2. Fritz Perls (1893'te Almanya'da doğdu,
1970'de ABD'de öldü) adlı pskiyatrist bu terapi
türünü oluşturmuştur. Uzun yıllar Freud'cu bir
çözümleyici olan Perls, psikanalitik yöntemde
önerdiği değişikliklerin pek dikkate
alınmaması sonucu kendi ekolü olan Gestalt
Yaklaşımını kurmuştur.
3. 1950’li yıllarda pek çok araştırmacı Gestalt
Psikolojisine katkıda bulunmuşlardır.
Gestalt psikolojisinin kurucuları
Wertheimer, Köhler ve Koffka’dır Bu üç
bilim adamının her biri Gestalt psikolojisine
önemli ve eşsiz katkılar getirmişlerdir.
Gestalt psikolojisine ilişkin ilk çalışmalar
Almanya’da çıkmış daha sonra
Amerika’daki kuramcıları da etkilemiştir
4. Gestalt Kuramı
20. yüzyılın ilk yıllarında Avrupa ve Almanya’da
gelişen ve etkilerini günümüzde de sürdüren önemli
psikoloji akımlarından biridir.
Gestalt Almanca bir sözcük olup “kendine özgü bir
bütünlüğü olan form, şekil, örüntü, yapı”
anlamına gelmektedir
Yapısalcılığın, zihni öğelerine ayıran anlayışına tepki
olarak ortaya çıkmıştır.
5. Gestalt yaklaşımın kuramsal temelinde
psikoanalitik, varoluşçu ve gestalt
kuramlarının birleşimi vardır. Bu üç görüşün
belli temelleri ve yöntemleri, bir sentez
sonucunda Gestalt terapiyi oluşturur
Gestlat Kuramı, var oluşu; duygusal,
düşünsel, bedensel ve Ruhsal boyutların bir
bütünü olarak görür. Danışanlarda bu dört
boyutun hepsi üzerinde farkındalık yaratmayı
hedefler.
6. Gestalt Kuramına göre, bütünü
anlamadan parçaları doğru anlamak
olanaksızdır.
Çünkü "Bütün, kendini oluşturan
parçaların toplamından farklı ve büyüktür.
Hiçbir parça, bütünün içerdiği özelliklere
sahip değildir.“
Pearls’a göre insan yaşamına bir bütün olarak
başlamakta, ama büyürken, gelişirken geçirdiği rahatsız
edici yaşantılar yüzünden bazı parçaları ile bağlantıları
zayıflamakta ya da kopmaktadır.
Gestalt Kuramının amacı bu parçalanmışlığı bütünlüğe
dönüştürmektir.
7. Gestaltçılar, organizmanın dışarıdan gelen duyumlara
kendisinden bir şeyler katarak, yaşantıyı yeniden
örgütlediğine inanmaktadırlar.
Gestaltçılara göre organizma sadece çevreden gelen
uyarıcılara tepkide bulunmaz, çevreyle etkileşim
içindedir
Gestalt ekolü, algı ve bellek üzerine çalışmaları ile
psikolojiye katkıda bulunmuştur. Bu ekol, psikolojide
tümdengelim yöntemini kullanır.
8. ALGI VE DÜZEN
Gestaltçılar algılama sürecinde gerçekleşen
düzenleme yeteneği üzerine
yoğunlaşmıştırlar
Çevreden edindiğimiz duyular birbirinden
kopuk ve ilişkisiz olmasına rahmen
zihnimizde birim ve nitelikleri bütüncül olarak
algılarız
10. 1.Şekil-Zemin İlişkisi:
Bütün algılamalarda bir şekil ve zemin ilişkisi vardır.
Şekil, bireyin dikkatinin odaklandığı şeydir. Zemin ise
şeklin gerisinde kalan dikkat edilmeyen şeydir. Şekil
zeminden daha dikkat çekici özelliklere sahiptir. Bazı
durumlarda şekil ile zemin yer değiştirebilir.
Kuş sesi dinlerken trafik sesi arkada zemini oluşturur. Oturma
odasının alışılagelmiş kokusu zemin, mutfaktan gelen soğan
kokusu şekildir
11. 2. Yakınlık Yasası
Birbirine yakın nesneler kümelendirilerek
algılanırlar. Organizma birbirine yakın olan
nesleri gruplandırarak algılama eğilimindedir
12. 3. Benzerlik Yasası
Renk, şekil, doku gibi birbirine benzeyen özellikler
birlikte algılanma özelliği gösterirler.
Örneğin şekilde ki resim A’da benzer olan ağaçları
öncelikle algılarsınız ya da resim B’de diğer ağaçları
köknar ağaçları ile çevrili olarak algılarsınız.
13. 4. Tamamlama Yasası:Bir uyarıcının bütünü
görülmediği halde o uyarıcının bir bütün halinde
algılanmasıdır. İnsanlar yarım yamalak olan
uyaranları tamamlama eğilimindedir. Bu eğilime
Zeigarnik Etkisi adı verilir
14. 5. Süreklilik Yasası
Algı alanında bulunan ve aynı yönde giden
birimler birbiriyle ilişkili görünme
eğilimindedirler. Bu eğilim süreklilik olarak
isimlendirilir.
16. GESTALT KURAMININ ÖĞRENMEYE
İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLARI
Gestalt yaklaşımına göre algılama zihinde
oluşan bir süreçtir. Çevreden gelen
uyarıcılar duyu organlarını uyarır ve bu
şekilde meydana gelen sinir akımı beyne
ulaştığında duyum ile birlikte algılama
meydana gelir. Gestalt psikologları yaşantı
ve beyin etkileşimine ilişkin farklı ve birbirini
bütünleyen teoriler geliştirmişlerdir.
17. Yaşantı Bellek İzi
Gestalt yaklaşımına göre yaşam boyunca edinilen
yaşantılar iz sistemlerini oluştururlar. Geçmişte
oluşturulan iz sistemleri daha sonraki yaşantıları ve
algılamaları da etkiler.
Bellekte iz bırakan algılar anımsanır. Bu izler bellek izi
olarak isimlendirilir. Sonraki benzer yaşantılar bellek
izini tetikler ve onlarla birlikte yeni bir yaşantıya ve yeni
bir bellek izine dönüşür. Dolayısıyla sonraki tüm
yaşantılar bellekte var olan önceki tüm yaşantılarla
anlam kazanır.
18. 1. Bellek izini geriye getirme, hatırlama ile ilgili
güçlüklerdir. Ayrıca hatırlama için verilen ipucu orijinal
bilgiye ne kadar benzerse hatırlama o kadar kolay olur.
Gestalt psikologları unutmayı iki nedene
bağlamaktadırlar.
2. Bellek izinin yeniden düzenleme sırasında, orijinal
olayın kaybedilmesi, bozulmasıdır. Başlangıçtaki
bellek izi yeniden düzenleme sırasında çok fazla
değişirse özelliklerini kaybeder ve geriye getirmede
kullanılan ipuçları ilişki kuracak örüntü
bulamadığından hatırlama mümkün olmaz.
19. İcgüdüsel (Kavrama Yoluyla, Sezgisel)
Öğrenme
Ani kavrama yoluyla öğrenme de denilen
içgörü (insight) yoluyla öğrenmenin başta
gelen savunucusu Wolfgang Köhler ’ dir.
Köhler ’ in bu alandaki en meşhur
deneylerinden bir tanesi tavuklar üzerinde
odaklaşmıştır. (Örn2.: Maymun Deneyi)
Bu öğrenmede birey problemin çözümü için
bütün yolları düşünür. Problemin çözümü için
uygun yolu bulduğunda konuyla ilgili içgörü
kazanmış olur. (Anlama-Kavrama-
İlişkilendirme yolu ile Problemi çözme)
20. Üretici Düşünme
Wertheimer bu kitabında iki tür problem çözmeden
bahsetmektedir.
Bunlardan A türü çözümler, Gestalt ilkelerine dayalıdır, orjinaldir,
içgörüseldir. Başka bir deyişle, problemin doğasını, temel
yapısını anlamayı gerektirir. Çözüm başkası tarafından değil
bireyin kendisi tarafından bulunur. Kolay genellenir ve uzun süre
hatırlanır.
B türü çözümler ise anlamadan çok ezberlemeye dönüktür. Birey
olguları, kuralları, olayları anlamadan ezberler. Böyle bir öğrenme
ise katıdır ve kolayca unutulur, sadece sınırlı durumlarda
uygulanabilir.
Dolayısıyla üretici düşünmede anlamaya dayalı öğrenme söz
konusudur. Transfer edilebilir ve uzun süre hatırlanabilir. Bu
süreçte dışsal pekiştireç yoktur, içsel pekiştireç söz konusudur.
21. Gizil (Örtük) Farkına Varmadan Öğrenme
Gizil öğrenme istem dışı öğrenmedir. Tolman
tarafından ortaya konmuştur. Tolman evinin
güzergahında bulunan kafeleri gizil olarak
öğrenen bireyin aslında farkına varmadan
öğrendiğini iddia eder. Bu şekilde öğrenmede
özel bir çaba harcamaya gerek yoktur. Ayrıca
bu öğrenme için pekiştirece de ihtiyaç
duyulmaz.
22. Alan Kuramı ( Kurt Lewin)
Sosyal Psikolojinin Kurucusu sayılan
Kurt L. diğer Gestaltçılardan farklı olarak
içinde Motivasyon, Öğrenme, Kişilik
ve Toplumsal davranışın tümünün
içinde barındırdığı bir sistem
geliştirmiştir.
Alan kuramına göre, bütün alana
bakılarak olaylar incelenmekte ve
değerlendirilmetedir.
Alan yada Yaşam Alanı bir bireyin belirli
zamandaki davranışlarını etkileyen
olguların/gerçeklerin toplamıdır.
23. Alan Kuramı
Bu psikolojik gerçekler, insanın yaşam alanını
oluştururlar. Bu gerçeklerden bazıları insan
davranışları üzerinde bazen olumlu, bazen
olumsuz etkiye sahiptir. Bu olayların toplamı,
belirli bir zamandaki davranışı etkiler.
24. Gestalt Kuramının Eğitim Psikolojisine
Yansıması
Gestalt yaklaşımında bireyler öncelikle bütünü
görürler Öğretmenlerin bir dersin ayrıntılarını
anlatmadan önce dersin genel amacını ve
program içindeki yerini açıklaması öğrencilerin
öğrenmesinde daha etkili olacaktır..
Gestalt kuramına göre ezber yerine kavrayarak ya
da sezerek öğrenmek daha önemlidir. Öğrencilerin
problemlerin çözümü için meraklarını uyandırmak
ve onların kendi çabalarıyla problemleri çözmeleri
için ipuçları vererek motivasyonlarını artırmak
daha etkili olacaktır
25. Gestalt psikologlarına göre algılarımız alandan
etkilendiği gibi hatırladığımız şeyler daha önce
algıladığımız şeylerden kalan izlerdir.
Öğrenme durumunda sık tekrar bilginin
kalıcılığını artıracağından öğretmenlerin de farklı
problemler ve uygulamalarla tekrarlar
yaptırmaları öğrencilerin öğrenmesini daha kalıcı
hale getirecektir.
26. Üretici öğrenmede bilindiği gibi içsel pekiştireç
daha önemlidir. Öğrencilerin kendi amaç ve
hedeflerini belirlemeleri sağlanmalı ve hatta
kendilerini değerlendirmeleri için ortam
sağlanmalıdır.
Algısal örgütleme yaslarında da vurgulandığı
gibi öğrenme de farklı duyu organlarının işlevsel
olması etkilidir. Öğretmenler dersin işlenişinde
farklı duyu organlarına hitap edecek araç, gereç
ve materyallerden faydalanmalı ve farklı yöntem
ve teknikleri dikkate almalıdır.
27. Bilindiği gibi öğrenmede sadece fiziksel çevre
değil psikolojik çevrede önemlidir. Öğrenme
konuları öğrencilerin ihtiyaç, ilgi ve
beklentilerine göre ayarlanmalı ya da bu
durumlara göre şekillendirilmelidir.