ın hayatından yolan çıkılarak çekilen
Aşkın kitabı Austen’ın gençliğinde yaşadığı
aşk macerasını ve onu yazarlık mesleğini
seçmeye iten olayları konu alıyor. İlginç olan
filmin biyografik bir değer taşımasından çok,
taklit bir Austen romanı havasını yakalamış
olması. Filmde rahatsızlık veren başka bir
unsur da Austen’ı canlandıran oyuncunun
rolüne tam oturmamış olması. Bunun dışında
filmin görüntüleri ve kurgusu oldukça başarılı.
Özellikle kostümleri göze çarpan balo ve
dans sahneleri çok iyi çekilmiş.
163
164. RÖPORTAJ
Yazarın, okuyucuyu bir konuya
inandırmak için kişi, eşya, eser ya
da yer ile ilgili yaptığı incelemeleri
fotoğraflarla
süsleyerek
kendi
görüşlerini de katarak yazdığı gazete
ve dergi yazılarına röportaj denir.
164
165. • Röportaj, gazeteciliğin gelişmesi ile
ortaya çıkmıştır.
• Bu sözcük Latince toplamak getirmek
anlamındadır.
• Türk edebiyatında 1960 yılından sonra
halkın sorunlarını yansıtmak gazetelerin
vazgeçilmez bir birimi olan röportajla
sağlanmıştır.
165
166. Röportajın özellikleri
• Yazar bilgiden başka izlenimlerini yazmalıdır,
öznellik hakimdir.
• Röportajdaki konu iyice öğrenilmeli, gerekli
incelemeler yapılmalıdır.
• Birinci tekil kişi ağzından yazılır.
• Okuyucuda heyecan yaratmalı, özelden genele
gidilmelidir.
• Röportajlarda ses kayıtları, fotoğraflar, filmler
vb. teknolojik aletler kullanılmalıdır.
• Röportajda öyküleyici, betimleyici,
öğretici,açıklayıcı anlatım türleri kullanılır.
• Öğretici metinlerdendir ve dil göndergesel
işlevde kullanılır.
166
167. Röportajda konularına göre üç’e
ayrılır:
Bir yeri konu alan röportajlar: Bu
röportajlarda tanıtılan yer ve yaşam
koşulları her yönüyle ele alınır.
2- Eşyayı konu alan röportajlar: Eşyanın
dikkat
çekici
özelliği,
düşündürücü
özellikleri ele alınır.
3- İnsanı konu alan röportajlar: Belli bir üne
kavuşmuş kimselerin, dikkat çeken ve
düşündüren yönleri belirtilir.
1-
167
168. Dünya edebiyatında;
• Jack London,
• Heming Way
• Selohow Sortre, röportaj
örneği vermiş sanatçılardır.
Türk edebiyatında;
• Rujen Eşref Ünaydın
• Falih Rıfkı Atay
• Abdi İpekçi
• Fikret Otyam
• Yaşar Kemal
röportaj örneği vermiştir.
168
169. Cem Yılmaz Röportajı
6 Aralık 2008
Filmde evrim teorisini de yerle bir ettiniz.
• Buna inanıp inanmamak ayrı ama ben
inanmıyorum açıkçası. Film buna komik bir eleştiri
getiriyor. Yani maymun insandan daha aşağı bir
şeyse geçmişte maymun olmak değil de asıl
şimdi maymun olmak bir anlam kazanıyor. Ama
şimdi bunun bilimsel bir gerçeklikten ziyade bir
alay unsuru olması daha kıymetli.
Parayla ilgili şakalarınız çokluğu neden
kaynaklanıyor?
• Yıllardır sahnede para ile ilgili şaka yapmamın
sebebi insanların ilgilendiği bir konu olması.
Bahsedilen imaj şu: Parayı götürüyor, hatta evde
para sayma makinesi var. Evinde para sayma
makinesi olan artist var mı? Var! O bilgi bende
var mı? Var! Ama o ben değilim. O evinde para
sayma makinesi olan artisti bir yardım konserinde
görürsünüz ancak.
169
171. Mülakat yapan kişi;
Mülakat yapacağı kişiden görüşme zamanını
belirlemesini istemeli,
Konuşacağı kişi ve konu hakkında bilge edinmeli, ön
hazırlık yapmalı,
Sabırlı, dikkatli ve nazik olmalı,
Söz başka bir konuya atlarsa, tekrar konuyu
toparlamalı ve konuya dönmeli,
Kültürü ve becerisiyle karşısındakini konuşmaya ikna
edebilecek beceriye sahip olmalı,
Hep kendi konuşarak karşısındaki kişiyi sıkmamalıdır.
171
172. Özellikleri
Mülakat metinleri öğretici ve ufuk açıcıdır.
Alanında tanınmış kişilerle mülakat yapılır.
Alınan cevaplar, aynen ve yorumlanmadan yayımlanır.
Mülakat yazılarında; görüşülen kimsenin adı, ne işle
uğraştığı, hangi amaç için kendisiyle konuşulduğu,
buluşma yeri; sorular ve cevaplar; mülakat yapılan
kimsenin o konu üzerindeki temel görüşü
belirtilmelidir.
Cümleler açık, yalın olmalı; diyalog çizgisinden ve
tırnak işaretinden faydalanılmalıdır.
Genelde söyleşmeye bağlı anlatım türü kullanılır.
172
173. Söylev (Nutuk-Hitabet)
• Bir topluluğa belli bir
düşünceyi aşılamak,topluluğu
etkilemek,harekete
geçirmek
amacı
taşıyan
güzel ve etkili konuşmaya
denir.
• Eskiden topluluk karşısında
söz
söyleme
sanatına
hitabet,konuşmalara
hitabe,söz söyleyen kişiye
hatip denirdi.
173
176. Söylevin Özellikleri
•
•
•
•
•
•
•
Geniş bir kültür birikimi
Samimi içten bir ifade
Anlaşılır bir dil
Etkili kısa cümleler
Tutarlı metin
Akıcı metin
Metni zihinde kalacak
cümlelerle bitirme
176
177. • Latin Edebiyatı’nda Çiçero alanın temsilcisidir.
• Türk tarihinde ilk söylev 8.yy Göktürk
Yazıtları’dır.
• Mehmet Akif Ersoy,Halide Edip Adıvar ve
Hamdullah Suphi söylevleriyle milli mücadele
döneminde halkı bilinçlendirmişlerdir.
• Atatürk’ün Gençliğe Hitabe ve Nutuk adlı
eserleri türe örnektir.
177