3. Hazreti Ali (ra) 598 yılında Mekke’de Kabe’nin içinde doğmuştur.
Peygamberimiz (sav)’in amcası Ebu Talibin oğlu olan Ali’yi doğduğunda kucağına
alıp bizzat evine kadar götürmüştür. O yıllarda Peygamber(sav) efendimizde Ebu
Talib’in evinde kalıyordu. Hazreti Ali’(ra)ye “Ali” isminide Hazreti Muhammed(sav)
vermiştir. Annesi Fatıma Binti Esed, Peygamberimiz(sav)’in dedesinin kardeşinin
kızıdır.
Peygamberimiz(sav)de kendisine “anneciğim” diye hitab ederdi.
Babası, Peygamberimiz(sav)i yetim ve öksüz kaldığında yanına alıp 43 yıl
himayesinde bulunduran amcası Ebu Talib’tir. Mekke’de kuraklık baş gösterip Ebu
Talib’in çocuklarını bakamaz hale getirince Peygamberimiz(sav)in diğer
amcalarından Abbas, Ali’nin kardeşi Cafer’i Hazreti Muhammed(sav) de Ali’yi
büyütmek üzere yanlarına aldılar.
4. Hazreti Ali(ra) o günleri şöyle
anlatır;
“Çocuktum henüz, o beni bağrına
basar, yatağına alırdı, beni koklardı,
lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi…
Ben de her an, devenin yavrusu, nasıl
anasının ardından giderse, onun
ardından giderdim; o her gün bana
huylarından birini öğretir ve ona
uymamı buyururdu. Her yıl Hira
Dağı’na çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu
ben görürdüm, başkası görmezdi. Beni
omuzuna alır Mekke’nin dağlarında,
vadilerinde, sokaklarında dolaştırırdı.”
5. Hazreti Ali(ra) Hatice
validemizden sonra Müslüman olan
ikinci kişidir.
Peygamberimiz(sav)’i Hazreti Hatice ile
namaz kıldıklarını görünce, “Bu ne?”
dedi.
Peygamberimiz(sav)de;
-Ya Ali bu Allah’ın seçtiği beğendiği
dinidir, ben seni bir olan Alllah’a
inanmaya davet ediyorum, dedi
Ali;
“Ben bu hususta babama danışayım”
deyince Peygamber(sav) “Ya Ali sana
söylediğimi yaparsan yap yapmayacak
olursan gördüğünü kimseye söyleme”
dedi.
6.
7. Bütün gece uyuyamayan Ali sabah
vaktinde Hazreti Muhammed(sav)in
yanına varır. Dünkü davetini kabul
ettim şahadet getirip namaz kılmak
istiyorum” der Hazreti
Muhammed(sav);
-Babana danıştın mı? diye sorar.
Hz. Ali;
-Hayır Allah beni yaratırken babama
danışmadı, ben Allah’a inanmak için
niçin babama sorup danışayım? diye
cevap veren 10 yaşlarındaki bu çocuk
islam defterinin bir numarası olmuştur.
8. İlmin kapısı olan Hazreti Ali(ra);
“Yemin ederim ki ben Kur’an-ı
Kerim’den inen her ayetin nerede
indiğini neye ve kime dair olduğunu
bilirim” diyerek ilminin erişilmezliğini
ortaya koymuştur.
“Gayb alemi açılsa her şeyi görsem
yakinim artmayacak.” diyebilecek
kadarda iman yüklü idi.
Peygamberimiz(sav) kendisine çok
güvenirdi Hazreti Ali(ra)’yle kabeye
gizlice girip putları yere düşürüp
kırmışlardır.
9.
10. Peygamberimiz(sav) kendisini çok
küçük yaşta olmasına rağmen Yemen’e
kadı olarak göndermiştir. Gitmekte
tereddüt eden Hazreti Ali’ye Allah senin
kalbine doğruyu gösterecek, dilini
doğurlukta sabit kılacak, davalılar
önünde oturduklarında her ikisini de
dinlemeden hüküm verme diye
nasihatta bulunmuştur.
Hazreti Ali(ra) “Vallahi bundan sonra
hiç tereddüde düşmedim.”diyor.
Peygamber(sav) efendimiz hicret ettiği
gece canını ortaya koyup O’nun
yatağına yatmış ve bu fedakarlığından
dolayı “İnsanlardan öylesi de vardır ki,
Allah’ın rızasını arayıp kazanmak
amacıyla canını satar.”
(Bakara/207)ayeti kerimesi nazil
olmuştur.
11. Peygamberimiz(sav) emniyetli bir
şekilde Mekke’den uzaklaşınca, İslâm
Peygamberi(sav)’ne emanet edilen
çeşitli emanetleri sahiplerine iade
ederek annesini, Resul-ü Ekrem’in kızı
Fatma’yı başka iki kadınla birlikte alıp
Medine’ye doğru hareket etmiştir. 450
km lik sarp yolları zorluklarla aşarak
Medine’ye vardıklarında Hazreti
Muhammed(sav) kendilerini karşıladı,
hallerini görünce boynuna sarıldı,
ağladı, bağrına bastı.
12.
13. Hayber’de yetmiş kişinin yerden
zorla kaldırabildiği kapıyı omuzlayıp
kar makinası gibi yolları açarak zaferin
kazanılmasında önemli rol oynamıştır.
Hazreti Ali namazı öyle kılardı ki
vücuduna batan bir oku namaz kılma
esnasında çıkarmışlar hiç acı
duymamıştır. Canın yanmadı mı? diye
soranlarada “Kuşu kafesten
salıverdikten sonra kafesi parçalayacak
olsanız kuşun bundan haberi
olur mu?“diye cevap vermiştir.
Orta boylu, buğday renkli, ak ve
uzun sık sakallı idi, yüzü çok güzeldi,
gözleri genişti, göğsü enli, başı saçsız
idi.
14. Son derece kuvvetli bir hatipti, her
nutku güzel konuşma şaheseridir.
Halife olmadan önce nasıl yaşıyorsa
halife olduktan sonrada öyle yaşamıştır.
Servet sahibi bir adam olmamakla
beraber son derece kerim idi.
Harb ederken dahi düşmanlarına acır,
haddi tecavüz etmezdi. Hazreti Ali
reyinin isabeti ile meşhurdur.
Gecenin karanlığında mihraba gelir,
ibadet eder, düşünürdü. Dünya onu hiç
aldatmadı.
15. Hazreti Osman(ra)’ın evi muhasara
altına alınınca oğulları ile yardıma
koşmuş Hazreti Osman(ra) şehit
olduğundada oğulları Hasan(ra) ile
Hüseyin(ra)’e fena halde hakaret etmiş,
Talha(ra)nın oğlu Muhammed ve
Zübeyr(ra)’in oğlu Abdullah’a ağır
sözler söylemiş “siz yaşarken onun
şehit düşmesine nasıl imkan bıraktınız”
demiştir.
25 yıl birlikte kaldığı Allah Resulü(sav)
efendimizden 586 adet Hadisi şerif
rivayet etmiştir.
Hazreti Fatıma ev işlerinde çok yoruluyordu, birlikte Peygamberimiz(sav)’e gidip
bir hizmetçi istemişlerdi. Peygamberimiz(sav)’de kendilerine yatarken 33 Allahuekber,
33 Elhamdülillah, 33 Sübhanallah demeniz hizmetçiden daha faydalıdır deyip geri
göndermiştir.
16. Peygamberimiz(sav) Medine’de
tüm müslümanları birbirleriyle
kardeş yapmış Hazreti Ali(ra)’yide
kendine kardeş etmiştir, kızı
Fatıma’yıda Hazreti Ali’ye nikahlamış
onu damadı yapmıştır.
Tebük seferi hariç Efendimiz(sav)
katıldığı tüm seferlere katılmıştır.
Bedir savaşında tek başına 20
Uhud’da 9 kişiyi öldürecek kadar
kuvvetli ve savaşçı idi.
Cebrail(as)’da Hazreti Ali’nin
yiğit ve fedai olduğunu söylemiştir.
Hendek savaşında Amr Bin Abduved’i
öldürerek zaferde önemli bir yeri
olmuştur.
17. Hazreti Ali(ra) Sıffin’de zırhını düşürmüştü. Savaştan sonra bir
Hıristiyan’da görünce, “Bu zırh benimdir!” diye dava etmiştir.
Hıristiyan inkâr edince Kûfe Kadısı Hazreti Şureyh Hazreti Ali (ra)’den
şahit istemiştir. Şahitlerden biri oğlu Hasan olunca Kadı, “Evladın
babası lehine şahitliği şer’an makbul değildir.” diyerek yeni bir şahit
talep etmiştir. Hazreti Ali’nin Hazreti Ali’ den başka şahidi yoktur
deyince dava düşmüştür. Kadı Şureyh’in hassasiyeti Hazreti
Ali(ra)’nin hoşuna gitmiştir. Davalı ise hayretler içinde kalmıştır.
Zırhı aldıktan sonra birkaç adım ilerleyip durmuş, sonra geri dönüp,
“Bu mahkemenin verdiği hüküm ancak Peygamber’in hükmü
olabilir!” diyerek Müslüman olmuş, zırhın Hazreti Ali(ra)’ye ait
olduğunu söyleyerek geri vermiştir. Hazreti Ali(ra) bu manzara
karşısında zırhı geri almayıp bu yeni Müslüman kardeşine
bağışlamış, ona bir de at hediye etmiştir .
18. Hazreti Muhammed(sav)’in vefatında 33 yaşında olan Hazreti Ali
Peygamberimiz(sav)’in yıkanması ve kefenlenmesi işlemini bizzat kendisi
yapmıştır.
Hazreti Ali yüzünü hiç puta dönmeden islamla şereflendiği için “kerremellahu
veche” ünvanını almıştır.
Hazreti Muhammed(sav)’in hem damadı hem de amcasının oğlu olan Hazreti
Ali(ra) fitnenin bir kasırga halinden her tarafı kasıp kavurduğu bir ortamda halife
oldu. Hazreti Ali(ra)’nin halife oluş şartları tek kelimeyle yürek parçalayıcıydı,
gerçekten ilginç bir durum vardı. Bir taraftan kimsenin haksız yere burnunun bile
kanamasını istemeyen yeni yönetim; öbür tarafta Müslümanların emiri, Hazreti
Peygamber(sav)’in damadı, dünyada iken cennetle müjdelenmiş bir cennet insanı.
Hazreti Peygamber(sav)in bile haya ve edebine saygı duyduğu, aynı saygıyı
meleklerin bile duyduğunu ifade ettiği bir halifenin yerde duran kanlı cenazesi…
Hazret Ali(ra), 4 yıl 9 ay süren hilafet’i müddetinde Peygamber(sav)’in
siretine uyup, hilafet’e inkılap ve kıyam ruhu verdi. Toplumda çeşitli ıslahlara baş
vurdu.
Hazreti Ali(ra) çıkan karışıklıkları yatıştırmak için Basra yakınlarında Ayşe,
Talha ve Zübeyr gibi İslamiyetin tanınmış simaları ile karşılaştı bu olay Cemel
Vakası adıyla bilinmektedir.
19.
20. Hazreti Ali, Nehrevan
Savaşı’nda rakiplerini ağır bir
yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra,
Hariciler’den üç kişi Mekke’de
Müslümanların siyasi durumları
hakkında bazı müzakereler yaptıktan
sonra Ali, Muaviye ve Amr bin As’ı
öldürmeyi kararlaştırdılar. Bu üç
kişiden Abdurrahman bin Mulcem,
Ali’yi öldürmeyi üstlendi ve Kufe’ye
hareket etti. Ramazan ayının 19.
günü şafak vakti namaz kılarken
zehirli kılıcıyla Hazreti Ali’yi
yaralamıştır.
İbni Mülcem yakalanıp huzuruna
getirildiğinde, bunun yemeğini
yedirip, istirahatini temin edin.
Yaşayacak olursam cezalandırır ya da
affederim. Ölürsem cezasını verin,
fakat sakın haddi aşıp Müslümanların
kanına girmeyin. Zira Allah haddi
aşanları sevmez!” buyurmuştur
21. Hazreti Ali(ra), Abdurrahman
bin Mulcem’in kılıç darbesinden
sonra şöyle dedi: Kabe’nin Rabbine
andolsun ki, kurtuluşa erdim!.
“ölümüm aç iken gelsin” diyen
Hazreti Ali(ra), oğullarına “Allah’a
kulluktan ayrılmayın dünya size
gelsede siz ondan kaçın daima hakkı
söyleyin her işiniz Allah için olsun”
diye vasiyet etmiştir.
İki gün evinde yattıktan sonra,
661 yılında 63 yaşında iken Küfe’de
Ramazan ayında âyeti kerimeler
okuyarak âhiret sınırına yaklaşmış,
sonunda “Lâ İlâhe illallah
Muhammedun Rasûlullah” diyerek
bu dünyadan çekilmiş cennet
yurduna adımını atmıştır. Hazreti
Ali(ra)’yi oğulları Hasan ve Hüseyin
yıkamışlar namazını Hasan kıldırmış
Kabri Irak’ın Necef şehrindedir