Psikiyatri, tarih boyunca belki de üzerinde en fazla tartışmanın yapıldığı, toplumun geneli bir yana dursun, hekimler tarafından bile kimi zaman tam olarak anlaşılamamış sürekli gelişen, 2000’li yıllara bilimsel birikimini çok artırarak girmiş ve inanılmaz bir hızla gelişimi sürdüren bir tıp branşıdır.
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Psikiyatride neden checkup i̇stiyoruz
1. Psikiyatride Neden Checkup İstiyoruz?
Psikiyatri nedir?
Psikiyatri, tarih boyunca belki de üzerinde en fazla tartışmanın yapıldığı, toplumun
geneli bir yana dursun, hekimler tarafından bile kimi zaman tam olarak anlaşılamamış
sürekli gelişen, 2000’li yıllara bilimsel birikimini çok artırarak girmiş ve inanılmaz bir
hızla gelişimi sürdüren bir tıp branşıdır. Psikiyatri, insan akıl sağlığı hastalıkları ve
davranış bozuklukları ile ilgilenir. Psikiyatri branşının varlığının sebebi akıl-beyin
süreksizliğidir. (mind-brain discontinuum).
Tıpta “hastalık” nedir?
Hastalık, tıpta, insan tarafından tarif edilen “istenmeyen” durumlardır. Kan basıncının
normal değerlerini, kan şekerinin normal değerlerini, vücut sıcaklığının normal
değerlerini, insan toplum genelinden aldığı ortalamalar ışığında kendisi tarif eder, bu
aralıkların üzerine ve altında olan durumları “anormal” olarak tanımlar ve tedavi eder.
120 yaşına kadar tüm insan yaşayacak olsaydı, hepsinde mutlaka ya böbrek yetmezliği ya
da kalp yetmezliği bulguları olacaktır. Aynı şekilde 100 yaşını geçen tüm insanlarda
Alzheimer hastalığı diye tarif edilen nörodejenerasyon bulguları olacaktır. Doğada
normal yaşam süreci içinde bulunan tüm normal fizyolojik süreçler hayat siklusunda bir
noktada patofizyolojik bir süreç içine girecektir ve aslında bu da “normal” dir, ta ki insan
bu gidişi değiştirmeye yeltenene ve fizyoloji ile patofizyoloji arasındaki sınırı çizip,
çizginin bir yanında “hastalık” diğer yanına “normallik” ismini verene kadar…
Bu bilgiler ışığında denilebilir ki, örneğin kan basıncının normal değerlerini belirleyen
sınır “insan” tarafından tedavi edilmek istenen sınırdır. Akıl hastalıklarında da benzer bir
yaklaşım söz konusudur. Örneğin kaygı düzeyi kişinin normal fonksiyonlarını etkilediği
anda “bozukluk” adını alır ve tedavi edilir. Kaygının normal aralığı, duygudurumun
normal aralığı, bilinç açıklığının normal aralığı insan tarafından tarif edilmiş, normal
aralıkları psikiyatristler tarafından değerlendirilen aralıklardır ve gerek görüldüğünde
tedavi edilirler.
Neler hastalıklara yol açar?
Hastalıkların insanlar tarafından tarif edildiği gerçeğinden yola çıkarak bir diğer
basamağa geçelim. Hastalık diye tarif edilen duruma yol açtığı tespit edilen nedene
“hastalığın etyolojisi” denir. Bu etyoloji, bir fizyopatolojik duruma (yine insan tarafından
tarif edilir) yol açarak hastalık bulgu ve belirtilerine yol açan bir dizi şelale reaksiyonları
yol açar. Örneğin genetik bir bozukluğa bağlı olarak üretilmeyen bir salgı, kan şekerinin
yükselmesine yol açarak hayati fonksiyonların çok sayıda değişikliğe uğradığı kan
şekerinin sürekli yüksek kalmasına yol açan “hiperglisemi” denilen duruma yol açar. Bu
durum başka organlarda başka fizyopatolojik süreçlere yol verir ve hastalık durumunu
oluşturur. İnsan bu durumu inceler ve hastalığın ilk başladığı yeri bulur, ve “bozuk
parça” diye tarif ettiği genetik problemin bütün bu dizi reaksiyonlara yol açtığını tespit
eder ve bu duruma “hastalık” ismini verir.
Psikiyatrik hastalıkların tarifinin diğer hastalıklardan farkı nedir?
Psikiyatri, beyin ve beynin “seçerek” uyguladığı davranışlarla uğraşır. Uğraştığı organın
aktivitelerinde “bilinçli bir seçim” bileşeni olan tek organ beyindir. Bu durumu biraz daha
açmak gerekir. Örneğin kalbin “normal” olarak kabul edilen bir anatomisi ve bir
fizyolojisi vardır. Her kalbin kadında ve erkekte farklı olmak üzere normal kabul edilen
bir ağırlığı ve bir hacmi vardır. Her kalbin pompa gücünün bir normal aralığı vardır. Her
insanın kalbi farklı ağırlıktadır, her insanın kalbi normal sınırlar içinde de olsa farklı
hacimdedir. Her kalp bir insan bedeninde yaşama başlar, ve o beden hayatta kaldığı
sürece o bedenle birlikte yaşar, o bedenin gerçekleri ile yüzyüze kalır, o bedenin
gerçeklerine maruz kalarak aktivitelerini sürdürür. Bu anlamda her kalbin ayrı bir
hikayesi vardır. Beyin bütün diğer organların özelliklerini taşır. Onun da bir normal
2. hacmi, onun da normal sınırlarda bir anatomisi vardır. Ancak beynin diğer organlardan
farklı olarak çok üst seviyede şekillendirerek uyguladığı “insan davranışı” dır . İnsan
davranışı, beynin içindeki fizyolojik mekanizmalara dayanıyor olsa da, bu ilişki direk
olarak kurulamaz, insan beyninin sınırsız motivasyon üretebilme esnekliği sayesinde
(dorsolateral prefrontal korteks) sınırsız değişik “motive davranış” üretebilme
kapasitesine sahiptir. Her insan “aklı”, beyin hücrelerinin fonksiyonlarının görünen bir
nedenselliği olmaksızın (mind-brain discontinuum) tamamen bağımsız bir davranış
üreticisidir. Tüm davranışlar insan aklının bir ürünüdür veinsan iradesi tarafından
değiştirilebilir.
Bu bilgiler ışığında psikiyatrik hastalık ve davranış bozukluklarını ikiye ayırmamız
gerekir.
Psikiyatrik hastalıklar, beyinde gösterilebilir patolojilerin bir ürünüdür ve tıptaki klasik
hastalık tarifine uyarlar. Örneğin şizofreni hastalığında beyinde doğuştan itibaren
gösterilmiş bir nörogelişimsel patolojiler söz konusudur. Yıllara yayılmış bu patoloji
kendini genellikle genç yaşlarda gösterir ve hastalık bulgularına yol açar. Bir anlamda
“beyinde bir parça bozukluğu” vardır ve bu gösterilebilir. Bu tip psikiyatrik problemlere
“psikiyatrik hastalık” denir. (disease)
Beyindeki “parça bozukluklarına” bağlı olarak davranış bozuklukları oluşabilir, ancak
davranış bozukluklarının büyük bir kısmı beyinde gösterilebilir patolojilerin sonucunda
oluşmazlar. Örneğin kokain bağımlısı olan bir birey, doğuştan bir parça bozukluğu ile
doğmaz. Birey kendi iradesiyle, ve motivasyonu ile tercihi doğrultusunda bu maddeyi
bedene maruz bırakarak “davranışa bağlı bir patofizyolojik süreci” başlatır. Davranış
kontrol edildiğinde ise patolojik süreç ortadan kalkar. (behavior).
Davranış Bozuklukları neden hastalıklardan farklıdır?
Davranış bozukluğu bireyin tercihine tabi durumların bireyin hayatında sorunlara yol
açtığı durumlar için tarif edilir. Bu tarif çağdan çağa, zamandan zamana değişecektir,
çünkü insan davranışı tarih boyunca sürekli değişmiştir ve değişmeye devam etmektedir.
Örneğin bundan 20 yıl önce “internet bağımlılığı” diye bir sorun yokken, şu anda böyle
bir durum sorun olarak ortaya çıkabilir ve psikiyatri hekimi bu sorunla karşı karşıya
kalabilir. Bu bir hastalık değildir, davranış problemidir ve davranış değişikliğine birey
ikna edilerek tedavi edilebilir. Bireyin davranış değişikliğine ikna edilmesi işlemine
“psikoterapi” denir. Psikoterapi bir “ikna” işlemidir. Hiçbir ikna işlemi bir hastalığı
tedavi edemez, ancak bireyin davranışını değiştirmesi için ikna ederek sorunun
çözümüne yardım edebilir.
Günümüzde psikiyatri dışındaki hekimlerin ve toplumun en fazla kafasını karıştıran
durumlar “davranış bozukluklarıdır”.
Neden psikiyatrideki teşhis ve yaklaşımların anlaşılması zordur?
Davranış bozuklukları, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin kullandığı akıl sağlığı ve
hastalıkları teşhiş kılavuzu olan DSM kitapçığında psikiyatrik hastalıklarla birlikte
gruplanır ve hepsine birden “bozukluk” denir. (Disorder). Örneğin bu sistemde
kullanılan multiaksiyel yaklaşımda teşhis kısmına gerçek bir hastalık olan “Şizofreni” ile,
örneğin, “patolojik kumar oynama bozukluğu” yan yana yazılır. Bu çok kafa karıştıran bir
durumdur. Bunu bu şekilde gören hekimler dahi bazen psikiyatrik teşhişlerin
“bilimselliği” konusunda şüpheye düşerler. Buradaki problem, psikiyatrinin
yaklaşımlarının bilimsel olup olmadığı değil, teşhis sistemlerinin nasıl kullanıldığı ve
bunu uygulayan hekimlerin psikiyatrik yaklaşımıdır. Psikiyatrinin bilimsel yaklaşımı tüm
diğer tıp branşları kadar bilimsel metotları kullanır. Kullandığı metotlar, hastalık ve
davranış bozukluğu olarak tarif ettiği durumların belirtilerini semptomatolojik olarak
gruplar ve etyoloji arar. Sorun şudur ki, psikiyatrik hastalık ve davranış bozuklukları çok
komplekstir, ve belirtilerden nedene gitmek akla hayale sığmayacak kadar çok bilgi
birikimi gerektirmektedir ve bu sebeple psikiyatrik sorunların etyolojisini tespit edilmesi
süreci diğer tüm tıp branşlarına göre geri kalmıştır. Bir şizofreni hastalığının etyolojisi
için gerekli bilgi ve araştırma yükü örneğin dört odacıklı bir pompadan ibaret olan kalp
3. hastalıkları için gerekli bilgi ve araştırma yükünün binlerce katı olarak tahmin edilebilir.
DSM kitapçığında sağlıksız ve etyolojiden bağımsız gruplama, davranış bozuklukları ile
psikiyatrik hastalıkların birarada gruplanması psikiyatriyi derinlemesine anlamayan ya
da psikiyatrinin varlığından rahatsız olan kesimlerce psikiyatrinin aleyhinde kullanılmış,
toplumdaki geçerliliğinin azaltılması için bazı çevrelerce mesleğin saygınlığını zedelemek
amacıyla kullanılmış ve halen kullanılmaktadır. Psikiyatrik yaklaşımları doğru
anlamayan kişiler şu tip soruyu sorabilir.
-Daha önce hastalık olan bir durum şimdi nasıl DSM’den çıkarıldı? Daha önce hastalık
olan durum şimdi değil midir?
-DSM kılavuzuna neden sürekli yeni hastalıklar ekleniyor?
Bu soruların yanıtları şu şekilde verilecektir. DSM kılavuzuna eklenip çıkarılan durumlar
“davranış” kategorisinde incelenmesi gereken durumlardır ve hastalık değildir. Şizofreni
ve bipolar bozukluk örneğin, beyindeki parça bozukluğundan kaynaklandığından emin
olduğumuz, beyinde gösterilebilir patolojilerin olduğu hastalıklardır ve her zaman öyle
kalacaklardır. Ancak örneğin, alkol bağımlılığı alkol olan bir yerde olacak, alkol olmayan
bir yerde olmayacaktır. Alkole maruz kalmamış bir toplumda alkol bağımlılığı bir sorun
olarak karşımıza çıkamaz. (genetik yatkınlıktan bahsedilse dahi). Yine başka bir örnek
vermek gerekirse, porno bağımlılığı, internet imkanlarının yaygınlaşması ve pornografik
materyallere bireylerin erişiminin kolaylaşması ile karşımıza çıkan bir sorundur ve bir
önceki DSM kılavuzunda olmayan bir durum bir sonrakine belki konulabilecektir.
Davranış sorunları çağdan çağa, toplumdan topluma değişiklik gösterir ve soruna yol
açtığı anda tarif ve teşhis edilir, o durumda tedavi edilmesi gerekir. Davranış problemleri,
psikiyatrik tıbbi hastalıklardan çok farklıdır, sınırsız bir çeşitliliğe sahiptir ve sürekli
değişir.
Psikiyatrik perspektifler nelerdir?
Psikiyatri insan akıl sağlığına 4 şekilde yaklaşır :
1-Hastalıklar (Disease) — (Person HAS)
2-Davranışlar (Behavior) – (Person DOES)
3-Karakteristikler (Dimensions) – (Person IS)
4-Yaşananlar (Life Story) – (Person ENCOUNTERS)
Bu basit yaklaşımı bir analoji ile daha anlaşılabilir hale getirmek gerekir.
Bir insanı, bir arabaya benzeterek kuracağımız benzetmede şu durum ortaya çıkacaktır.
Arabanın markası (karakteristikler), arabanın üretim hatası (hastalık), arabanın
sürücüsü (davranış), arabanın sürüldüğü yollar (hayat hikayesi)
Psikiyatride ne tip tedaviler ve yaklaşımlar yapılabilir?
Yukarıda açıklanan 4 perspektiften yola çıkarak bir tıp branşı olarak psikiyatrinin
hastaya nasıl yaklaştığı konusunda ve sorunlara nasıl çözüm bulabileceği konusunda bazı
fikirler öne sürülebilir.
Hastalıklar, diğer deyişle, “bozuk parçalar” , tıpta ya değiştirilir, değiştirilemiyorsa ıslah
edilmeye çalışılır. Biri cerrahi biri tıbbi iki tip yaklaşım vardır. Psikiyatrik sorunlarda
“parça” değişikliği yapmak günümüz tıbbi olanakları ile mümkün değildir. O nedenle
psikiyatride bozuk parçalara ilaçla müdahele edilir. Çok nadiren (derin beyin
stimulasyonu) beyindeki bazı parça bozukluklarına pil takma girişimleri müdaheleler son
yıllarda gündeme gelmiştir.
Psikiyatrideki “davranış problemleri” , davranış değişikliğine kişiyi “ikna” ederek
gerçekleşebilir. Bu “ikna” yöntemlerinin tamamına birden “psikoterapi” denir.
Psikoterapi bireyle konuşarak onun davranışını istenilen şekilde değiştirmeye yönelik
pasif bir girişimdir. Kognitif bilişsel tedavi gibi yerleşmiş bazı teknikler kişilerin
davranışlarında ciddi değişiklere yol açabilerek oldukça etkili olabilirler. Psikanaliz gibi
eski usül yöntemlerin bilimsel geçerliliği yoktur, Freud doktrinlerine dayalı, dogmatik, ve
bilimsel olarak doğrulanamayan bir teorik alt yapıya sahiptirler. Ancak yine de kişinin
“ikna” edilmesi sürecinde etkili olabilirler. Kişiyi davranışını değiştirmek için “ikna”
edebilecek her türlü girişime “psikoterapötik” yaklaşım denilebilir.
4. Psikiyatrideki “hayat hikayesi” sorunları, yaşanmış travmatik olaylar (bir arabanın
sürüldüğü yoldan kaynaklanan problemler) kişilerin bu olayları nasıl hatırladıklarına ve
bunlara ne anlam yüklediklerine göre etkili olduğu için yine kişiyi bu konuların
anlamlarını “yeniden işlemeleri” konusunda “ikna” edilerek tedavi edilebilir. Travmaya
bağlı olan vejetatif ve fizyolojik sorunlara da ilaçla da müdahele edilebilir.
Son olarak kişinin karakter yapısı ile ilgili olan boyutsal perspektif, kişinin doğuştan
sahip olduğu karakterlerdir. Aynı kalbin herkeste farklı olan hacmi gibi, bir böbrekteki
kişiden kişiye değişen nefron sayısı gibi, normal kabul edilen sınırlarda her bireyin
karakteristik beyin özellikleri ve davranış yatkınlıkları vardır. Bunlara kısaca “huy” ya da
“mizaç” denir. Bu özellikler kişinin hayatında sorunlar yaratıyorsa, psikiyatri hekimi
hastaya bu sorunlara yönelik bir kılavuzluk yapabilir. Analojimize dönersek, arazi
özellikleri olmayan bir arabayı, arazide kullanmaya çalışan ve sorunlarla karşılaşan bir
sürücüye arabanın özelliklerinin bu duruma uygun olmadığı konusunda verilecek bir
tavsiye psikiyatri hekiminin işidir.
Dr.Ulaş Mehmet Çamsarı
16 Eylül 2011, Baltimore – A.B.D.
Alıntı : http://www.blog.ulascamsari.com/2011/09/psikiyatri-nedir-ne-degildir/